Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Yarının Türkiye’si seçmeni ikna edecek mi?

Altı muhalefet partisinin 28 Şubat’taki buluşması Rusya-Ukrayna savaşının hâkim olduğu gündemde yeterince yer bulamadı. Ancak, 28 Şubat’ta Ankara Bilkent Oteli’nde Türkiye için uzun süredir beklenen, kritik bir buluşmaya şahit olduk. Siyasetini sembollerle inşa eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında birlik oluşturmaya çalışan altı muhalefet partisi oldukça sembolik bir günde “Yarının Türkiye’si için” bir araya geldi. Güçlendirilmiş parlamenter sistem (GPS) önerisini okuyan genel başkan yardımcıları sözlerine “savaşa hayır” vurgusuyla başlarken, Türkiye için de istişare ve uzlaşıya dayanan bir geleceğe işaret ediyorlardı.

Muhalefetin “güçlendirilmiş” parlamenter sistem önerisinin geçmişe dönüş olmadığı hem metinde hem de liderlerin öneri ile ilgili yorumlarında yer buldu. Peki, “Bizler geçmişin dar kalıplarını reddediyoruz” diyen altı muhalefet partisinin önerisi genel hatlarıyla geleceğe dair ne vaat ediyor?

“Özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı demokrasi” vurgusu ile aktarılan güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi iyi işleyen demokratik bir hükümet sisteminin dayanması gereken iki temel unsurla şekilleniyor: Etkin denge-denetleme mekanizmaları, etkili bir yönetim yapısı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi 1) etkin ve katılımcı bir yasama 2) İstikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme 3) Bağımsız ve tarafsız bir yargı yapısı yaratmayı hedefliyor.

Metnin ruhunda “Yarının Türkiye’sinde yeni bir Erdoğan istemiyoruz” hâkim. Yetkileri tek elde toplayan, denge-denetleme mekanizmalarından yoksun, çoğunlukçu bir sisteme veda amaçlı bir öneri hazırlanmış. GPS, 1982 Anayasası’nın “zayıflatılmış” ruhuna da geri dönüş değil. 1982 Anayasası yürütmeyi yasama karşısında güçlendirmiş, cumhurbaşkanına olması gerektiğinden fazla yetki vermiştir; parlamenter sistemin denetim yolları etkisiz kalmış, temsilde adalet sorunu oluşmuştur. GPS’de ise tarafsız, sembolik ve partiler üstü bir cumhurbaşkanlığı öneriliyor. Yedi yıl süre ile görev yapacak Cumhurbaşkanı tekrar aktif siyasete dönemeyecek. Bu; bize hem eski parlamenter sistemin hem de cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yarattığı açmazlardan ders alındığını gösteriyor.

Öte yandan, etkili ve katılımcı bir Meclis oluşturulması hedefleniyor. Seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi, en az yüzde 1 alan partilere Hazine yardımı yapılması, kanun yapım süreçlerinin demokratikleşmesi, Meclis’in müzakere organı haline gelmesi hedeflenmiş. Seçim döneminde yapılan tüm harcamaların kamuoyuna aktarılması da önemli ilkeler arasında.

Bağımsız, tarafsız bir yargı sisteminin oluşturulması, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile uyumlu kararlar alınmasını ve bu mahkemeler tarafından verilen kararların derhal uygulanmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması, temel hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğünü güvence altına alan düzenlemeler de gelecek açısından oldukça kritik.

Salondan en çok alkışı alan ise kadın-erkek eşitliğine dair düzenlemeler ile ilgili kısımdı. İstanbul Sözleşmesi’nin metinde yer almaması hususunda önemli eleştiriler yönetilmekle birlikte metinde “yarının Türkiye’sinde kadına yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edilecek, şiddetin önlenmesi adına uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri etkili şekilde uygulanacaktır” ifadesi yer aldı. Kadına karşı işlenen suçlarla ilgili TCK’da gerekli düzenlemeler yapılacağı ve eğitim müfredatına ilkokul birinci sınıftan itibaren insan hakları ve kadın-erkek eşitliği dersleri konulacağı da belirtiliyor.

Kamu yönetiminde şeffaflık, eşitlik, tarafsızlık ve liyakatin sağlanması; yolsuzlukla etkin mücadele, siyasi etik kanunu ise GPS önerisindeki diğer dikkat çeken konular.

Türkiye’nin muzdarip olduğu pek çok konuda önemli düzenlemeler içeren, birbirinden çok farklı görüşlere sahip olan altı parti lideri tarafından imzalanan bu metin, Türkiye’nin normalleşmesi ve demokratikleşmesi için tarihi ve kritik. Asla küçümsenmemeli ancak tek başına yeterli değil. Bu hususta metnin yayınlandığı ilk haftadan eleştiri yapmayı aceleci buluyorum ancak sistem önerisinin önümüzdeki günlerde daha evvel de yazılarımda ve konuşmalarımda işaret ettiğim “bütüncül bir iletişim stratejisi” ve “politikalar” ile acil bir şekilde tamamlanması gerekiyor.

Peki, bu vaatler seçmeni nasıl ikna eder? Dış dünyaya nasıl bir Türkiye vaadi verir?

  1. Öncelikle, seçmen parti programlarına bakarak oy vermiyor, her partinin kapsamlı programı, seçim beyannameleri vs. olsa da bunu çevreleyen liderlik, partizanlık ve seçim propagandası gibi etkenler oy verme davranışında daha etkili. Tekrar tekrar vurguladığım bir nokta var: Parlamenter sistem önerisi seçmenin gündelik hayattaki dertlerine nasıl etki edecek? Yediğimiz ekmeğin fiyatına, ülkeyi terk etmek isteyen bir gencin derdine nasıl derman olacak? Bu yasal, hukuki metnin etkin ve bütüncül bir iletişim stratejisiyle zaman kaybetmeden topluma aktarılması lazım. Bu konuda Akşener’in sistem meselesini gündelik hayatla ilişkilendirme performansı diğer liderlere de yansımalı.
  2. Altı liderin GPS metnini imzalaması çok sembolik ve önemli ama toplum anayasanın dahi dikkate alınmadığı bir ülkede siyasete ve vaatlere karşı şüphe duyuyor. Bu noktada bu metnin ve buluşmanın “tarihi” önemi topluma yansıtılabilmeli. Toplum bu tarihi sürecin bir parçası haline getirilmeli. Aksi takdirde, GPS önerisi bir elitler paktı olarak tarihin tozlu sayfalarında yer alabilir.
  3. Her ne kadar sürecin hazırlanmasında altı genel başkan yardımcısının çok değerli katkıları olsa da sürecin bundan sonraki “görünür” taşıyıcısı liderler olmalı.
  4. GPS önerisini seçim döneminde seçmene anlatabilmeleri için öncelikle parti örgütleri kavramalı. Bununla birlikte örgütler ortaklığa, ittifak içi gerilimlere seçim meydanında nasıl cevap vereceklerine şimdiden çalışmalılar.
  5. Altı partinin belli komisyonlar kurarak, sivil toplum kuruluşları ile iletişimini hızlandıracağı ifade edildi. Bu ihmal edilmemeli. Muhalefet görev paylaşımı yaparak STK’lar ve çeşitli toplum kesimleriyle bir araya gelmeli. Masa başındaki çalışmalar hızla sahaya aktarılmalı. İletişim kopukluğunun kötümserliği doğurmaması için tedbir alınmalı. Bu hem kazanma umuduna hem de sistemin özünde işaret edilen “katılımcılık” vurgusuna daha seçim meydanlarındayken hizmet edecektir.
  6. Muhalefet seçim kazanırsa altı parti süreci muhalefetteki diğer aktörlerle beraber inşa etmek zorunda. Farklı seçim ittifaklarında yer alsalar dahi, “Yarının Türkiye”sini kurmak için, ortak cumhurbaşkanı adayı belirleyebilmek ve seçim sonrası GPS için gerekli düzenlemeleri yapabilmek için diyalog kanalları açık tutulmalı. Muhalefetteki iki ittifak arası ve ittifaklar içi gerginliği tırmandıracak hamlelere karşı etkili A, B, C planları geliştirilmeli. Öte yandan, Gelecek ve DEVA Partileri’nin Millet İttifakı’na katılarak altılı vizyonun ittifak vizyonu olduğu netleştirilmeli. Böylece; muğlaklık yaratan konuların tartışılmasından ziyade ittifakların programları ve diyalog kanalları tartışılır.
  7. Altı partinin ortak ekonomi hedefleri, bir an evvel belirlenip, partiler arasında iş bölümü ve bütüncül strateji ile aktarılmalı. Ekonomi kurmayları da artık ön planda olmalı. Her geçen gün daha da yoksullaşan toplum ekonomi gemisini kurtaracak olan güven veren kadroları görmeyi tercih edecektir.
  8. Dış dünya bir süredir Türkiye’de dengelerin değişebileceğini biliyor. Anket sonuçları da ekonomik tablo da ortada. Ancak herkesin merakı muhalefetin dış politikada nasıl bir vizyon izleyeceği. Muhalefetin dış politikadaki vizyon aktarımı ise klişelerin arasına sıkışmış durumda. Enerji, ekonomik ilişkiler, göç, güvenlik gibi politikalardaki temel duruşun bir an evvel netleştirilip, dış dünyaya da aktarılması lazım. Özellikle gerginleşen uluslararası politikada “Yarının Türkiye”sinin kimlerle müttefik olacağı ve dünyadaki imajı da önemli olacak. Eylemlerini kestiremese de artık tarzını bildiği Erdoğan mı yoksa “muamma” olan muhalefet mi iyi bir partner olur? Seçimi yapacak seçmenler de olsa bu soruya verilecek cevap ve uluslararası kamuoyundaki “Yarının Türkiye’si” algısı muhalefetin ekonomik vaatlerini gerçekleştirmesi, uluslararası arenada kredi kazanması, yabancı yatırımcıları çekmesi için kritik.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarının gölgede bıraktıkları

Genç seçmen kime oy verecek?

Tarihi buluşmanın ertesinde Türkiye

İktidarın hayatta kalma stratejisi

Muhalefetin seçim ittifakları nasıl genişler?

Siyasetsizlik siyasetin sonunu getirir

İktidara can suyu – Yine, yeniden kutuplaşma

Millet İttifakı iktidarın tuzağına düşer mi?

Muhalefet, Rus ruleti oynar mı?

Ülkenin çıkışı nerede?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.