Mahsa Amini’nin öldürülmesinin birinci yılı: Protestolar İran’da neyi değiştirdi?

İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ailesiyle birlikte ziyaret ettiği başkent Tahran’da “örtünme kurallarına uymadığı gerekçesiyle” gözaltına alınması ve gözaltında öldürülmesinin ardından tam bir yıl geçti. 

Amini’nin öldürülmesi, milyonlarca İranlıyı öfkelendirdi, halk sokağa döküldü. Protestolar, hükümetin 1979’daki İran İslam Devrimi’nden bu güne karşılaştığı en büyük kitlesel eylem oldu. Peki, bu bir yıl içerisinde neler oldu?

Öncelikle protestoların nasıl başladığını hatırlayalım.

Amini, kadınların örtünme kurallarına uyup uymadığını ve başörtüsü takıp takmadığını denetleyen, “ahlâk polisi” olarak da bilinen irşad devriyeleri tarafından kıyafet kurallarını ihlal ettiği iddiasıyla 13 Eylül’de gözaltına alındı. 

“Eğitilmek” üzerine gözetim merkezine girdikten sonra yere yığılan ve hastaneye kaldırılan Amini’nin, gözaltına alınırken polis tarafından başına sopayla vurulduğu ve araca çarptığı iddia edilmişti. 

Amini, 16 Eylül’de yaşamını yitirdi. Ailesi, Amini’nin başına ve uzuvlarına aldığı darbeler sonucu öldüğünü söylerken; yetkililer ise Amini’nin yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle öldüğünü iddia ediyor.

Amini’nin ölüm haberi kısa sürede ülke hatta dünya geneline yayıldı. Protestolar, Amini’nin 17 Eylül’de memleketi Sakız kentindeki cenaze töreni sonrasında başladı. Bir anda ülke geneline yayılan protestolar, kısa süre içerisinde İran’ın dini lideri Ali Hamaney ve rejim karşıtı kitlesel protestolara dönüştü. 

Protestocuların sloganı ise hepimizin hatırında: “Jin, Jiyan, Azadi.” Yani, “Kadın, Yaşam, Özgürlük.”

Protestolar, İran’ın ötesine, dünyanın her yerine ulaştı. Yönetmenler, aktristler, aktörler, sporcular da “Kadın, Yaşam, Özgürlük” diyerek İranlı kadınların taleplerine destek oldular. 

Protestocuların “saç kesme” eylemleri de hâlâ hatırımızda. Hatta öyle ki, Türkiye’de de pek çok kadın Amini’ye destek için saçlarını kesmiş ve bu anları da sosyal medya hesaplarından yayınlamıştı.

Hepimiz hatırlarız, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı da saçlarını kazıtarak direnişe destek vermişlerdi.

Selahattin Demirtaş

Protestocuların talebi neydi?

Protestolar, özellikle Kürtler ve Beluciler gibi uzun süredir devlet eliyle ayrımcılığa maruz kalan etnik azınlıkların yaşadığı bölgelerde yoğunlaştı. 

Genellikle kadınlar ve gençlerin ön planda olduğu eylemlerde protestocular, İran İslam Cumhuriyeti’nin sembollerini hedef aldı, Hamaney’in posterlerini yaktı, “Diktatöre Ölüm” sloganları attı. 

Kadınlar, saçlarını örtmelerini zorunlu kılan yasalara isyan etti; başörtülerini çıkarıp yaktı. 

Protestolar sıradan vatandaşlarla sınırlı kalmadı, sanattan spora çok sayıda kadın örtünme yasalarına meydan okumaya başladı. İranlı satranç oyuncusu Sara Khadem ve dağcı Elnaz Rekabi, rejimin kendilerini maruz bırakacağı yasaklara karşı koyarak cesur bir hamle ile yarışmalara başörtüsüz katıldı.  

Yetkililer, tanınmış birçok isme seyahat yasağı ve hapis cezası uyguladı. 

Protestolar nasıl bastırıldı?

Güvenlik güçleri, ilk günden itibaren protestoları bastırmak için cansiperane çalıştı: Haberler ülke dışına yayılmasın diye internet erişimi kesildi, mesajlaşma uygulamalarına erişim kısıtlandı, göz yaşartıcı gaz ve cop kullanıldı. 

İran’ın hemen hemen her bölgesinden çevik kuvvet ekipleri ve İran’ın paramiliter teşkilatı Besic güçleri, protestoların yoğun olduğu yerlere sevk edildi. Hatta tanklar, gerçek silahlar da kullanıldı. 

İnsan hakları grupları, protestolarda 71’i çocuk en az 600 kişinin öldürdüğünü söylüyor. Protestolarla bağlantılı yedi kişi de idam edildi. Yetkililer, resmî olarak açıklanmasa da “dış güçlerin desteklediği ayaklanmalar” olarak nitelendirdikleri protestolarda “düzinelerce” güvenlik gücünün öldürüldüğünü açıkladı. 

Tahran sokakları, 19 Eylül 2022.

Bir yıl geçti, ne değişti?

Rejim, ilk günlerde protestoları bastırmada çok zorlandı. Devrim Muhafızları’ndan da aldığı destekle yönetim kadrosu, iktidarını korumaya devam ediyor.

Gelelim önce lağvedilen, sonra sokaklara dönen irşad devriyelerine… Ne iş yapar bu âhlak polisleri?

Daha önce görüşlerine başvurduğumuz İran üzerine çalışmalar yapan Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Ezgi Uzun, irşad devriyelerinin görevini şöyle anlatmıştı:

“İrşad devriyeleri genellikle kalabalık yerlerde kadınların uygun şekilde giyinip giyinmediğine veya davranıp davranmadığına bakıyor. Kurallara uygun olmayanları önce irşad istasyonuna götürmek yerine bir arabaya çağırıyorlar ve sorguluyorlar. Genelde bu anlarda İranlı kadınlar arabaya götürülmeye karşı çıkıyorlar.”

Amini’nin gözaltı sırasında ölmesinin ardından âhlak polisi lağvedilmişti. Ancak protestolar sönümlendikçe sokaklara geri döndüler, işaretli araçlarla devriye gezmeye başladılar. 

İrşad devriyeleri ile yetinmeyen rejim, örtünme kurallarına uymayan kadınları denetlemek için sokaklara gözetleme kameraları yerleştirdi. 

Rejime göre örtünme, “İslam Cumhuriyeti’nin ilkelerinden biri”. Bu bir sene içerisinde yasaklar sadece sokaklarla kalmadı, hem özel sektöre hem de kamuya “peçesini çıkaran kadınlara” hizmet vermemelerini emretti. Buna uymayan işyerlerini de geçici süreyle kapattı.

Bu yasaklar İran’ı, İran halkını yıldırmadı. Hâlâ sokaklarda pek çok İranlı kadın başı açık şekilde geziyor, sayıları da giderek artıyor. Rejimin ise çareyi daha da sertleşmekte buluyor: Başörtüsünü çıkaran ya da takmayan kadınlara 10 yıla kadar hapis cezası, daha uzun hapis cezaları, işletme yasakları vesaire…

Rejim sarsıldı mı?

Güvenlik güçlerinin son eylemleri, İranlı yöneticilerin kendilerine karşı ufak bir muhalefete dahi göz yummaya niyetleri olmadığını gösteriyor. İranlı aktivistler, yetkilileri, protestolarla bağlantılı kişileri tutuklayarak, sorguya çağırarak, tehdit ederek ya da gözdağı vermekle suçluyor.

Son haftalarda da sayıları giderek artan şekilde gazeteciler, avukatlar, aktivistler, öğrenciler, akademisyenler, sanatçılar, kamuya mâl olmuş kişiler, öldürülen protestocuların aileleri, özellikle de etnik gruplar hedef alınmaya devam ediyor. 

İranlı yetkililer ise başından beri ülkedeki “huzursuzluktan” başta ABD ve İsrail olmak üzere yabancı düşmanları sorumlu tutuyor. Yaptırımlar ve kötü yönetim nedeniyle İranlılar ile ruhani liderleri arasındaki gerilim de giderek artmakta. Bu da, gelecekteki huzursuzlukların potansiyel bir kaynağı olabilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.