Tarık Çelenk yazdı: CHP’nin yeni kuşak aydınları ötekini merak ederler mi?

Bugünlerde CHP’li aydınlar, mahalleli muhalif muhafazakâr düşünür ve siyasetçilerin CHP’ye ilişkin ısrarlı dönüşüm söylemlerine oldukça öfkeliler. Öfkelerinin birkaç sebebi var. Öncelikle bu aydın ve siyasetçilerin sicillerinin eskiden Adalet ve Kalkınma Partisi’yle ilişkili olması. Sonra da AKP’den kopma şekillerinin ilkeselliğinin kendi açılarınca tartışılır durumları. CHP’li neo-Kemalist aydınların bir başka öfke nedeni de “hadi AKP’den ilkesel koptunuz niçin AK Parti seçmenini bir nebze de olsun ikna edemediniz, muhalif siyasete hiç katkınız olamadı” düşüncesi. Bu ayrı bir yazının konusu tabi. Belki de öfkenin en son ana nedeni de “Altılı Masa başarılı olamadı, ama CHP tek başına olduğu gibi girdi, biraz söylemine dikkat etti, işine odaklandı, başarılı oldu. Siz eski AKP’liler ise masa başarısızlığından sonra hâlâ CHP’ye sağ dönüşüm aklı veriyorsunuz artık yolumuzdan çekilin” şeklinde. Tabi bu tez ve öfke CHP karar vericilerinin görünen tezi veya öfkesi değil. Ancak CHP tabanında da oldukça hâkim olan bir duygu-düşünce hali.

Yerel seçim zaferinde CHP’nin başarısında bir milyonu aşkın kentli dindar AK Partilinin oy geçişi, sandığa gitmeyenler kadar etkiliydi. Ayrıca sandığa gitmeyen AKP’li mahalleliler “nasıl olsa bu CHP, eski CHP kadar dindarlara zarar vermez artık” düşüncesi de etkindi. Bence nereden bakarsanız bakın bunda Altılı Masa’nın siyasetinin olmasa da uzlaşmasının görünümünün de bir etkisi oldu. Sosyal medyada bu görüşlerini dile getiren CHP’li aydınların demokratlığından şüphem zaten yok. Ancak geçen İzmir’de bir düğünde burada dua yasak, verin müziği veya Eurovision’un skandal görüntülerine rağmen iktidara gelince sorgulamasız katılma talepleri gibi hadiselerin artma sinyalleri de “bu CHP’nin neresi yeni” sorusunu kentli dindarlarda da sordurmaya başlatmakta.

2000’lerden bu yana kendi mahalleme ve üretilen siyasete karşı her türlü eleştiriyi yapan, bu konularda STK kurup kitaplar ve makaleler yazan biri olarak kendimde CHP eleştirisine ilişkin tutarlılık sorunu görmemekteyim. CHP dönüşümünün gerekliliği hakkında görüşlerimi yazarken de haddi aşmamaya dikkat ederim. Zaten sağ bir dönüşümü CHP için doğasına aykırı olarak hiç de önermedim. Mahallenin vicdanı olmaya hep çalıştım. CHP’li bir kısım aydın dostların eleştirilerini öncelikle üstüme almamaktayım. Ancak bizim mahalleyi eleştirdiğimiz gibi kapsamlı bir tarihsel bağlamda CHP siyaseti ve toplumsalı eleştirisi yapılmasını ilgili aydınlardan beklemek hepimizin de hakkı. CHP’nin yapıcı bir başarıyı tüm ülke için sürdürebilmesi tüm ülke insanının çıkarına. Bu konudaki fikirleri beyan etmek de. Ancak yeterlilik duygusu, artık ötekine ihtiyaç hissetmemek veya görmemek yabancı olduğumuz şeyler değil. AKP ötekini şekilde de olsa yıllar önce görebilmişti. Şimdi ise dışlamanın bedelini ödemekte.

Önceki yazımda AK Parti’nin oluşturduğu belediyelerden başlayan rüzgârın sanki CHP’nin şimdiki belediye rüzgârına benzeştiğini ifade etmiştim. Ortak payda sorunun ise iki hareketin de ötekini de idrak eden entelektüeli olamaması demiştim. Burada aydın ve entelektüel farkının önemini dehatırlatmak isterim. Ayrıca şehirli bir görgü devrimi olan Kemalizmin geleneğinden gelen CHP yeni kuşak aydınlarının farkını da.

Kişisel olarak burada tartışmaların bam telinde CHP yeni kuşak aydınları ile sağ mahalle arasındaki anlam ve anlama ilişkisi yattığını düşünmekteyim. Gördüğüm kadarıyla bu seküler aydınlar belirli bir süre sonra artık sağ mahallenin belirleyiciliğinin kalamayacağını öngörmekteler. Belki de burada köylülüğü dönüşemeyen sağ mahallelinin güç merkezinin kaydığını gördüklerinde farklı yönelimlere açık olacaklarını var saymaktalar. Ancak şahsen, ülkede göç ve dönüşemeyen köylülük oldukça, kimlik siyasetinin sentetik de olsa belirleyiciliğini sürdüreceğini düşünenlerdenim.

Sosyolog Besim Dellaloğlu’nun sağ ve sol sosyolojiye ilişkin çıkarımları oldukça zihnimde karşılık bulmakta. Kendisi yıllarca yazdığım gibi bu ayırımı köylülük ve şehirlilik geleneğine ve bunların kültürel kutuplaşmasına oturtmakta. Kutuplaşmada dini eğitim ve modern eğitimin oluşturduğu ikircikli yapıya dikkat çekmekte. Şehirli taşralı çatışmasının kültürel boyuttan siyasi boyuta taşındığı hatırlatılmakta.Genelde değer üretemeyen toplum olduğumuzu ve sağmahallenin bir geleneğe dayanamadığından unvan satın alarak burjuva görünümüne sahip olduğunu da Dellaloğlu ifade etmekte.

Tamamen devletin ihtiyaçları üzerine toplumu görgülendirmek üzerine oturmuş teknik Türk modernleşmesi hiçbir zaman bir zihniyet devrimini yaşamadı. İronik bir yaklaşımla şık giyinen, çevreye ve insana saygı duyan, şampanya içen köylülük ile antropolojik kültürü dinden etkilenen güç ile ıslah edilen köylülük arasına ülke toplumsalı sıkışıp durdu. Yine sanki ironik olarak CHP ve AKP’de bu iki durumu temsil etmekte.

CHP’li aydınların mahalleli ilişkisinde, Dellaloğlu’nun vurguladığı antropolojik kültürü merak etseler dahi bunu anlamaları zor gözükmekte. Zira ülkemizde sol ile tanımlanan seküler aydınlarda ciddi bir gelenek, sosyalleşme, ilişki yöntemi ve öğrenim farkı sağ mahalleliyi anlamayı zorlaştırmaktadır. Pek hoşlanılmasa da burada merkez-çevre ve sınıfsallık tanımı hâlâ ayırt edici durmaktadır.

Tanzimat’tan bu yana modern eğitim sistemimiz muhakemeye değil, zekâya dayanmakta. Bu da insanımızda merak duygusunu ve anlam arayışını ortadan kaldırmakta. Bu nedenle seküler kesim aydınları da ilerleme düşü ve pozitivizm açmazı kapanından kurtulamamakta. Mahalleli aydınlar da henüz Tanzimat İslamcılığı ve Türkçülüğü seviyesini dahi yakalayamamakta. Post modernlik veya modern dönem sonrasına düşünsel bazda geçememe sorunu da karşımızda durmakta.

CHP’li yeni kuşak aydınlar da bu açmazı tamamen aşamamanın sinyallerini vermekte. Bu da mahallelinin köylüleşmeden bağımsız, irfandan kırıntılar içeren anlam dünyasını seküler aydınlar için idrak etmeyi zorlaştırmakta.

Mahalleli ve CHP’li aydınlar arasındaki ayrımda aslında temel belirleyicilik tamamen sekülerlik veya sınıfsallık da değil. Temel belirleyicilik aşılamayan yabancılaşma veya yabancılaştırma duvarı gibi gözükmekte. Güven duygusu burada anahtardır. Güven duygusunun kodları ise samimiyet, eşit göz hizası ilişki ve aynı kültürel ortamda bulunmanın iknası veya saygısının güvencesi üzerinde durmaktadır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.