Aytuğ Şaşmaz yazdı: CHP yerel seçimlerde adaylarını nasıl seçmeli?

2024 Yerel Seçimleri’ne yalnızca üç ay kaldı. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri’nin travmatik bir şekilde kaybedilmesinin ardından, kongre süreciyle önemli bir yenilenme geçiren Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) şimdi gözler yerel seçimlerde. Türkiye’de muhalefetin ölmediğini ve iktidar iddiasını sürdürdüğünü göstermek için, partinin bir önceki yerel seçimlerdeki başarısını tekrarlaması ya da en azından o başarının çok da gerisine düşmemesi gerekiyor. Fakat iktidar bloğunun genel seçim başarısından getirdiği moral ve muhalefetin ikinci büyük unsuru olan İYİ Parti’nin seçim işbirliğine yanaşmaması, CHP’nin işini zorlaştırıyor.

Bu şartlar altında, CHP’nin odaklanması gereken alanlardan biri kendi adaylarını nasıl seçeceği. Kamuoyundaki tartışmalar, özellikle büyükşehirlerdeki belediye başkan adaylarının kim olacağına yoğunlaşmış durumda. Ancak örgütün seçim çalışmaları için motivasyonunun sağlanması ve seçmenlerle iletişim için belediye meclis ve il genel meclisi adaylarının kim olacağı da büyük önem arz ediyor.

Ülkemizde yerel meclislerin oluşumu ya da çalışmaları, medyanın gündeminde pek yer almaz. Bu meclislerin seçimi belediye başkan seçiminin gölgesinde kalır ve partilerin iç işi olarak görülür. Oysa, yerel meclislerin adaylarının kimler olacağı her partide önemli bir tartışma konusudur. Belediye meclisi adayları (özellikle de seçilebilecek yerlerden aday gösterilenler), parti içinde yükselişe geçerler. Kendilerinden partiye oy kazandırmak için yoğun bir çalışma içine girmeleri ve seçmen gruplarıyla sürekli ilişki içinde olmaları beklenir. Seçildikleri takdirde, yerel meclis içinde çeşitli komisyonlarda çalışacak ve özellikle hukuk ve mühendislik gibi alanlarda belediye çalışmalarına katılmaları gerekecektir.

Tüm bu nedenler, yalnızca belediye başkan adaylarının değil, meclis adaylarının seçiminin de ciddiyetle ele alınması gerektiğini gösteriyor. Kötü hazırlanmış bir belediye meclisi aday listesi, parti örgütünün önemli bir bölümünü küstürebilir. Bu durumda örgütün “neferleri” seçim çalışmalarına katılmazlar, hatta kendi partilerinin çalışmalarını sabote edebilirler. Kendileriyle yoğun iletişim içinde olan (ya da olmaya çalışan) belediye meclis adaylarını çekici ve yeterli bulmayan kararsız seçmenler, başka partilere yönelebilirler. Seçimden sonra da gerekli uzmanlık dallarını içinde bulundurmayan bir belediye meclis grubu, belediyenin çalışmalarını etkilemekte başarısız olur.

Ön seçim tek demokratik yöntem mi?

Her seçimden önce, CHP örgütü içindeki temel tartışmalardan biri adayların nasıl seçileceğine ilişkin. İlçe örgütlerinde aktif çalışan ancak ilçe yönetimine kendisini yeterince yakın hissetmeyen kişiler, “ön seçim” talebinde bulunurlar. Parti üyelerinin katıldığı bir ön seçimin tek demokratik yöntem olduğu iddia edilir. Bu iddialara göre, ülkeyi demokratikleştirme iddiası taşıyan bir partinin başka bir yöntemi aklından bile geçirmemesi gerekir.

Diğer yandan ön seçimler, partiye yarardan çok zarar da getirebilir. Dişli geçen bir ön seçim süreci, parti örgütünü bölebilir ve diğer partilerle mücadele için takatsiz bırakabilir. Daha da önemlisi (ve sıklıkla karşılaşılanı) ise şudur: Bir hemşeri grubunun ya da bir parti gediklisinin geçmişte oluşturduğu bir pasif üyeler grubu, ön seçimler için mobilize olup aday listesini domine edebilir. İstanbul’da bir CHP ilçe başkanının bana “Ne zaman bir ön seçim yapsak ilk 10 sırayı Sivas’ın tek bir ilçesinden çıkma adaylar alıyor” demişliği var.

Bu sebeple aday seçimi yöntemine ilişkin tartışmayı ön seçimlere sıkıştırmamak gerekiyor. Ancak ön seçimin yapılmadığı yer ve zamanlardaki yöntemin de partiye yarar getirdiğini söylemek zor. 2019 seçimlerinde belediye meclis adaylarını belirlemek için kullanılan ana yöntem kabaca şöyle tarif edilebilir: Kapalı kapılar ardında, parti üzerinde nüfuzu bulunan (yani bir sonraki parti içi seçimleri etkileme olasılığı olan) gedikliler arasında son ana kadar yapılan pazarlıklar ve üst kademelerin beklenmedik müdahaleleri. Bir başka ilçe başkanı, 2019 seçimlerinden hemen sonra yaptığımız bir görüşmede, aday listesini zar zor YSK’ya yetiştirdiklerini ve son anda yukarıdan yapılan müdahalelerle üçüncü ve altıncı sıraya başka ilçelerden koyulan adayları tanımadığını açıklıkla anlatmıştı.

Parti içi mücadelelere öncelik verme ve kendi adamlarını/kadınlarını (neredeyse her zaman erkek oldukları için “adam” diyebiliriz) ve ekiplerini korumaya dayalı bu reflekslerin CHP’ye yarardan çok zararının olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Parti içinde oturmuş bu kültürden dolayı, CHP’de “negatif seçilim” gözlemliyoruz: CHP seçmeni ve Türkiye’de laik kesim, ortalama olarak daha eğitimli ve ekip çalışmasına daha yatkın. Ancak CHP’nin adayları AKP adaylarına göre daha eğitimsiz ve ekip çalışmasına da daha az yatkın.

Grafik, seçmen kitlesinde, geniş aday adayı havuzunda ve CHP-AKP adayları arasında ortalama ‘ekip çalışmasına yatkınlık’ endeksini gösteriyor. Endeks, 2019 Şubat ve Mart aylarında gerçekleştirdiğim hanehalkı ve aday anketlerindeki ‘ekip çalışmasına yatkınlık’ sorularına dayanıyor. Seküler seçmen kitlesinde ortalama olarak daha yüksek bir yatkınlık bulunsa da, CHP adayları arasında bu yatkınlık daha düşük. Bu durum, CHP’nin aday seçimlerinde göreceli olarak “negatif seçilim” sorunu yaşadığını gösteriyor.

Bu paradoksal durumun düzelmesi için, partililerin ve parti seçmeninin talep etmesi gereken, kriterleri ve adımları belli olan ve partinin seçilmiş kurullarının önemli rol oynadığı bir seçim süreci. Aday adaylığı başvurularının ardından, ilçe yönetiminden oluşturulan bir kurulun her aday adayıyla mülakat yaptığı, seçilen bir aday adayı havuzunun bir üst kurulla paylaşıldığı ve eğilim yoklamaları sonucu genel merkez tarafından son şeklin verildiği bir aday belirleme süreci, tüm parti için önerilebilir.

Aday belirleme kriterleri neler olmalı?

Mülakatlara ve eğilim yoklamalarına dayalı bu süreç, partililerin “şeffaflık” taleplerini karşılayamayabilir. Ancak eğer aday seçim kriterleri belirgin olursa, diğer bir deyişle kimin bir CHP adayı olabileceğine dair norm ve beklentiler oturursa ve sonuçta ortaya çıkan aday listeleri bu kriterlerle uyumlu olursa, parti içinde örgütsel kenetlenme sağlanabilir.

Belediye başkan adaylarının belirlenmesine ilişkin kriterlerde 2019 seçimlerinde önemli bir yol alındı. Belediyecilik geçmişi olan, tasarladığı ve gerçekleştirdiği projelerle adından söz ettiren (parti içinde zaman zaman ‘projeci’ olarak anılan) ve sosyal yardımlara öncelik veren kişilerin hem ilçelerde hem de büyükşehirlerde aday gösterilmesi olumlu sonuçlar verdi. Peki, yerel meclis adayları belirlenirken hangi kriterler gözetilmeli? Saha gözlemlerine, 25 ilçede yapılan aday anketlerine ve yedi ilçede yapılan derinlemesine görüşmelere dayanarak yazdığım doktora tezimden damıttığım bulgular şu şekilde:

  • Adaylar örgütsel kenetlenmeye katkıda bulunmalı: Parti örgütünün seçim çalışmalarında bir bütün olarak hareket etmesi ve tüm parti neferlerinin çalışmalara pozitif katkı sunması çok önemli.Bu nedenle parti örgütü içindeki ekiplerin (özellikle şu anda ilçe yönetimi dışında kalanlarının) tamamının güçleri oranında listede temsil bulabilmesi çok önemli.
  • Liyakatlı adaylar seçilmeli: CHP’lilerin kendi listelerine en sık getirdikleri eleştirilerden biri, listenin yeterince ‘eğitimli’ olmaması yönünde oluyor. Parti içinde güçlü isimlerin ve grupların, sırf kendilerine sadık buldukları için, bazı düşük tahsilli insanları seçilebilecek yerlerden aday göstertmeleri hem seçmenden hem de partililerden tepki topluyor. Bu kişiler seçildiklerinde uzmanlık isteyen yerel yönetim çalışmalarına da katkıda bulunamıyorlar. Eski bir ilçe başkanı, CHP grubundan hukuk komisyonuna avukat, imar komisyonuna mühendis bulamamanın trajik olduğunu söylemişti. Bu durumların önüne geçilmesi ve listenin olabildiğince güçlü kariyerleri bulunan insanlardan oluşması gerekiyor.
  • Ekip çalışmasına yatkınlık: Genel olarak takım içinde çalışmaya yatkın olan insanların yerel meclis adaylıklarına getirilmesi büyük önem arz ediyor. Hem seçim çalışmalarında hem de belediye çalışmalarında sorunları bir ekip içerisinde çözmeye alışkın insanların yer alması, partinin örgütsel kapasitesine büyük katkı sunar.
  • Seçkinci adaylardan uzaklaşılmalı: CHP adaylarının bazıları, seçmenlerin asla ikna edilemeyeceğine, kendileriyle seçmenler arasında bir uçurum olduğuna ikna olmuş durumda. Bu adaylar, seçim çalışmaları sırasında parti örgütünün moralini bozuyorlar, seçim çalışmalarına gerekli katkıyı sunmuyorlar. Ayrıca seçkincilikleri seçmenler tarafından kolaylıkla ayırt edilebiliyor.
  • Kadın adaylara öncelik: 2019 seçimlerinde kadınlar, CHP belediye meclis adaylarının en fazla yüzde 20’sini oluşturuyordu. Oysa kadın adaylar, hem seçmen nezdindeki görünürlüğün iyileştirilmesinde hem de parti bütünlüğünün sağlanmasında önemli katkılar sunabilir. Daha da önemlisi, siyasi temsilde cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi bu oranın hızlıca artırılması gerekiyor.

Bu aday seçim kriterleri zaman zaman birbirleriyle çelişebilir. Örneğin en liyakatli adaylar aynı zamanda en seçkinci adaylar da olabilir. Bu durumda görev, adaylarla mülakat yapacak olan ilçe kurullarına ya da bu mülakatları çeşitli yollarla izleyecek olan üst kurullara düşüyor.

CHP, bir kader seçimine daha hızla yol alıyor. Önümüzdeki yerel seçimler, birçok zorlukla birlikte, parti içi pratiklerin ve kültürün iyileştirilmesi için de önemli bir fırsat sunuyor. Yeni CHP yönetimi bu fırsatı kullanmalı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.