HÜDA-PAR’a yakın sivil toplum kuruluşlarından biri olan Peygamber Sevdalıları Vakfı’nın organize ettiği ve artık geleneksel hale gelen Mevlid-i Nebi etkinliği, 29 Nisan Pazar günü Diyarbakır Nevruz Park’ında düzenlendi. Bu yıl Van, Batman, Adana ve İstanbul’da eş zamanlı olarak düzenlenen etkinliğin en dikkat çekici özelliği, dini ritüelden ziyade siyasi miting atmosferinde geçiyor olmasıydı. Zira peygamberin faziletlerinin anıldığı geleneksel mevlit töreni, özellikle HÜDA-PAR tabanını oluşturan dindar Kürtler için, Müslüman ve Kürt kimliklerinin kamusal alanda yeniden inşa edildiği bir kolektif etkinliğe dönüşmüş durumda.

İlki 2006’da Diyarbakır’da düzenlenen Mevlid-i Nebi etkinlikleri, her yıl farklı bir başlık ve tema ile gerçekleştiriliyor. Bu yıl “Cihad Önderi Hz. Muhammed” teması ile organize edilen etkinlikte Gazze ve Filistin’e destek vurgulanarak İsrail’e karşı İslami mücadele mesajları verildi.
Filistin bayrakları ile üzerinde Hamas’ın kurucusu Ahmed Yasin, siyasi lideri Halid Meşal ve İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin fotoğraflarının olduğu posterlerle donatılan etkinlik alanında “Kahrolsun İsrail, kahrolsun Amerika” sloganları atıldı, “Kudüs sana geliyoruz” şarkıları söylendi. Binlerce kişi “Türkiye’den Filistin’e, Kürdistan’dan Kudüs’e, Diyarbakır’dan Gazze’ye, Peygamber Sevdalıları’ndan Hamas’a” selam gönderdi.
Mevlid-i Nebi 2024 mesajını Peygamber Sevdalıları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Menaf Adıyaman okudu. Adıyaman, “Zulme uğramış mazlum halkların kurtuluşu cihat ile mümkündür” dedi.
İsrail’e karşı düzenlenen tüm direniş etkinlikleri ve protestolara destek verdiklerini söyleyen Adıyaman sözlerine şöyle devam etti:
“Mazlum coğrafyaları kana bulayan zalim ve müstekbirlere karşı yegane kurtuluş yolu cihat ruhunun yeniden inşasıdır. Gazze meselesi başta olmak üzere kanayan tüm yaralarımıza ilaç Müslüman halkların uyanışıdır. Gazze cihadı, Kudüs ve Mescid-i Aksa mücadelesi kutsalın bizzat kendisidir. Kutsallarımıza ve değerlerimize yönelik insafsız saldırılara en güzel cevap askeri ve siyasi gücün tesisidir.”
Hamas’a “terör örgütü” diyenleri lanetlediği konuşmasında Adıyaman, Filistinlilere destek amacıyla yapılabilecekleri de sıraladı:
“İslam ümmeti olarak zulme uğrayan kardeşlerimize yönelik sorumluluklarımız mevcuttur. İmkân ve fırsatı olanların cihada katılması, maddi yardım ve destekte bulunması, dua edilmesi, emperyalist devletlere karşı boykot uygulanması, dayanışma ve yardımlaşmaya yönelik etkinlikler tertiplenmesi, zalimlerin tel’in ve protesto edilmesi, toplumun bilinçlendirilmesi bunlardan bazılarıdır.”
Bölgesel siyasi ittifaklar ve çekişmelerin gölgesinde Mevlid-i Nebi
Bu yılki Mevlid-i Nebi etkinliği, HÜDA-PAR’ın bölgesel güç dengeleri bağlamında kendisini daha etkin bir şekilde konumlandırma ve uluslararası düzeyde siyasi etkinliğini artırma çabalarının bir yansıması olarak da değerlendirilebilir. Zira Filistin meselesi bağlamında Ortadoğu’daki siyasi dinamikler ve çatışmalar da bu yılki kutlamalara yansıdı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Örneğin İsrail’in Gazze’de sivil can kayıplarına yol açan saldırıları karşında takındıkları tutum nedeniyle bazı Müslüman ülke liderleri eleştirildi. Adıyaman, “Emsali görülmemiş bir zulme uğrayan Gazze, sözde Müslüman ülke yöneticileri tarafından kendi haline terk edilmiştir. Bu kabul edilemez bir acziyettir” dedi.
Menaf Adıyaman, söz konusu ülkelerin ve liderlerin isimlerini açıkça belirtmese de eleştirilerin çoğunlukla son yıllarda İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve ABD arabuluculuğunda normalleşme görüşmelerini sürdüren Suudi Arabistan’a yöneltildiği düşünülebilir.
Zira Peygamber Sevdalıları Onursal Başkanı Mehmet Göktaş da Mekke’de yüzbinlerce Müslüman’ın ibadet ettiğini, ancak İsrail ve Amerika’nın lanetlenmediğini, Gazze ve Hamas’a dua edilmediğini, kısacası İslam dünyasının Gazze’de yaşananlara sessiz kaldığını ifade ederek, “İslam’ın temsilciliği tehlikededir” dedi.
Hamas’ın 1987 yılında Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Filistin kolu olarak kurulduğu, Suudi Arabistan ve BAE’nin 2014’te Müslüman Kardeşleri terör örgütleri listesine dahil ettiği ve Riyad yönetiminin 2019’da ülkedeki Hamas yetkililerini tutukladığı düşünüldüğünde, Peygamber Sevdalıları temsilcileri tarafından yöneltilen eleştirilerin, özellikle Katar’ın bölgesel liderlik ve etki için rekabet ettiği Suudi Arabistan ve BAE’i hedef almış olması muhtemel.
HÜDA-PAR ve Peygamber Sevdalıları Vakfı’na Müslüman Kardeşler desteği
Diyarbakır’daki Mevlid-i Nebi etkinliğine, faaliyetlerini Müslüman Kardeşler’in ideolojik ve politik çizgisine paralel olarak yürüten bazı uluslararası İslami organizasyonların üst düzey temsilcileri de katıldı.
Merkezi Katar’da bulunan ve Müslüman Kardeşler’in en etkili çağdaş ruhani liderlerinden biri olan Yusuf al-Qaradawi’nin kurucu başkanı olduğu Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin (International Union of Muslim Scholars-IUMS) Başkanı Ali Muhyiddin el-Karadaği ve yardımcısı Şeyh Muhammed el-Hasan ed-Dedo bu yılki konuklar arasındaydı.
El-Karadaği, Kürtçe başlayıp Arapça devam ettiği konuşmasında, “Sizler Selahaddin Eyyubi’nin torunlarısınız. Nasıl ki Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturdu, işte bugün sizler de Kürtler olarak onu ve en yüce önderiniz olan Muhammed Aleyhisselam’ı takip etmelisiniz” dedi.
Beyrut’ta 2009’da kurulan diasporadaki Filistinli Alimler Birliği Başkanı Dr. Nawaf Takruri ise Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırısı ile başlayan ve Aksa Tufanı Operasyonu olarak adlandırılan savaşın “İslam aleminde bazı güç sahiplerinin hıyanetini de ortaya çıkardığını” söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Aksa Tufanı sırasında mücahitler, esir düşen kardeşlerini kurtarmak ve onları özgürlüğe kavuşturmak için harekete geçtiler. Bu yolculukları, Mescid-i Aksa’nın pazarlık konusu yapılamayacağını ve birilerine peşkeş çekilemeyeceğini tüm dünyaya göstermek içindi. Aksa Tufanı sırasında Tebük Seferi’nde olduğu gibi iki grup Müslüman ortaya çıktı. Bir tarafta mümin kardeşlerine destek olmak için sizler gibi meydanları dolduranlar, diğer tarafta münafıklar ve hainler. Bir tarafta Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi bütün malını Allah yolunda verenler, diğer tarafta müminlerin verdikleri sadakalarla alay edenler.”
Kısacası bu yılki Mevlid-i Nebi, dini ritüellerin sadece Türkiye’deki siyasi rekabetin değil, aynı zamanda bölgesel siyasi dinamiklerin ve çatışmaların yansıdığı bir alan haline dönüşebileceğini de göstermiş olması bakımından ilginçti.
Katar ve Türkiye başta olmak üzere Müslüman Kardeşler’e destek veren ülkelerle, Suudi Arabistan ile BAE’nin başını çektiği karşıt cephe arasındaki rekabet Ortadoğu’daki siyasi ve ideolojik çekişmelerin önemli bir eksenini oluşturuyor.
Diyarbakır’daki Mevlid-i Nebi etkinliklerinde de bu yıl Müslüman Kardeşler’e yakın uluslararası kuruluşlardan üst düzey temsilcilerin katılımı ve adres gösterilmeden bazı Müslüman ülke ve liderlerin Filistin meselesine ilişkin tutumlarına yönelik eleştiriler öne çıktı.
Bu da peygambere duyulan sevginin bir ifadesi olarak ideolojilerden ve siyasi meselelerden bağımsız tüm Müslümanlar için ortak bir zemin oluşturacağı varsayılan mevlidin, söz konusu siyasi rekabet olunca Müslümanlar arasındaki farklılıkların derinleştiği bir alan haline de dönüşebileceğini gösterdi.