Doğa Üründül yazdı: Sergen Yalçın, Sinan Engin, Fatih Terim… Vincenzo Montella eleştirilerinde haklılar mı?

Değiller!

Açalım…

Türkiye A Milli Futbol Takımı, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finalde Hollanda’ya 2-1 kaybederek elendi. 25,8 yaş ortalaması ile turnuvanın en genç ikinci takımı olan Ay-Yıldızlılar için üç ayrı zamanda üç ayrı beklenti oluştu. 

EURO 2024’te Stefan Kuntz ile sallandığımız dönemde, acaba eleme grubundan çıkabilecek miyiz deniliyordu. Vincenzo Montella’nın takımın başına geçmesiyle alınan deplasmanda Hırvatistan galibiyeti grubun liderliğini getirdi ve futbol tarihimizde ilk defa Avrupa Futbol Şampiyonaları Elemeleri’nden gruptan “1.” olarak çıktık. 

Almanya’nın ev sahipliğindeki EURO 2024 başladı ve F Grubu’nda yer alan Türkiye; Portekiz, Çekya ve Gürcistan ile eşleşti. Montella ile takımından yeni beklenti ise Çekya ve Gürcistan’ı yenerek 6 puan toplamaktı. Kırmızı-beyazlılar bunu da başardı. Evet, Çekya 10 kişi kaldı, son dakika golü ile yendik… Evet, Gürcistan’a çok fazla pozisyon verdik… Lakin bu bir turnuvaydı ve Fatih Terim’in 1999/2000 sezonunda Bologna galibiyetinden sonra İtalyan gazeteciye verdiği demeç: “Finito giocare. Resultante importante (Maç bitti. Önemli olan sonuç)” ışığında son 16 turuna yükseldik. 

Rakip Ralf Rangnick’in Avusturya’sıydı. Fransa, Hollanda ve Polonya’nın grubundan lider çıkmış rakibimizi deyim yerindeyse “mat” ettik. Kimse bizim 3’lü savunma ile maça çıkacağımızı beklemiyordu. Fakat kaptan Kaan Ayhan bunun sinyallerini bir röportajında: “Adam İtalyan! Çok fazla taktik antrenmanı var!” diyerek vermişti. Tarihimizde çok azdır A-Planı dışında varyasyonlar uygulayabilen A Milli Takım hocası. Avusturya’yı 2-1 ile geçtik… Ne olduysa bundan sonra başladı. Ahali çeyrek finali görünce; “Bu jenerasyon çok iyi neden şampiyon olmayalım?” baskısını oluşturmaya başladı. 

Çeyrek finaldeki Hollanda maçına da iyi başladık. Hatta 70. dakikaya 1-0 önde girdik ama Montella’nın değişikliklerde geç kalması, takımın yorulması, rakibin fiziksel üstünlüğü falan derken 2-1 elendik. Sosyal medyada ve televizyon kanallarındaki bazı yorumcular çok öfkeliydi. 

“Türkiye A Milli Futbol Takımı korkak oynayamaz!”dı…

Yaşı yetenler hatırlayacaktır. 2000’de Fatih Terim’in UEFA Kupası’nı kaldırmasının ardından takımın başına Rumen teknik adam Mircea Lucescu gelmişti. İlk yıl Fenerbahçe’nin ardından, lig ikinci bitmesine rağmen, ikinci yılda sarı-kırmızılılar Lucescu ile şampiyonluğa ulaşmıştı. Hagi, Popescu, Taffarel, Okan, Emre, Ümit Davala’nın olmadığı sezonda Sergen Yalçın ve Mondragon eklemeleri ile 3. yıldıza ulaşılmıştı. O yıllarda sürekli olarak şu konuşuluyordu: “Lucescu’nun korkak futbolu”. Ha bu arada unutmadan çift gruplu sistemle oynanan UEFA Şampiyonlar Ligi’nde sarı-kırmızılılar ilk gruptan çıkmış, ikinci grupta son maçta evinde Barcelona’ya 1-0 kaybederek elenmişti. 

Dönemin kanaat önderi Hıncal Uluç, her galibiyetten sonra Lucescu’nun ne kadar korkak bir futbol oynattığını yazıyordu. O yıllarda sosyal medya yok, herkes aynı gazeteleri ve aynı köşe yazılarını okuyup sanki karşıt görüş yokmuşçasına fikir oluşturuyordu. 75 gol ile ligin en çok gol atan takımı Galatasaray şampiyon olmasına rağmen kovuldu Rumen Hoca ve yerine İtalya’da iyi başladığı iki macerasında da problemli ayrılan Fatih Terim getirildi. Ertesi sezon Mircea Lucescu, Beşiktaş’ın başında kulübün 100. yılında o zamana kadar ki rekor olan 85 puan ile şampiyon oldu. 

Günümüze tekrar dönersek ilk olarak şu hususu düzeltmek lazım. Turnuva öncesi ilk yazımda belirtmiştim: “Haddimizi bileceğiz, yeri geldiğinde had bildireceğiz” diye. Haddimizi bilmek şu: Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın en son katıldığı Dünya Kupası 2002, son başarılı olduğu Avrupa Futbol Şampiyonası ise 2008. Yani 22 ve 16 yıl olmuş başarılardan söz ediyoruz. Bir de o başarıların geldiği kadroların iskeleti olan çok özel iki tane kulüp takımı vardı. Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazandığı 2000 kadrosu 2002’deki 3.’lüğü ve Fenerbahçe’nin UEFA Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final yaptığı 2008 kadrosu da 2008’deki yarı finalin temelini oluşturmuştu. 

Şu anki oyuncu havuzu genç ve geleceği çok parlak oyunculardan oluşuyor. Takımın beyni Arda Güler sezonun ilk 8 ayını pas geçip son 2 aydaki performansını milli takıma taşıdı. Kenan Yıldız, Juventus ile bu sezon Serie A’da 1000 dakikayı göremeden geldi. Barış Alper Yılmaz’ın en uçta oynadığı Galatasaray dakikası 175’ti. Elbette burada Montella, Kenan Yıldız yerine Kerem Aktürkoğlu’nu tercih edebilirdi fakat antrenmanlarda İtalyan Hoca ile birlikte olmadığımız için gördüğü ve Kenan’dan beklentilerini bilemeyiz. 

Orkun Kökçü de yeni takımı Benfica’da hocası ile takışınca sezon ortası kadro dışı kalıp sonradan formasına kavuştu. Kaleci Mert Günok, Beşiktaş ile felaket bir sezonu geride bırakarak gelirken Abdülkerim Bardakcı da sakatlığın izleri ile forma giydi. Yani çok uzatmadan Türkiye A Milli Futbol Takımı, Vincenzo Montella ve ekibi tarafından çok kısa bir sürede takım haline geldi. Çeyrek final böyle karma takımlar için çok büyük bir başarı ve tadını çıkarmak yerine en sert noktadan hocayı “korkaklık” ile suçlayarak daldık.

Gazeteci Candaş Tolga Işık ile program yapan eski efsane futbolcu günümüzün teknik direktörü Sergen Yalçın, Montella’yı suçlayanların en başında geldi. Hatta Sergen Hoca dozajı öyle bir arttırdı ki, acaba İtalyan teknik direktörün yerinde “gözü mü var” diye düşündürdü. Ne demişti Sergen Yalçın: “Ben bu kadar korkak oynatmazdım takımı, benim oyun anlayışıma ters. Ben Şampiyonlar Ligi’nde bile Beşiktaş’a böyle oyun oynatmadım. Ne takımlar çıktı, Dortmund, Sporting, Ajax…” 

Öncelikle siyah-beyazlılar, UEFA Şampiyonlar Ligi grubunda -16 averaj ve 0 puan ile sonuncu oldu. İnsan iyi ki Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın başında Sergen Hoca yoktu diyor. Çekya maçında skor 1-1 ve gruptan çıkmamız garantiyken, santrafor Cenk Tosun’un neden 75. dakikada girdiğini sordu ve Montella’nın “korkak” olduğunu söyledi Sergen Yalçın. Çekya gibi fiziksel güce dayalı bir oyun oynayan, doğal kontra atak takımına karşı İtalyan teknik direktörün oyunu kontrol edip riskten kaçması en doğru yaklaşımdı.

Yaşayan efsane Fatih Terim, kaybedilen Portekiz maçından sonra herkesi Montella’ya desteğe çağırmıştı fakat çeyrek finalin ardından: “Sadece savunma yaparak kazanamazsınız. Kazanırsınız ama başarılı olamazsınız. Takımımızın çok önemli bir ofansif gücü var. Bizim için çok yazık oldu. Türkiye, bu maçı kaybederek yarı finali değil finali kaybetti.” İmparator aslında haklıydı fakat yıl 2008 olsaydı. Artık A Milli Takımlar seviyesindeki büyük turnuvalarda herkes hücum oyuncularına önlem alabiliyor. Turnuva boyunca önde basan ve ofsayt taktiği uygulayan kaç tane takım gördük? Herkes derinde rakibi karşılayıp, hızla kapılan toplardan pozisyon üretme amacında. Ayrıca ofansif gücü eleştirilen Türkiye, grup aşamasında bulduğu 5 golle en çok gol atan 3. takımdı (Portekiz, İspanya, İsviçre ile birlikte). Santraforsuz oynadığı için eleştirilen Vincenzo Montella’nın Türkiye’si turnuva boyunca 5 maçta bulduğu 8 golü 7 farklı oyuncu ile üretti. Şu an turnuvadaki gol krallığı yarışına bakarsanız göreceksiniz, EURO 2024 sürpriz golcülerin turnuvası oldu. 

Sinan Engin de katıldığı programda: “Bence Montella’nın yerine Fatih Terim olsaydı finale çok rahat çıkardık. Çünkü Fatih Hoca hiçbir zaman korkak oynatmazdı. Bana göre Montella başarısız. Hiçbir maçta direkt katkısı olmadı.” dedi. El insaf… Sadece Avusturya maçındaki 3’lü savunmaya dönüş bile “hocanın direkt katkısı olmadı” eleştirisini çürütüyor. Fatih Terim ve Şenol Güneş gibi en elit iki teknik direktörle son katıldığımız turnuvalardaki dereceleri Sinan Engin unutmuş. Kısaca hatırlatmakta fayda var: Şenol Hoca’nın yönettiği Türkiye, EURO 2020 gruplarında -7 averaj ile 0 çekerek elenmişti. Fatih Hoca ile Türkiye en son EURO 2016’da mücadele etmişti ve grubunu 3. olarak noktalamıştı. Görece başarılı bile sayılabilecek bir sonuçtu fakat hatırlatayım o dönemde Fatih Terim – Arda Turan kapışması yaşanmış, futbolcu Arda hatta uçakta gazeteci Bilal Meşe’ye saldırmıştı. Fatih Terim de kendi deyimiyle Alaçatı’da mekân basıp “Kebapçıyı önce yumrukladım sonra tokatladım.” demişti. Bu iki A Milli Takımın da ortak özelliği halk tarafından “sevilmez” hale gelmeleriydi.

Vincenzo Montella ile başlanan EURO 2024 macerasında hedefimiz 2022/2023 sezonunda ligi 4. sırada bitiren Adana Demirspor olmaktı. Futbola fikir katan, maçları heyecanlı geçen, taktiksel dokunuşların hissedildiği “modern” bir takım… Montella’nın oyuncu değişikliklerinde geç kalması, bazı tercihlerinin hatalı olduğunu eleştirebiliriz. Lakin günün sonunda Türkiye A Milli Futbol Takımı, aynı 2008’deki gibi aynı 2002’deki gibi ruhunu tekrar buldu. Şimdi hedef 2026 Dünya Kupası… Çılgın Türkler, daha da tecrübe kazanacak yıldızları ile oraya da gidecek. Umarım Montella’nın arkasında durulmaya devam edilir…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.