Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Erdoğan’ı yine Erdoğan mı yener?

Türkiye’de adeta her sohbetin konusu artık “hayat pahalılığı” sonucu ise “geçinemiyoruz” oluyor. Zam üstüne zam gelen ürünler sepetten çıkarılmaya başlarken, yaşam standartları da düşüyor. Vatandaş derin yoksullukla mücadele etmeye çalışırken ekranlardan, siyaset kürsülerinden sıklıkla Demirel’in “Tencerenin deviremeyeceği hükümet yoktur” sözü hatırlatılıyor. Erdoğan iktidarının en kırılgan dönemini yaşıyor. Ancak, Erdoğan’ın kurduğu oyun alanında şekillenen siyaset 20 senenin alışkanlığı ile Erdoğan’ın kendi kalesine gol atmasını bekliyor. Bu büyük bekleyiş yer yer “Türkiye’de iktidar değişecekse onu da Erdoğan değiştirir, Erdoğan’ı yenecek yine Erdoğan’dır” sonucunu doğuruyor.

Erdoğan’ın hatalarının Erdoğan’ı yenmesi üzerine kurulan bekleyiş sürdükçe kamuoyundaki olumsuz hava da yaygınlaşıyor. Muhalefetin performansı ve ikna gücünün beklentilerin altında kalmasının bu durum ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. İktidarın gemisinin su aldığı ve eninde sonunda batacağı hikayesi üzerine inşa edilen negatif muhalefet tarzı “gemi su alıyor, batıyoruz” diyor dört bir koldan. Düşünün batan gemidesiniz streslisiniz, öfkelisiniz ve çıkış arıyorsunuz. 6-7 kanaldan size haykırıp “batıyorsunuz” diyenlere de öfke duymaya başlarsınız bir süre sonra. Çünkü zaten biliyorsunuz battığınızı. Su bileklerinizi geçmiş artık. Aradığınız geminin dümenine geçecek işin ehli bir kaptan, karaya çıkacak rota, geminin tamir edileceği güvenli bir liman… Sizi sakinleştirecek, kurtuluşa el vermenizi sağlayacak şey bu umutta gizli. Tam da bu yüzden önümüzdeki seçimlerde kazanmanın sırrı öfkeyi umuda dönüştürmek olacak, ne kadar kötü durumda olduğumuzu anlatmak değil. Muhalefet, 2019 yerel seçimlerini “pozitif” kampanya ile kazandı. Popülistlere karşı başarı kazanan kampanyaların da ortak özelliği bu “ateşi ateş söndürmez” mantığı. Ancak bugün muhalefet “negatif” dilin ötesine geçmekte zorlanıyor. Haliyle, kimlik siyaseti belirleyici etken olmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde doktor arkadaşlarımla bir dost sohbetinde sağlık sistemindeki çöküşten, ülkeyi terk etmek isteyen doktorlardan bahsediyorduk. Sordum “Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye. Ortak yanıt şuydu: “Ülkemi seviyorum, gitmeyi düşünmüyorum ama umutlanmak istiyorum”. Yani içinde yaşadıkları duruma, ağır çalışma koşullarına karşı dayanmak için karayı görmek istiyorlar. Onlara umut verecek bir siyaset görmek istiyorlar. Umudun kaynağı şüphesiz ki onlara kapıyı gösteren Erdoğan değil. Ancak, ışığı gösteren başka bir kaynak da henüz görmüş değiller. Pek çok insan için durum böyle.

AKP’nin her şeye rağmen yüzde 30’da tutabildiği oyları ve yeni seçim kanunu önerisi ile estirdiği hava hafife alınmamalı. Erdoğan Ukrayna-Rusya savaşında arabuluculuk çabası ve Türkiye’nin jeostratejik önemi üzerinden uluslararası arenada yeniden bir role kavuşuyor. Kapanan diyalog kanallarını açıyor. İçerde ise seçime giderken oyunun kurallarını değiştirerek muhalefetin stratejisini dağıtmaya çalışıyor. İktidar seçime kadar elindeki sınırlı kartları en iyi şekilde kullanacaktır.

Türkiye muhalefeti ise çok zorlu bir alanda yol alıyor. Saha çamurlu, iktidar lehine eğimli. Üstelik birbirinden farklı tarzları olan oyunculardan bir ekip kurmaya çalışıyor. Ancak, Türkiye muhalefeti bu zorluklara rağmen bir araya gelme konusunda önemli bir aşama kat etti. Bu birliktelik 2019’da muhalefete seçim kazandırdı. İktidar ise korkulu rüyası olan bir araya gelmiş muhalefet senaryosunu dağıtmak için elindeki tüm imkanları kullanıyor. Yani, muhalefetin işi hiç kolay değil. Ancak, bu zorlu yolun aşılması için daha büyük bir çabaya, bütüncül bir stratejiye ihtiyaç var.

Muhalefet kurmayları bu eleştirilere birtakım politika belgeleri ve hazırlık sürecindeki yol haritaları olduğunu söyleyerek itiraz edebilir. Ancak, esas mesele “Biz çözeriz ya da iktidara hazırız” vb. iddialarda bulunan muhalefet patilerinin bu konuda henüz yeterince ikna edici olmamaları. Bu durumun muhalefet kurmayları ve liderlerince de fark edildiğini görebiliyoruz. Örneğin, CHP lideri Kılıçdaroğlu partisinin Antalya’daki buluşmasında, “Ülkenin sorunlarına çözüm üreten tek partiyiz. Sorunumuz çözümleri anlatmamak” diyerek önemli bir özeleştiride bulunuyor aslında. Yine farklı zamanlarda farklı muhalefet kurmaylarının da ağzından dökülmeye başladı muhalefetin ikna etmekte yetersiz kaldığı. Görülen köy kılavuz istemiyor.

Muhalefetin uzun süredir beklenen güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde söndü gitti. Altı liderin ikinci yuvarlak masa toplantısı ise 27 Mart Pazar (bugün) gerçekleşecek. Büyük heyecanla beklenen büyük buluşmalar, ardından ortaya çıkan enerji iyi yönetilemeyince hızlıca sönümleniyor. Defalarca vurguladığım gibi Türkiye’nin geleceği için tarihi önemde bir mutabakat metni olan güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi hukuki, siyasal bir sözleşme görünümünden ziyade yurttaşların yaşamına nasıl etki edeceği üzerinden tanıtılmalı. Ancak bu önerinin altı parti tarafından ortak kurgu ile oluşturulan bir iletişim stratejisi henüz yok.

En can yakıcı konu olan ekonomide de muhalefet henüz etkili bir söylem, ortak bir yol haritası üretebilmiş değil. Aday tartışmaları ise muhalefetin, en çok da CHP’nin enerjisini bitiriyor. Muhalefetin gündeminde olması gereken pek çok konuyu gölgede bırakıyor. Üstelik, muhalefetin kendi mahallesinde de karışıklık yaratıyor. Muhalefetin aday tartışmalarını önlemek için adayını bugünden açıklamasına gerek yok ancak etkili politikalar, yol haritaları ve iletişim stratejisi ile bu tartışmaların önü kesilebilir. Bunu daha evvelki bir yazımda detaylıca ele almıştım.

Muhalefet diyalog kanallarını iyi örmedikçe iktidarın yeni hamleleri karşısında kırılgan olacaktır. Her seferinde şoku atlatmak için geçirilen zaman ile seçim günü gelip çatacaktır. Önümüzdeki günlerde HDP ile ilgili atılacak adımlar muhalefet kanadında önemli kırılmalara yol açabilir. Bu dalgalanma, muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı çıkarmasının önüne geçerse Erdoğan için önemli bir engel ortadan kalkmış olur. Böylece, seçimi ikinci tura taşıyıp, yeni seçim kanunu teklifinin avantajları ile Meclis çoğunluğunu sağlayıp muhalefetin moralini bozma hesapları yapılabilir. Seçim güvenliğinin daha da şaibeli hale geleceği bir ortamda ikinci tura kalan seçim muhalefet açısından her türlü risk yaratacaktır.

Tüm bu tabloda, muhalefetin seçim ittifaklarından da bağımsız olarak umudu örgütlemek için aktif bir iş birliğine, ülkenin geleceğine yön verecek ikna edici politikalara ve etkin bir iletişim stratejisine ihtiyacı var. Erdoğan’ı yenecek olan ise ancak muhalefet olabilir, Erdoğan değil.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.