Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Yeni seçim yasası – İktidar neyi hedefliyor, muhalefet ne yapmalı?

Geçtiğimiz hafta iktidarın seçim yasasındaki değişiklik önerisi Türkiye’nin temel gündemi haline geldi. Uzun süredir beklenen bu hamlenin ardındaki hesaplar ve muhalefetin atacağı adımlar tartışmaya açıldı. Benim gibi siyasal rejimler üzerinde çalışan siyaset bilimciler için ise içeriğinden bağımsız olarak iktidarın hamlesi tam da beklendiği gibiydi. İktidar benzeri olduğu rejimlerin kitabına uyarak maçın ortasında oyunun kurallarını değiştiriyordu, çünkü kaybediyordu.

Türkiye gibi “rekabetçi otoriter veya seçimli otoriter” olarak adlandırdığımız rejimlerde, seçimler düzenli olarak yapılır ama adil ve eşit şartlarda bir rekabet yoktur. Bu rejimler, görünürde demokrasilerdeki gibi unsurlar içerir. Muhalefet yer yer seçim kazanır ya da kazanmaya yakınlaşır. Sıkı bir siyasi rekabet ortamı vardır. Basında farklı fikirlere, gerçeklere, muhalefete yer bulunabilir. Sokak protestoları vb. eylemler gözlemlenebilir.

Ancak yaşananlara daha yakından bakıldığında işin rengi değişir. Seçim rekabeti vardır ama seçimler adil ve eşit şartlarda gerçekleşmez. Muhalifler yasal ve yasadışı yollarla baskılanır. Bağımsız yargı organları hükümet taraftarları ile doldurulabilir, seçim kampanyalarında devlet harcamaları hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan kullanılabilir. Seçimin kuralları sürekli olarak iktidar lehine değişir, hatta seçim sonuçlarında hile yapılır. Basın ve ifade özgürlüğü baskılanır. Bunlar sonuçsuz kalınca, daha da ilerisine gidilip muhalefete mensup kişilerin şiddete uğraması, hapis cezası alması mümkündür. Bizim için hiç yabancı olmayan bir senaryodan söz ediyoruz.

Türkiye’de otoriterleşme derinleştikçe iktidarın her hamlesi de seçimli otoriter rejimlerin kitabına uymaya başladı. (Hatta cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile sadakate dayalı sultanistik rejim özellikleri de görülmeye başlandı.)

Bu rejimlerde iktidarın en büyük gücü parçalanmış, kendi içinde kavgaya tutuşmuş bir muhalefet. Farklı ülkelerdeki deneyimlere bakıldığında bu tarz rejimlerin en büyük korkusunun ise “bir araya gelmiş muhalefet” olduğu görülüyor. Çünkü seçimleri kazanmaya en yakın senaryolar böyle oluşuyor. Türkiye’de de 2019 seçimlerinde esnek işbirliği modelleri ile bir araya gelen muhalefet, iktidara hiç beklemediği bir yenilgi yaşattı ve muhalefetin ortak mücadelesinin kazanımla sonuçlandığını tecrübe etti. Bugün gelinen noktada ise iktidar ekonomik kriz ve yönetememe sorunları ile karşılaşırken, muhalefet farklı tabanları temsil edebilecek geniş bir blok halinde seçim kazanmaya doğru ilerliyordu. Genişleyecek olan Millet İttifakı ve HDP’nin dahil olacağı sol ittifak ve bu iki ittifakın tek bir cumhurbaşkanı adayı ile seçime gideceği senaryo belli ki iktidar için önemli bir kayıp yaratacaktı. Bunu bertaraf etmek için seçime az bir zaman kala oyunun kuralını değiştirmek iktidar için önemli bir fırsattı.

İktidar, seçim yasası ile 90 dakikalık maçta bitiş düdüğüne az zaman kala kuralları kendi bildiği ve çalıştığı şekilde değiştirdi, taraflı bir hakemle devam etmenin yolunu buldu. Muhalefetin ise önce yeni kuralı çözüp, son 20 dakikada yeni bir strateji kurup, yeni bir oyun planı hazırlaması gerekiyor. Bu süreçte iktidar da atağa geçip açığı kapatmayı hedefliyor. Gerekirse uzatmalara oynamak, kırmızı kart ile muhalefetten oyuncu eksiltmeyi hedefliyor. Nasıl mı? İktidarın seçim yasası değişikliği ile planlamış olabileceği hedeflere yakından bakalım.

  1. Muhalefeti oyunu yeniden kurmaya zorlamak ve seçime az zaman kala muhalefetin motivasyonunu ve odağı dağıtmak için alan açmış oldu. Muhalefetin olası yeni ittifaklar çıkmasını sağlayarak parçalı bir yapı oluşturmak, bu sayede seçimlerde tek bir cumhurbaşkanı adayı çıkmasının da önüne engeller koymak ihtimaller arasında. Böylece, cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bırakıp, muhalefetin kendi içinde rekabet eden adaylarının bir aday etrafında birleşmesini engellemek, seçim güvenliğini tehlikeye sokan yeni düzenlemeler ile de ikinci turu garantilemek hedeflenmiş olabilir.
  2. Muhalefet içindeki olası anlaşmazlıkların daha görünür olmasını sağlayarak “beş benzemez birlikte yönetemez” algısını pekiştirmek isteyecektir.
  3. Muhalefette belli bölgelerde “ortak liste” ile seçime girilmesi gündeme geliyordu. Şimdi, küçük partiler, belli bölgelerde milletvekili çıkarabilmek için bu formüle muhtaç kalacak görünüyor.  Bu senaryoda, muhafazakâr seçmenin 6 oka elinin gitmemesi hikayesine oynanacaktır. AKP’li kararsız seçmenin DEVA ve Gelecek partilerine yönelmesinin önünü kesmek için bu partileri özellikle CHP ve İYİ Parti listelerinden seçime zorlamak iktidar için bir fırsat olarak görülebilir.
  4. Ortak listelerin muhalefet partilerinde tartışma ve fazla mesai yaratacağı da hesaplanabilir. Bu sayede muhalefet içi gerilim yükselirken, parti tabanları arasında da geçmiş hesapların devreye girmesi hedeflenebilir. Mahallesinin sınırları genişleyen muhalefette mahalle içi kavgaları da yönetmek gerekiyor ve seçime yaklaşırken muhalefetin kendi içindeki tartışmalara odaklanması iktidarın ekmeğine yağ sürebilir.
  5. Yüzde 7 barajı ile HDP’ye giden yüzde 10 baraj motivasyonlu oyları etkilemek, HDP’nin bulunduğu ittifakların vekil sayısını kısıtlamak da iktidar için önemli nir avantaj.
  6. Meclis’te parti grubu kurulmasının seçime girmeye yeterlilik sağlaması maddesinin kaldırılmasıyla HDP’nin kapatılması meselesi de önümüze çıkabilir. HDP’nin kapatılma davasında hem HDP’nin seçime girişi engellenebilir hem de bu süreçte eğer diğer muhalefet partileri yeterli tepki göstermezse HDP seçmeninin muhalefet ile koordinasyon halinde seçime gitmesi engellenebilir. HDP seçmeni ve diğer muhalefet partileri arasında gerilim yaratılarak bu seçmenin muhalefet lehine davranması engellenmek istenmiş olabilir.
  7. Son olarak yüzde 7 barajı en çok MHP’yi serbestleştiriyor. Hem pazarlık payını hem de manevra alanını gücendiriyor. Bu da MHP’nin değişiklikten de önemli payı alması demek.

Peki, evdeki hesap çarşıya uyar mı?

İktidar nasıl seçimli otoriter rejimlerin kitabına uyarak hareket ediyorsa muhalefet de bu rejimlerdeki başarının kilidi olan “bir arada durma” meselesine odaklanmalı. İttifak denklemleri değişebilir ama muhalefet etkin bir işbirliği halinde cumhurbaşkanı seçimi ve parlamento çoğunluğunu sağlayacak bir modelle seçime gitmeli. Bunun için de ayrı ayrı çalışmalar yerine, ortak çalışma zeminleri yaratılmalı. Otoriterlikle mücadele anlık ve duygusal çıkışlardan ziyade uzun erimli stratejiler ve aklıselim yaklaşım gerektiriyor. Bu nedenle, il il 2018 seçimleri ve anket ortalamaları dikkate alınarak, belli illerdeki seçmen davranışı da hesaba katılarak simülasyonlar geliştirilmeli. İttifak koordinasyonu daha derinleşirken, bir takım esnek ittifakların da önü açılmalı. Örneğin, Roj Girasun’un da ifadesiyle Güneydoğu’daki bazı illerde DEVA, Saadet, HDP, Gelecek Partisi koordinasyonu ve ortak listeleri birtakım avantajlar sağlayabilir.

Muhalefetin bu süreçte seçim kazanmak için gereken formüller kadar ekonomik ajandasındaki ortak vaatleri de daha yüksek sesle dile getirmesi gerekiyor. İktidar ekonomide kısa vadeli ferahlama sağlayamayıp, savaşla birlikte turizm geliri beklentisi de ortadan kalkınca sonbaharda bir erken seçim olasılığı da rafa kalkmış görünüyor. Seçim kanunu önerisi de bunu doğruladı. İktidarın elindeki tek koz artık seçim yasası ve başka adımlarla önümüzdeki süreçte muhalefeti bölmek. AKP Rusya-Ukrayna savaşında arabulucu rol üstlenip Türkiye dışında kendine manevra alanı açarken içeride muhalefeti baskılayıp, bölmek için her türlü mühendislik ve söylemi kullanacaktır. Türkiye muhalefeti ise otoriterliğin legal/illegal yollardan dayattığı pek çok şeyle mücadeleyi öğrendi. 2018’de İYİ Parti’yi seçime sokan muhalefet yeni formüller de üretecektir.

Yeni seçim kanunu ittifak içi dengeleri ve aday dinamiklerini değiştirecektir. Ancak tek bir şey var ki o sabit: Önümüzdeki seçim otoriterleşme ile demokratikleşme arasında bir seçim olacak. Her türlü ayrışmayı anlamsız kılan en büyük gerçek bu. İktidarın oyunları seçim gününe kadar bitmeyecek. Muhalefetin seçimi kazanmak, seçim güvenliğini sağlamak ve seçim günü oyların doğru sayımı için gerekli önlemleri almak konusunda boşluğa yer bırakmayarak farklı senaryolar üzerinde çalışması gerekiyor. Türkiye demokratikleşmeye muhalefet de birbirine muhtaç.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

Uluslararası camianın Türkiye muhalefetine ilgisi karşılıklı mı?

Yarının Türkiye’si seçmeni ikna edecek mi?

Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarının gölgede bıraktıkları

Genç seçmen kime oy verecek?

Tarihi buluşmanın ertesinde Türkiye

İktidarın hayatta kalma stratejisi

Muhalefetin seçim ittifakları nasıl genişler?

Siyasetsizlik siyasetin sonunu getirir

İktidara can suyu – Yine, yeniden kutuplaşma

Millet İttifakı iktidarın tuzağına düşer mi?

Muhalefet, Rus ruleti oynar mı?

Ülkenin çıkışı nerede?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.