Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can yazdı: Ekonomi, “asıl gündem” oldu mu?

Yıllardır hep aynı şey söyleniyordu: “Vatandaşın derdi ekonomi, asıl gündem bu olmalı”. Muhalefet sözcülerinin ve onlara akıl verenlerin en sevdiği yorum ise “Millet, mutfağındaki yangın ve cebinden başka bir şeyle ilgilenmiyor”. Başka konulara enerji harcamak sert eleştiriliyordu. İktidarın gündem değiştirme oyunları diye etiketlenen her başlık, ekonominin konuşulmasından kaçmak sayılıyordu. Sonra bütün anketlerde, “Türkiye’nin en önemli sorunu” sorusunun cevabı, açık ara ekonomi olmaya başladı. Ekonomi, dolardan bile hızlı ve düzenli bir tırmanışla rakip tanımaz dert haline geldi. Muhalefetin gündemi ele geçirmesinin kapısı yine ekonomiden açıldı. Merkez Bankası’nın kaybolan 128 milyarı, bu kapının anahtarı oldu. İktidarın bocalamaları, içindeki çatlaklar, sınıfsal kırılmalar, yönetememe krizi, şaşırtıcı zikzaklar, feda hamleleri, daha önce pek görülmeyen savunma ihtiyacı, ekonomide çok daha görünür hale geldi. Krize her müdahale hamlesiyle bu zaaflar aleniyet kazandı. Bir süre inkarla geçiştirilmeye çalışılan; terörist toptancılar, nankör vatandaşlar, dış mihraklar üzerine bırakılan sorun, hayatın her alanına yayıldı, ardından askıda ekmek gibi havada asılı bir hakikate dönüştü.

İktidarın uzun süre ısrarla sürdürdüğü inkâr siyaseti, karşısında yer alanların isyanından korkmasa bile kendi taraftarlarının kırgınlığı yüzünden, artık ürkütücü, hırpalayıcı olmaya başladı. Sokak röportajlarında “telefon kontrolü” yapan, soğan ekmeğe razı sadık çekirdek sağlam dursa da “Yok bir sorun, el alem bizi kıskanıyor” hikayesi tabanda inandırıcı olamıyor, aksine rencide edici bulunuyordu. İyice bozulan gelir dağılımı eşliğinde düzenli gerileyen milli gelir, kaynaklardaki daralmanın dağıtılacak nimetleri küçültmesi, “önce kurtarılacaklar” listesinin kısalmasına karşılık külfet üstlenenlerin çoğalması, her ay daha hissedilir hale geldi. Ancak duruma müdahale ihtiyacı, giderek yükselebilecek toplumsal baskı riskinden veya korkusundan kaynaklanmadı. Damat bakanın feda edilmesini yaratan süreç, iktidarın iktisadi elitlerinin, güç ortaklarının, iç lobilerinin mücadelesinden çıktı. “At izini it izine karıştıran” müdahale ile “Sorun yok” rotasından birden çıkartıverdi iktidarı. Aynı zamana denk gelen muhalefet ataklarına bildik ezberlerle cevap verilmeye kalkılması da balansı iyice bozdu. Neticede yanlış bilgiyle cevap yetiştirmek, doğrulara yaslanmaktan çok daha dikkatli, “tutarlı” ve kararlı olmayı gerektirir. “Bir şey deneyeceğiz” aşamasına gelene kadar kelleler alındı, olmayan itibarlar tüketildi. Çok yalpalandı çok. Bir kısmı belki liyakat eksiğindendir ama galiba asıl sorun, meselenin nasıl siyasileştirileceğinin bulunamayan yordamıydı.

Şimdi hep istenen gerçekleşmiş durumda. Ekonomi, herkesin tek gündemi. İktidar da hiç durmadan ekonomi konuşuyor. Her konuşmasıyla doları zıplatan Erdoğan, “Benim işim” dediği alanda ekonomiyi, herkesi şaşırtacak “şahsi denemesini” anlatıyor her fırsatta. Ekonomi konuşmaktan kaçıyor denilenler, biraz olsun susmaya ikna edilemiyor bir türlü. İktidarın seçtiği “zor yolun” tartışılmaz, yapılanın milli kurtuluş savaşı olduğu iddia ediliyor. Erdoğan, dinden, o olmazsa MGK’dan tartışılması günah veya suç olacak referanslar temin ediyor. İktidar istediği kurumdan istediği sayıyı çıkartıyor, beğenmediğini değiştiriyor, istemediğini açıklatmıyor. Soru sormaya gelen ana muhalefet liderinin önüne “Mekan basmaya geldi” diyerek polisler diziliyor. Alın size herkesin gündemi olması gereken ekonomi. “Ekonomi konuşulsun istemediği için başka gündemler icat eden iktidar” ekonomiyi tek gündem yapmış, herkese işin teorisini anlatıyor. Meseleyi inanç-itikat testine, devletin temel güvenlik davasına çeviriyor. Yıllarca başka alanlarda yaşanan gerilimleri, ekonomiyi kötüleştirmek için yapılmış komplo diye anlatan Erdoğan, ekonominin kendisini gerilim kaynağına çevirmenin yolunu bulmuş görünüyor. Krizden çıkış programı olarak gündeme getirse kimseyi ikna edemeyeceği bir denemeyi gerilim diline çevirip siyaset dışına itiyor. En zayıf olduğu alanda, en çok hırpalanacağı, kontrolü en çok kaybettiği meselede inisiyatifi geri almaya çalışıyor.

Hangi gündem başlığının konuşulup konuşulmadığı değil, nasıl konuşulduğu önemli. Önümüzdeki kış ağırlaşan şartlar daha da dayanılmaz olacak. Vatandaşın katlanılmaz hale gelen dertleri ve şikayetlerinin iktidar için de dayanılmaz bir baskıya dönüp dönmeyeceğini ise tartışmanın sıkıştığı alan belirleyecek. İktidar, açmazı aşmak -en azından zaman kazanmak- için yine gerilim stratejisini devreye sokacak. Peki olup bitenler karşısında, meseleyi sadece bir liyakat sorunu olarak görmek, ekonomi biliminin kurallarından habersizlik saymak, gerçeklikten kopmuş yönetim darlığında ele almak, irrasyonel bir hezeyan gibi değerlendirmek, çok kuvvetli politik karşılık sayılabilir mi? Bunların hepsi fazlasıyla geçerli ve işin önemli bir parçası ama asla tamamı değil. Peki vatandaşa “Siz karışmayın bize bırakın” demek çok kuvvetli bir tazyik sayılır mı? “Ekonomi benim işim” diyene, “Yok, hayır, asıl benim işim” cevabı yeterli midir? Sadece son birkaç aydır yaşanan belirsizlikte değil yıllardır düzenli reel gelir kaybı yaşayan çalışanların, çok övünülen büyümeden daha önce de hiç pay alamadan külfeti sürekli üstlenen yoksulların meselesi, ekonomi biliminin hangi tartışılmaz kurallarıyla çizilmiş yolun ürünüdür? Bugün taammüden değersizleştirilen TL sayesinde fırsat reyonuna dönmüş memleket olmak çok fena elbette. Ancak zamanında aynı memleketi daha yüksek meblağdan pazarlayabilmek takdiri hak eden bir fark sayılabilir mi? İktidarın sürekli gündem değiştirerek konuşulmasını engellediği ekonominin, hâlâ birileri tarafından konuşulması pek arzu edilmeyen taraflarının tartışılmaya açıldığından emin miyiz?

Kemal Can’ın önceki yazıları

Hafta sonu kötümserliği

Kemal Can’ın yazısını Dilek Şen seslendirdi:

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.