Barış süreci Türkiye’de yeni bir aşamaya mı giriyor? Bahçeli’nin çağrısı, Öcalan’ın açıklaması ve diğer siyasi aktörlerin tutumu ile sürece dair kritik gelişmeleri bu haftaki “Barışa bir Tuğla” başlıklı yazısında Bilgehan Uçak analiz ediyor.

Bahçeli’nin çağrısı ve Öcalan’ın tavrı
Her şeyin 22 Ekim’de başladığını düşünmek safdillik olur, ama Devlet Bahçeli’nin TBMM Grubu’ndaki konuşmasından sonra bu tarih Türkiye için artık bir milattır.
Evvela temkinli bir iyimserlikle yaklaştığımız süreç, dört ay gibi kısa bir sürede meyvesini verdi.
Şöyle olabilir, ileride şuraya evrilebilir, demeden bir süreç başladıysa başarıya ulaşması için destek vermek gerektiğini düşünüyorum.
Evet, bu çekincelerin hepsi gerçekleşebilir; pek çok baskıya maruz kalınabilir, ama bunların alternatifi barışı önemsizleştirmek olamaz.
Barış değerlidir.
Bahçeli’nin çağrısı, Erdoğan’ın kararlılığı, Öcalan’ın tavrı dört ayda bambaşka bir umudun kapılarını araladı.
Şimdi bize düşen, o eşiği kararlılıkla geçmek ve tam teşekküllü bir demokrasiyi bu ülkede egemen kılmak olmalıdır.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Öcalan’ın açıklamasının İmralı heyeti tarafından duyurulmasından sonra Bahçeli’nin arayıp tebrik ettiğini söylüyor.
Bahçeli, sadece bir tebrikle de yetinmemiş.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bakırhan, yaptıkları bu kısa görüşmede Bahçeli’nin geleceğe dair umut dolu olmamızı müjdeleyen sözlerini de açıkladı: “‘Rahat olun, bu ülkeyi birlikte demokratikleşeceğiz. Demokrasi için ne gerekiyorsa elimizden geleni yapacağız. Ben durduğum yerdeyim. Demokrasi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım,’ dedi.”
Demirtaş’ın mesajı
Pek tabii ki tek çiçekle bahar gelmez ama, umudu büyütebileceğimize dair emareler de günden güne çoğalıyor.
Açıklamanın hemen ardından Kandil, Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve gerekenleri yerine getireceklerini ifade ederken, Selahattin Demirtaş’ın sürece ve yeni paradigmaya sahip çıkan yazısı yayımlandı.
Demirtaş, Türk ya da Kürt fark etmeksizin bu süreçten endişe duyanlara seslendiği yazısında şöyle diyor: “Ne yapılmak istendiğini ben anlatmaya çalışayım. Savaş, silah, şiddet, terör, kan, gözyaşı, ölüm ve yıkım bitsin isteniyor kardeşlerim, hepsi bu kadar. BİTSİN İSTENİYOR! Tabii gerekli tüm hukuki ve siyasi alt yapının TBMM zemininde oluşturulması kaydıyla.”
Demirtaş, süreci baltalamak isteyen savaş çığırtkanlarına karşı hepimizi ikaz ediyor.
“Barıştan, barışmaktan korkma kardeşim. Türk, Kürt el ele vermekten, Türkiye’yi büyütmekten korkma. Bölgeyi barışa taşıyacak her adımı desteklemekten korkma. Korkma ki bu defa silahları susturup siyaseti konuşturabilelim. Siyasi mücadeleyle de yoksulluğu, işsizliği, açlığı, adaletsizliği ve eşitsizliği hep birlikte yenelim.”
Barışın önündeki engeller ve çözüm önerileri
2013’te ekonomi bugünkünden iyiydi ama toplumsal uzlaşma açısından ciddi sorunlar yaşanıyordu.
AKP’nin tek başına sırtlandığı bir süreç vardı, üstüne IŞİD sahneye çıkmıştı.
Hendek ya da mahallede özerklik gibi bazı büyük yanlışlıklar kamu düzeninin yeniden tesis edilmesini zaruri hale getirmişti.
Bugün barışı, dünün tecrübesini göz önünde tutarak inşa etmeye çalışıyoruz.
Dünkü hataları yinelemezsek bu sefer barışın önünde kimse duramayacak.
Bahçeli’nin “umut hakkını” bile gündeme getirecek kadar eli yüksekten açışına, Öcalan da “fesih” kelimesini kullanarak mukabele etti.
İmralı heyetinin açıklamasını izlerken içim umut doluydu, sonrasında bir baktım aman yarabbi nelere takılmışlar.
Öcalan’ın önüne mikrofon konmuş mu, konmamış mı, saçma sapan tartışmalar bunlar.
Hele bir de bazı yorumcuların yorumlarını görüyorum, sürecin kendilerinden habersiz yürümesine karşıymışlar da, şeffaflık gerekiyormuş da…
Utanmasalar barış görüşmelerini canlı yayınlamayı teklif edecekler.
Bazı şeyler olduktan sonra öğrenilir, barış görüşmeleri de böyledir.
Ayrıca, savaşı sona erdirecek aktörler birden çok olduğuna göre, Öcalan’ın da birden çok açıklama yapması, içeriye farklı, Kandil’e farklı, diasporaya farklı mesajlar göndermesi kadar doğal bir şey olamaz.
Sonuç: Kalıcı barış için bir tuğla koymak
Bunlara takılmanın bir anlamı yok.
Gerçekçi, temkinli, kararlı ve iyimser olacağız.
Barışın kalıcı hale gelebilmesi için elimizden gayreti gösterecek, bir tuğla da biz koyacağız.
Sonrası mutluluk, sonrası rahatlama, sonrası kardeşlik, sonrası halay.
Hele bir de Sırrı Süreyya, mütebessim çehresinin arkasına sakladığı şakalarını sıralamaya başladı mı…
Değmeyin keyfimize.