Bilgehan Uçak yazdı: Hür dava, esaret halka

Şu kelime oyunlarını çok seviyorum, hani ben öyle dedim ama aslında öyle de demedim diye yapılan, herkesin bildiği ama rahatlıkla aksini söyleyebileceğin kelime oyunları.

Korkunç sistemin bize armağan ettiği mecburi ittifaklar yüzünden anaakım siyasette hiç görmediğimiz bir partiyi bir anda protokolde görmeye başladık.

Seçimlere katılmalarında bir mahzur görülmediğine hatta seçilmiş milletvekillerine sahip olduklarına göre meşru olduklarını da söyleyebiliriz.

Dertsiz başıma dert alıp bu sıcak ağustos günlerinde HÜDAPAR’ın Parti Programı’nı okuyayım dedim.

Vay bana, vaylar bana!

Meğer “Cenab-ı Allah” diye başlayan Program’da ne cevherler yatıyormuş da benim haberim yokmuş.

Zaten bu partinin adı baştan sona bir komedi, dahası Türkçe katliamı.

HÜDAPAR, yani Hür Dava Partisi

Hür Dava ne demektir allaşkına?

Davanın hürü nasıl olur, bu “hür dava” nerelerde bulunur?

Şimdi mantıken bir şeyin anlamlı olabilmesi için tezadının da anlamlı olması gerekir.

Hür dava diye bir şey varsa, “esir dava” da olmalıdır bir yerde.

Ama ne hür dava diye bir Türkçe olur ne de esir dava diye.

Peki, bu partinin böylesine tuhaf bir isim seçmesinin sebebi ne?

Çok basit: “Hizbullah” kelimesini başka türlü yazmaya karar vermişler.

“Hür Dava”nın amacı HÜDA kısaltmasını yakalamak, mesela bunun için Hücre Dayanık ya da Hürmetkar Darağacı da koyabilirlermiş adını, bir şey fark etmezdi.

Hüda, malum Allah demek, Par, yani “parti”, Arapçasıyla “hizip”.

Yani, HÜDAPAR ile Hizbullah, bire bir aynı kelime.

Bütün kelime oyununun amacı da bu.

Mesela, “Düşünce, İfade ve Örgütlenme Hürriyeti (Akıl Emniyeti)” başlıklı bir bölüm var.

Önce, demokrat bir açılım: “Aklın, işlevini yerine getirebilmesi için düşünce özgürlüğünün olması gerekir. Ortak akla ulaşabilmenin bir yolu da fertlerin toplumsal meselelere eğilmeleri, problemlere çözüm bulmak için düşünmeleri ve fikirlerini toplumla paylaşmalarıdır. Toplumsal ilerleme fikir üreten insanların varlığı ile mümkündür. Düşüncenin önünü tıkamak, insanlığa yapılacak en büyük haksızlık ve insanın fıtratına zulümdür.”

Hemen ardından özgürlükleri sınırlandırmak için bir bölüm geliyor: “Hakaret, iftira, şiddete başvurma, ırkçılık, ayrımcılık, toplumun kutsal değerlerini aşağılama ve insan fıtratına aykırı fiillerin savunulması, düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemez ve himaye edilemez.”

Hadi bu muğlak “kutsal değerleri aşağılama”yı makul görelim de “insan fıtratına aykırı fiiller”den kasıt ne ola ki?

Kim karar veriyor bir şeyin fıtrata uygun ya da aykırı olduğuna?

Kimde var bu yetki?

Dahası da var, alkol ve uyuşturucu karşıtlığından sonra gelen şu bölüme bakalım: “(…) eşik altı mesajlar yoluyla insanları farkına varmadan etkileyen, ahlaksızlığı tabii bir şeymiş gibi gösteren yayın ve çalışmaların önlenmesini de akıl emniyetinin sağlanması ve düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması olarak görüyoruz.”

Bu “eşik altı” denen mesaj türü, “subliminal” teriminin karşılığı mı acaba?

Yani, bu HÜDAPAR’cılar Allah muhafaza bizim aklımızı güvence altında tutmak için “eşik altı mesajları” tespit edebilecek bir birim falan kuracaklar herhalde.

Bu madde yürürlükte olsa, hafazanallah, birileri çıkıp “yahu HÜDAPAR diyerek eşik altı mesajla Hizbullah’a sempati devşiriliyor,” diyebilir ki aman Yarabbi.

“İnanç ve İbadet Hürriyeti” başlıklı bölüm yine etkili bir girişle başlıyor: “İnsan fıtratına ve yaratılışa aykırı sapık inançlar dışında herkes…”

Benim anladığım bu “partide” fıtrat konusunda yetkili biri görevlendirilmiş, o aklına esen her konuyu fıtrat terazisinde tartıyor, uygun bulduklarına tamam diyor, bulmadıklarını zaten özgürlük olarak telakki etmiyor.

Dolayısıyla, özgürlükten anladığımız ancak HÜDAPAR’lıların bizim fıtratımızda uygun gördüğü kadar olabilir.

Mülkiyet hakkını savunan “Mülkiyet ve Miras Hakkı (Mal Emniyeti)” bölümü son derece güzel yazılmış: “Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde mülkiyet hakkı vardır. Kimse mülkiyet hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.”

Mülkiyet hakkı, miras hakkını da getirdiği için Program’da bu konuya da yer verilmiş: “Mülkiyet hakkı, varislerine miras bırakma hakkını da kapsar. Devlet bunu sınırlayamaz, kullanımını engelleyemez. Mirasın taksimi konusunda herkes aynı uygulamaya tabi tutulmamalı, her toplumun kendi inanç değerlerine, meşru örf ve adetlerine göre taksim yapabilmelerine imkân verecek şekilde düzenleme yapılmalıdır.”

Anlaşılan, ağızda bakla olunca “her toplumun kendi inanç değerlerine, meşru örf ve adetlerine göre taksim yapabilmelerine imkân verecek” diye temkinli yazılıyor.

Öte yandan, çağın en büyük belası olarak görülebilecek “polis devleti” tehdidi de HÜDAPAR’ın Parti Programı’nda yer alıyor, üstelik son derece demokrat bir tavırla: “‘Devlete karşı işlenen suçlar ve cezalar’ şeklindeki düzenleme, olağanüstü bir kanuni rejim getirmiş olup ‘adil devlet’ anlayışı yerine ‘polis devleti’ anlayışını ikame etmiştir. Kanunlarda ayrımcılığa ve adaletsizliğe yol açan böylesi düzenlemelerden ivedi olarak vazgeçilmelidir.”

Evlere şenlik “Evlenme ve Aile Kurma Hakkı” bölümünü geçiyorum, burada sapıkların ve toplumun ahlakını ifsad eden ahlaksızların neslin emniyeti önünde büyük bir risk teşkil ettiği pek de hoş bulunamayacak sözlerle ifade edilmiş.

Ama bir “Kadın, Çocuk, Engelli ve Diğer Dezavantajlı Kesimler” bölümü var ki…

Baştan sona anayasa ihlali.

“Kadınların çalışma şartları cinsiyetlerinin gereklerine uygun hale getirilmelidir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda sadece kadınlar istihdam edilmelidir.”

Vay vay vay, şu sözlerdeki cafcafa bakın.

“Kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlar” olacak da buralarda “sadece kadınlar istihdam” edilecek.

Program, böyle devam ediyor; yer yer güzel sözler var ama hemen arkasından da sonsuz kısıtlamaların asıl uygulanacağı anlatılıyor.

Ümmetçiliğin ve Kürtlüğün ana omurgayı oluşturduğu görülüyor.

Benim esas merak ettiğim, böyle bir programa sahip olan parti ile MHP nasıl yan yana geliyor, birlikte törenlere katılıyor?

Nasıl bir güç bu iki kutbu böylesine can ciğer yapıyor? Bence Türk siyasetinin şifresi burada gizli.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.