Seren Selvin Korkmaz yazdı: Genç seçmen kime oy verecek?

Türkiye’de birbirinden çok farklı kimliklere, aile yapısına ve dünyaya bakış açısına sahip milyonlarca gencin ortaklaşan yanları bir süredir artıyor. Gençlerin ortak hisleri: Endişe, stres; ortak dertleri: Geleceksizlik, güvencesizlik. Gençler daha iyi yaşam koşulları, daha iyi bir işe sahip olmak ve özgürlüklerle ilgili kaygıları sebebiyle fırsatını bulsalar yurtdışına gitmek istiyor. Türkiye’ye dair bir hayal kuramıyorlar artık, geleceklerini de hayallerini de başka ülkelerde arıyorlar.

İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü’nde (IstanPol) Alphan Telek ile birlikte yürüttüğümüz “Gençlerin Güvencesizliği: Çalışma, Geçim ve Yaşam Algısı” adlı araştırmanın sonuçları ile elde ettiğimiz bu bulgular, sonrasında yayımlanan çok daha geniş çaplı araştırmalarla desteklenmiş oldu. Öte yandan, gençler geçtiğimiz iki yıl boyunca seçmen popülasyonundaki ağırlıkları sebebiyle siyasal partilerin erişmeye çalıştığı önemli seçmen grubu haline geldi.

TEAM Araştırma verilerine göre 2023’te Z kuşağı seçmenlerin yüzde 20,3’ünü (13 milyon), Y kuşağı ise yüzde 30,8’ini (19,7 milyon) oluşturacak. Yani Türkiye’deki seçmenlerin yarısını gençler oluşturuyor. Bir sonraki seçimin ülke için oldukça kritik bir yol ayrımına işaret ettiğini düşünürsek, genç seçmenin önemi partiler için daha da artıyor. Yüzde 1’in bile belirleyici olduğu bir seçim atmosferinde genç seçmenin kime oy vereceği merak konusu. Ancak, genç seçmene erişmek siyaset anlayışında da dönüşüm gerektiriyor.

Türkiye’nin son yıllarda maruz kaldığı kutuplaşma, siyasetin seyrini de dilini de derinden etkiledi. Öyle ki gençler IstanPol araştırmamıza göre ülkenin sorunlarının kaynağını siyaset ve siyasetçiler olarak görüyorlar. Siyasetçilere güvenleri yok. Yine geçtiğimiz hafta açıklanan “Türkiye Gençlik Araştırması 2021” verilerine göre ise “siyasal partilere güvenmiyorum” diyen gençlerin oranı yüzde 75,9, “siyasetçilere güvenmiyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 76,7. Yani siyaset kurumu ve siyasetçiler 10 gençten ancak iki veya üçünü ikna edebiliyor. Fakat bizim araştırmamızda da gözlemlediğimiz üzere bu gençler ülkenin çıkışını da yine siyasette görüyorlar. Daha radikal çözümler yerine siyaseti bir çözüm alanı olarak görüyorlar. Kendi nesillerinin siyasetinden umutlular. Bu da doğru politikalar ve söylemlerle siyasi partilerin gençlere ulaşabileceğine işaret ediyor. Ancak Türkiye’deki tipik yaklaşımla sadece seçim dönemlerinde gençleri “oy potansiyeli” olarak görmek, seçim yaklaştıkça onlara “sempatik” görünmeye çalışmak gençlerin bu güvensizlik algısını pekiştiriyor. Bu yaklaşımda, kendisinin aklını, fikrini özne olarak siyasete dahil eden değil, sorunlarına çözüm sunan değil, onu araçsallaştıran bir siyaset görüyor gençler. Bu da gençleri mevcut siyasetçilerden uzaklaştırıyor.

Gençlerin hem değer dünyaları hem de kavramlara ve olaylara yaklaşımları farklı. Türkiye’de siyasetin dili ve siyaset yapma biçimi ise 40 yaş üstüne göre. Siyasiler gençlerle adeta onların hiç bilmediği yabancı bir dilden konuşuyor. Ara sıra onlara sempatik görünmek için o dildeki bir-iki kelimeyi telaffuz ediyorlar. Nasıl ki iki kelime ile sürekli bir iletişim sağlanmaz ise gençlere yönelik politikalar da sürekliliği olmayan günlük söylemlere sıkışıp kalmamalı. Gençler siyasetçilerin olaylara yaklaşımını sahici bulmuyor. Bu nedenle devamı gelmeyen günlük çıkışlar gençlerin bu algısını daha da güçlendirebilme tehlikesi de taşıyor, yani bir anlamda “kaş yaparken göz çıkarmak” gibi. Tüm bu nedenlerle siyasal partilerin gençlik politikalarında “süreklilik” oldukça önemli.

Ayrıca genç seçmen için “apolitik” ifadesi de oldukça sık kullanılıyor. Oysa gençler apolitik değiller, bugünkü siyaset tarzına, kendi deyimleri ile “fosilleşmiş” siyasete mesafeliler. Türkiye’nin mevcut kavgalarından, kutuplaşmalarından, eski kuşağın öfkelerinden başka dertleri var. Kentleşmiş, sosyal medya ile dünyaya açılmış, farklı değer ve bakış açıları olan bir nesil var. Üstelik onlar tek başına homojen, birbirinin aynı düşünen bir bütün değil. Farklı fikirleri, yaklaşımları ve tepkileri var. Seçim dönemlerinde fiziksel güçleri kullanılan gençler, siyasette özne olmak, karar mekanizmalarında söz sahibi olmak istiyorlar. Kısacası gençler sözde değil özde değer görmek istiyorlar.

Gençler için bir başka önemli nokta ise siyasetten somut öneriler görmek. Siyaset ve siyasetçi algısı oldukça negatif olan gençler, siyasetin sorunlara çözüm sunamayacağını düşünüyor. Bu nedenle gerçekçi ve ikna edici vaatler, çözüm haritaları gençler için sempatik ifadelerden daha etkili. Ekonomik darboğazdan, gittikçe düşen yaşam standartlarından ve özgürlüklerin kısıtlanmasından bunalan gençler “belirsizliğin şiddetini” yaşıyor. Bu sorunlara sahici çözümler sunulup sunulmadığının da gayet farkındalar. Her üç gençten birinin işsiz olduğu ülkemizde farklı kurumlar arasında “veri savaşı” yaşanırken, gençler bu rakamların ardındaki hisleri ve gerçekliği deneyimliyor. İstediği bir pantolonu ailesine danışarak almak zorunda kalıyor. Sabah uyandığında stresli uyanıyor. Üniversiteyi bitirmiş ve işsizse kendisini ailesine yük olarak görüyor. Cebinde belli bir miktar parası olmadığı için vakit geçireceği, sosyalleşeceği bir ortam bulamıyor. Ülkemizde belirsizliğin şiddeti kolektif depresyona evrilmek üzere… Tüm bu tabloda gençler siyasetten gündelik hayatındaki dertlerine somut çözümler bekliyorlar.

Son dönemde yapılan anketleri incelediğimizde CHP gençler arasında diğer partilere açık ara fark atıp birinci parti konumuna yükselmiş durumda. Bu noktada “yaşlı seçmenin” partisi olarak bilinen, gençlere ulaşma konusunda potansiyeli düşük diye nitelenen CHP’nin yolu dikkate değer. Partinin gençlik politikalarındaki sürekliliğin altını çizmek gerekiyor. Gençlik politikalarından sorumlu genel başkan yardımcısı Gökçe Gökçen güvencesizlik temasını gençlik politikalarının merkezine alarak, gençleri dinleyen, sıklıkla toplantılar yapan bir yaklaşım başlattı. Öte yandan, Gökçen’in gençlik politikaları Kılıçdaroğlu’nun sürekli olarak gençlere yönelen söylemleri ve sıraladığı vaatler ile birleşince bu etki katlanarak arttı. Yine gençlerin CHP yönetimindeki belediyelerin hizmetlerinden ucuz ulaşım kartı vb. doğrudan yararlanmasının gençlerin CHP’ye yönelmesinde etkili olduğunu düşünüyorum. CHP bu tabloya gençlik kolları ve diğer parti organlarını da benzer söylemler ile dahil edebilirse daha bütüncül bir profil çizmiş olacak. Aksi taktirde birbirinden bağımsız “gençlik” söylemlerinin ve birbiri ile çatışan farklı yaklaşımların görünürlüğü bu yükselişi sekteye uğratabilir.

İktidar partisi ise birkaç hamleden sonra genç seçmene ulaşmaktan vazgeçmiş gibi görünüyor. Her ne kadar Erdoğan’ın gençlerle buluşmaları devam etse de partinin gençleri yakalamaktan oldukça uzak olduğu aşikâr. Gençleri önce tarihsel figürler ardından da “Sen Erdoğan’sın” diye tanımlayan ve oldukça tepki çeken videonun başarısızlığından sonra AKP gençlik söylem ve politikalarında etkili bir görünüm sunamıyor. AKP, bir dönem gençlere aidiyet veren, onların birinci partisi konumundaki bir parti olmaktan tabanı gittikçe daralan bir partiye dönüşmüş durumda.

İktidar ve ana muhalefetin arasındaki makas açılırken, muhalefetin diğer partilerinin de genç seçmen konusunda nasıl adım atacakları oldukça önemli ve belirleyici olacak. Yine Türkiye Raporu’nun gençlik araştırmasına göre her üç gençten biri önümüzdeki seçimlere katılmayabilir. Bu tabloda, özellikle CHP’den sonra genç seçmenin yöneldiği İYİ Parti, DEVA Partisi ve HDP’nin genç seçmene ulaşmak konusunda yapacağı atılımların etkisi “siyasetin genç seçmene ulaşma” yarışını netleştirecektir.

Genç seçmene ulaşmak için dikkate değer bazı adımları yeniden sıralayayım:

  1. Gençlerin yerine konuşmak değil, onları dinlemek, onların sesini duyurmak,
  2. İletişimde ve politikalarda süreklilik,
  3. Bütüncül politikalar ve söylem haritaları oluşturmak,
  4. Siyaseti çözüm öneren bir alana dönüştürmek,
  5. Gençlerin araç değil, özne olduğu bir siyaset tarzını inşa etmek,
  6. Siyaseti öfke ve kavganın değil, fikirsel rekabetin, gelecek için uzlaşının alanı haline getirmek,
  7. Rakamlara değil gençlerin hislerine odaklanmak,
  8. Siyasal partilerin sadece gençlik politikalarında değil her kademesinde bu yaklaşımları benimsemek.

Z ve Y kuşağında yer alan genç seçmen farklı dertlerden mustarip ama derinleşen ekonomik kriz ve güvencesizlik gittikçe genişleyen kesimleri etkiliyor. Y kuşağında halihazırda iş sahibi olanların da yaşam standartları her geçen gün düşüyor. Z kuşağı kendi geleceğinden endişe ederken Y kuşağı çocuklarını ülkede büyütmekten endişe ediyor. Doktorlar, mühendisler, yazılımcılar akın akın göçüyor. Geleceğini öngöremeyen, bugün harekete geçemeyen ve hayata dair hiçbir plan yapamayan yani paralize olmuş bir nesil var. Gençler bu belirsizlik sarmalından kurtulmak istiyorlar ve çıkış arıyorlar. Siyaset gençlere bu çıkışı sunabilmeli. “Gençler bizim geleceğimizdir” klişelerinden arınıp, gençleri bugün özne olarak düşünen siyaset bugünü de geleceği de kazanır. Türkiye’nin geleceğini kurtarması için gençlerin bugününe sahip çıkması lazım. Bugünü olmayanın geleceği olamaz.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

Tarihi buluşmanın ertesinde Türkiye

İktidarın hayatta kalma stratejisi

Muhalefetin seçim ittifakları nasıl genişler?

Siyasetsizlik siyasetin sonunu getirir

İktidara can suyu – Yine, yeniden kutuplaşma

Millet İttifakı iktidarın tuzağına düşer mi?

Muhalefet, Rus ruleti oynar mı?

Ülkenin çıkışı nerede?

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.