Gökhan Bacık yazdı: Türkiye’de bir “Türk sorunu” mu doğuyor?

Türkiye’de bir ‘Türk sorunu’ mu doğuyor?” başlıklı bu haftaki yazısında Gökhan Bacık, İmamoğlu ve demokrasi protestolarından yola çıkarak, Türkiye’de kimlik ve aidiyet tartışmalarını masaya yatırıyor.

Türkiye’de bir Türk sorunu
Gökhan Bacık yazdı: Türkiye’de bir Türk sorunu mu doğuyor?

Protesto ve boykotun merkezindeki kitleden Türkiye’de bir “Türk sorunu” doğar mı?

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile başlayan protesto ve boykotun bileşenlerine bakınca ana omurgada bir grup genç vatandaşın olduğunu görüyoruz. Bu kitle, örneğin Gezi’de olduğu gibi genel-geçer ifade edersek, saf sol bir jargon kullanmıyor. Daha dikkatli bakınca bu kitlenin içinde kalabalık bir grubun kendini Türklük ile tanımladığını görüyoruz.

​Bu konuyu tartışmadan önce bazı noktaları hatırlatmak gerekiyor. KONDA’nın 2024 yılında yaptığı bir çalışmadan konuyla ilgili tespitlerin altını çizelim:

1. Ailesi AKP’ye oy veren gençlerin bir kısmı CHP ve MHP gibi köklü partilere oy verirken, bir o kadarının da sandığa gitmediği ya da boş oy verdiği görülmektedir.

2. “Sayacaklarımdan hangi 2 tanesinin değişim yaratmak için en etkili olduğunu düşünüyorsunuz?” sorusuna verilen üçünü en yüksek cevap sokak eylemleridir.

3. “Kendinizi tanımlamak için hangi siyasi kimliği/sıfatı kullanırsınız?” sorusuna ise en yüksek olarak “Atatürkçü” daha sonra “milliyetçi” cevabı verilmiştir.

4. Ankete göre Kürtlerin Türklere olan mesafe skoru 2.9 iken, Türk gençlerin Kürtlere yönelik mesafe skoru 4.2 olarak ölçülmüştür.

Kürtlere mesafeli bir grupla karşı karşıyayız

Bu tespitler bize şunu söylüyor: Siyasallaşma süreci başlamış, kendini başat kimlik olarak Türk olarak tanımlayan ve Kürtlerle mesafesi olan bir grup ile karşı karşıyayız.

​Kısacası Türkiye’de yeni nesil insanlar arasında bir “Türk sorunu” doğmakta olduğunu söylemek için yeterli veri bulunuyor. Peki buraya nasıl gelindi? Ekonomi-politik açısından bakarsak, elimizdeki ilk bileşen, ülkedeki ekonomik sorunların üniversite mezunu olmuş ve bu süreç içinde bir şekilde şehirleşmiş kişileri mutlu edemiyor olması. Siyasi literatürde “genç işsiz” potansiyel devrimci demektir. Kızgındır, boş vakti vardır, interneti iyi kullanır, bir entelektüel gibi “aman hapse girersem ne olur” diye hesap yapmaz…

​Ancak bunun kadar önemli olan da siyasi ortam. Burada bahsettiğimiz yeni jenerasyon kendine bir tutunum ideolojisi aramakta. Bu ideoloji İslam olamaz çünkü İslami siyasi kimlik siyasallaşmıştır. İkincisi, İslamiyet dindar gençler arasında bile popülaritesini bir ölçüde yitirmiştir. Erdoğan’ı İsrail konusunda protesto eden genç vatandaşın başörtülü olduğunu hatırlamak gerekiyor. Öte yandan din deyince mutlak akla AKP gelmemelidir. İmamı, ilahiyatçısı, popüler vaiziyle Türkiye’de gençlere sunulan İslam anakronik ve sıkıcıdır. Genç birisi, Cübbeli Ahmet’i komedi niyetine izler,diğerleri ile ilgilenmez. Bir zamanlar ABD’de de olduğu gibi Türkiye’de büyüyen komedi sektörünün en popüler malzemesi bugün din yani İslam’dır. Bugünkü Sünni İslam’ın söylem düzeyi, Türkiye’de kalabalık bir genç kitle için komik görülüyor.

Türk milliyetçiliğinin üzerindeki ümmet gölgesi

​Aranan tutunum ideolojisi klasik milliyetçilik de olamaz çünkü bunun önünde MHP vardır. MHP’nin sunduğu milliyetçilik, son yirmi yılda ortaya çıkan gençler için sorunludur. Öte yandan MHP, AKP ile girdiği ortaklık sonucu bir nevi İslamileşmiştir. Bahçeli’nin bazı grup toplantıları neredeyse vaazı andıran pasajlara sahip. Pratik olarak MHP artık Türkeş’in ideolojisinden ziyade Muhsin Yazıcıoğlu’nun ideolojisine yakın bir yerde duruyor. Ve nihayet, MHP’nin son dönem Öcalan açılımı Kürt meselesinde burada analizini yaptığımız gençlerin mesafe algısına takılmaktadır. Benzer sorunlar milliyetçi cenahta kurulan Anahtar Parti için de geçerli. Bu parti İslami-milliyetçi bir jargon kullanıyor. Türkiye’de milliyetçilerin ulus ve ümmet arasındaki epistemik sorunu çözmeye yanaşmadan din ve milliyetçiliği uzlaştırma çabaları politik bir taktik olarak ilgi çekici, ama pratik olarak sorun çözücü değildir. Türk milliyetçiliğinin üzerinde sürekli bir ümmet gölgesi var.

​Bu bizi meselenin bam teline götürüyor: Tartıştığımız gençlerin başat kimliği Kürt yahut Arap karşıtlığı değil. Temel dinamik Türklük merkezli olmak ve Kürt konusuna uzak durmak. Aslında bugünkü protest gençlerin Türkçü kimliğini üreten ana dinamik son yirmi yıldır sabah akşam Kürt konusuna vurgu yapılmış olması. Dolayısı ile bir “Türk sorunu”derken baskı altına alınan bir kültürden bahsetmiyoruz. Bundan farklı olarak sürekli olarak Arap, Kürt, Afgan sorunlarının konuşulmasından rahatsız olunmasından bahsediyoruz. Dolayısıyla elbette ideolojik rengi olan, ama özünde “ben de Türküm kardeşim” şeklinde günlük ama etkili bir tepkiden bahsediyoruz.

​Bu Türkçü tepkinin aslında karşı geldiği doğal olarak Kürtlüğün sürekli konuşulması ama bunun yanında ümmetçilik gibi Araplar üzerinden kamusal tartışmada öne çıkan konular da var. Bu anlaşılabilir, çünkü son dönemde Türk kimliği içeride Kürt sorunu tarafından dışarıdan gelen bir göç etkisi ile Arap/ümmetçilik sorunu tarafından baskı altına girmiştir. Bu baskı politik bir baskı değildir elbette. Ancak son tahlilde, bir şeyin sıklığının artması ona doğal olarak tepki üretir. Doğru ama yanlış sayısal, tarihsel, kültürel olarak “çoğunluk” olanların kendini “azınlık” olarak hissettiği bir vaziyetin ürettiği tepki üzerine tartışıyoruz.

CHP bu gençler için ehven-i şer olarak görülüyor

​Nitekim, bu yeni jenerasyonun CHP ile olan ilişkisi de güçlü bir ideolojik bağ üzerinden değildir. CHP’nin şöyle yahut böyle seküler milliyetçi tarafı, bu kitle için ilgi çekicidir. Ancak eğer CHP bunu iyi değerlendiremezse bu insanların oy vermeye gitmemek gibi yöntemlere başvuracağını hesaba katmak gerekiyor. Bir bakıma CHP bu gençler için ehven-i şer olarak görülüyor.

​Türkiye’de neredeyse her parti kendini bir milliyetçilik ile özdeşleştiriyor. Milliyetçiliğin İslami, Kürt, Kemalist, Ülkücü, Kürtçü versiyonları bol miktarda varken yeni kuşağı bunlardan ayrı bir Türklük ile kendini tanımlaması son derece dikkate değer bir sorunsal. Aslında bu daha zor bir soruna işaret de ediyor: Türkiye’de uzun süredir bir Türklük konusu yani meselesi vardır ve bu politik olarak ihmal edilmiştir. Kısacası Türkiye’de Türklüğün sahibi kalmamıştır. İslamcı, Kemalist ve ülkücü parti bağlamlarında bir tür milliyetçilik ile geçiştirilen kimlik konusu, benim burada altını çizdiğim Türklük sorununa yeterli cevap verememiştir. Tabiri caizse, Türkiye’de bir sivil milliyetçilik (civic nationalism) siyaseti takip edecek politik oluşum yoktur. Türkiye, etnik ve dinsel milliyetçiliklerin panayırıdır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.