Ruşen Çakır yazdı: Hamas İslamcılığı dünya çapında ayağa kaldırabilir mi? 

Hamas’ın 7 Ekim saldırılarıyla birlikte, dünyanın unutmuş olduğu -veya unutmayı tercih ettiği- Filistin sorununun yeniden uluslararası kamuoyunun gündemini belirlemeye başladığı konusunda sanki bir görüş birliği var. Ama bu aldatıcı. Böyle olmasını umuyor olabiliriz ancak Filistin sorunundan ziyade Hamas’ı, İsrail’i, tarafların birbirlerine verdikleri zararı, daha önemlisi her iki tarafın zarar verdiği sivilleri ve eli kulağındaki kara harekâtını, onun yol açabileceği yeni insani yıkımları düşünüyor, tartışıyoruz. Bütün bu yüklü gündemde Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını konuşup tartışmaya ne yer, ne zaman, ne de enerji kalıyor.

Yine de Hamas, Filistin davasının ilk ortaya çıktığı andan itibaren dünya çapında özellikle sol hareketler tarafından sahiplenilmesinin nimetlerinden hâlâ istifade edebiliyor. 7 Ekim sonrası Batı dünyasının farklı yerlerinde yapılan Filistin yanlısı gösterilere eskisi kadar olmasa da belirli bir ilginin olması bununla alakalı olsa gerek. Buna karşılık İslam ülkelerinde, örneğin bizde solcular İsrail’i İslamcılarla birlikte protesto etmekten bilinçli bir şekilde uzak duruyorlar; İslamcılar da sol ile ortak hareket etme konusunda herhangi bir arayışa girmiyor.

Hamas ne kadar Filistinli, ne kadar İslamcı?

Bu çelişkili gözüken durum, Hamas’ın Filistinli olduğu kadar, hatta ondan daha fazla İslamcı bir örgüt olmasından kaynaklanıyor. Batılı Filistin destekçileri Hamas’ın İslamcı yönünü geri plana atmak isterken, İslam ülkelerindeki İslamcı olmayan Filistin destekçileriyse Hamas’ın İslamcılığını iyice ön plana çıkarıyor ve örgütü Filistin davasını “çalmak” ve “saptırmak” ile itham ediyor. 

Diğer yandan Hamas da İslamcılığını örtme, geri planda bırakma gibi bir arayışta değil. İsrail ve onu kayıtsız şartsız destekleyen Batı kurumları da örgütün bu İslamcı yönünü iyice ön plana çıkartmaya çalışıyor ve bunu da kolaylıkla başarıyorlar. 7 Ekim saldırılarının 11 Eylül 2001 saldırılarına, Hamas’ınsa -11 Eylül’den hareketle El Kaide olması beklenirken- IŞİD’e benzetilmesi bu nedenle. Alan ve verenin razı olduğu böyle bir durumda Hamas’ın İslamcılığını “dert etmeme” yaklaşımının hâlâ varlığını sürdürmesi şaşırtıcı.

İslamcılığın terörle eşitlenmesi

İsrail ve destekçileri yıllardır o kadar uğraşmalarına rağmen Filistinlilerin kendi devletlerini kurma arayışlarını gayrimeşru olarak gösteremediler. Buna karşılık, dünyanın değişik yerlerindeki İslamcı hareketler, özellikle bunların şiddete başvuranları İslamcılığın başta sahip olduğu meşruiyeti büyük ölçüde kaybetmesine yol açtılar. Bu hareketler ve onların ulusal, bölgesel ve küresel alanlarda, daha çok sivilleri hedef alan şiddet eylemleri İslamcılığın -ve bir ölçüde de İslam dininin- terörle eşitlenmesine yol açtı.

Terörle yaftalanmış olan İslamcılık, son büyük küresel şebeke olan IŞİD’in Irak ve Suriye’de ilan etmiş olduğu devletleri kaybetmesiyle birlikte derin bir krizin içine girdi -ya da zaten derin bir kriz içinde olduğu ortaya çıktı.

“Uyuyan dev” uyanıyor mu?

Bu nedenle Hamas’ın “Aksa Tufanı” harekâtının bu krize bir cevap olup olmayacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Şu ana kadar yaşananlara baktığımızda kimilerinin “uyuyan dev” olarak nitelediği İslamcılığın uyanabileceğine dair pek bir işaret yok. Brüksel’de iki İsveçlinin ölümüyle sonuçlanan saldırının IŞİD’ten ziyade kendini ona yakın gören bir kişinin -ki kendisi daha sonra öldürüldü- işi olduğu anlaşıldı. Birkaç ülkede İsrail’in diplomatik temsilciliklerine yönelik pek de etkili olmayan saldırılar ve geçmişteki devasa gösterilerin çok uzağındaki bazı gösteriler dışında kayda değer bir şeye tanık olmadık.

Pek konuşulmamakla birlikte, özellikle IŞİD ile birlikte İslamcı hareket içindeki mezhep farklılıklarının iyice alenileşip çatışma nedenine dönüşmesini akılda tutmak lazım. Zira Hamas’a şu ana kadar en aleni ve cüretkar destek İran’dan geldi. O İran ki İslamcı hareketin iktidara en yakın olduğu Suriye’de acımasız bir şekilde bastırılmasında Esad rejiminin en büyük destekçisiydi.

İsrail’in kara harekâtına başlamasıyla ve sivil kayıpların -maalesef- iyice artmasıyla İslamcılar daha da hareketlenebilirler ancak ne Hamas’ın 7 Ekim saldırları, ne İsrail’in gözü dönmüş misillemeleri, ne de Batı’da baskın olan kayıtsızlık İslamcılığın dünya çapında yeniden dirilişine imkan sağlayabilecek gibi gözükmüyor.      

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.