Savaşın ekonomik arkaplanı
ABD ve liderlik ettiği koalisyonu oluşturan ülkelerin 2003’te Irak’ı istila ve işgali öncesinde, başta sözkonusu ülkelerin vatandaşları olmak üzere, dünya kamuoyunun büyük çoğunluğu savaşa karşıydı. Üstelik salt kendilerine sunulan gerekçeleri inandırıcı bulmadıkları için değil, temel bir uluslararası hukuk prensibine sahip çıkarak, Irak’la ya da bir başka ülkeyle ilgili meselede askerî güç kullanımına başvurulmasına karşı oldukları için sokağa döküldüler; aylar boyunca protesto gösterileri düzenlediler.
19 yıl sonra bugün, uluslararası hukukun ihlali bağlamında arada fark olmamasına ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dilbilimci-filozof Noam Chomsky’nin ifadesiyle “ABD’nin Irak’ı, Hitler ile Stalin’in Polonya’yı işgaliyle aynı düzeyde büyük bir savaş suçu” olmasına rağmen, küresel bir savaş karşıtı hareketin oluşmadığını gözlemliyoruz. Kremlin yönetiminin savaşı meşru kılmak üzere öne sürdüğü -NATO genişlemesinden Naziler’den arındırmaya- türlü gerekçeleri haklı veya makul bulanların sayısı ne kadar çok bilemiyoruz; ancak seslerinin gür çıktığını ve kamuoyu nezdinde epey kafa karıştırdıklarını söyleyebiliriz. Bunun nedenlerinden biri, Putin’in şimdi gömmeye niyetlendiği kurallara dayalı dünya düzeninin, 20 Mart 2003’ten beri tabutta bekletiliyor oluşu. Elbette ne bu durum ne de herhangi bir başka açıklama Ukrayna’nın Rusya tarafından istila ve işgali için meşrulaştırıcı ya da hafifletici sebep sayılabilir.
Ukrayna’nın kaynakları
Uluslararası Enerji Ajansı’na (UEA) göre Ukrayna’da toplam 5,4 trilyon metreküp (tcm) civarında doğalgaz rezervi bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun kanıtlanmış 1,1 tcm’lik kısmı ise Ukrayna’yı -Rusya’nın Asya’daki rezervleri hariç- Norveç’ten sonra Avrupa’nın ikinci büyük kanıtlanmış doğalgaz rezervi sahibi ülkesi yapıyor. UEA, Kırım’ın ilhakından sonra Kiev yönetiminin kontrolünden çıkan açık denizde ve Kırım Yarımadası’ndaki bölümü hatırlatarak, rezerv miktarının revize edilmesi gerektiğini not düşmüş.
Bu zenginliğe rağmen Ukrayna yıllık gaz tüketiminin yaklaşık yüzde 40’ını ithal ediyor! Uzmanlar bunun başlıca sebebi olarak 1970’lerde SSCB’nin Batı Sibirya’da büyük miktarlarda doğalgaz çıkarmaya başlamasıyla, Sovyet gaz arama ve üretimi sektöründeki uzmanlık ve kapasitenin çoğunun Ukrayna’dan diğer Sovyet cumhuriyetlerine transfer edilmesini gösteriyor.
Ukrayna’nın doğalgaz potansiyelini hayata geçirebilmesi için yatırıma ihtiyacı var gibi: BP mi, Rosneft mi? Shell mi, Gazprom mu? Kıyı gazında da Avrupa’nın üçüncü büyüğü olan Ukrayna’nın ulusal doğalgaz şirketi Naftogaz, yataklardan biri için 2013’te İngiltere-Hollanda ortaklığı Royal Shell firmasıyla 50 yıllık ortak üretim anlaşması yapmıştı. Shell dışında da Ukrayna’da faaliyet gösteren Kanada, Kuveyt, Polonya enerji şirketleri de bulunuyor.
Ukrayna, Rusya’dan Avrupa’ya gaz taşımacılığının da anahtarı konumunda. 2019’da Moskova ve Kiev, ABD’nin tek taraflı yaptırımlarına rağmen, Sibirya gazının Ukrayna’nın büyük gaz taşıma sistemi aracılığıyla Avrupa Birliği’ne sorunsuz bir şekilde aktarılmasını sağlayan bir transit anlaşması imzaladı. Rusya, hem bu şebeke hem de Kuzey Akım 1 boru hattı ile Avrupa’nın gaz tüketiminin yüzde 40 ila yüzde 50’sini sağlıyor. İhtiyacının yüzde 55’ini Rusya’dan alan Almanya’ya doğalgazın önemli miktarı Ukrayna’dan geçiyor. Bu sayede Ukrayna 7 milyar dolar civarında yani GSYİH’sının yaklaşık yüzde 4’ü kadar geçiş ücreti kazanıyor. Bu bilgi, Almanya’nın gazı neden Rusya’dan doğrudan almasını sağlayacak Kuzey Akım 2 boru hattını yapmak istediğini anlamamıza yardım edebilir.
Ukrayna’nın taşı
Ukrayna, listede de göreceğiniz üzere, doğalgaz dışında kömür, demir, titanyum, lityum gibi değerli maden ve metaller, hammadde ve tarım ürünleri bakımından da zengin. Yeraltı kaynaklarının ve sanayi tesislerinin önemli bölümü, Rusya’nın askerî operasyonlarıyla “özgürleştirmek” istediğini söylediği Donbas bölgesinde yoğunlaşıyor. Bunlar Batı ile Rusya’nın ve hatta Çin’in üzerinde söz ve hak sahibi olmak istemesine neden olan ekonomik asetler şüphesiz.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Yeşil Mutabakat” kapsamında enerjide dönüşümü hızlandıran Avrupa Birliği, otomobil üretiminde yönünü elektriğe çevirmiş durumda. Ukrayna, elektrikli otomobillerin pillerinde kullanılan lityum rezervleri bakımından Avrupa birincisi. Geçen yıl Avustralya merkezli Euopean Lithium adlı şirket ile Çinli Chengxin Lithium, Donbas ve Dobra bölgesindeki bazı sahalar için lisans almışlardı. Ancak savaş nedeniyle bölgede madencilik çalışması henüz başlamadı. Ukrayna, sanayisiyle de Avrupa Birliği’nin otomobil bileşenleri tedarik zincirinin önemli bir parçası konumunda.
Kanıtlanmış dünya titanyum cevheri rezervlerinin yaklaşık yüzde 20’si de Ukrayna’da. Ukraynalılar titanyum cevheri madenciliğinden, işlenmesine ve bitmiş ürün üretimine kadar bütün süreçleri ülke içinde tamamlayabiliyor. 2021’de Ukrayna’daki titanyum cevherlerinin en büyük ilk üç ithalatçısı arasında Türkiye de var: Çin yüzde 24,4, Rusya yüzde 15,3 ve Türkiye yüzde 14,5. Titanyumun yeni nesil sivil ve askerî uçak üretiminde kullanıldığı malum.
Dünya Gazetesi’ne göre, Türkiye ile Ukrayna arasındaki ticaret hacmi 7 milyar USD. Denge, ihracatı 2,6 milyar, ithalatı 4,4 milyar USD olan Türkiye aleyhine. Aynı haberde 30 bin kişiye istihdam sağlayan 700 kadar Türk şirketinin 4,5 milyar USD’lik yatırımının bulunduğu belirtiliyor. Pastadan büyük pay alanlar yine müteahhitler.
İki ülke arasında savunma sanayindeki işbirliği de Bayraktar SİHA’larının artan şöhretine paralel 2019’dan itibaren hızla gelişti. Ukrayna ile Türkiye Savunma Bakanlıkları arasında 2020 sonunda korvet ve SİHA üretimi ve teknoloji paylaşımı için doğrudan dış ticaret anlaşmaları yapıldığını da hatırlatalım.
Ukrayna’nın toprağı
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın 2021 Yatırım İklimi Görünümü Raporu’nda Ukrayna için bakın neler söyleniyor:
“Ukrayna, büyük bir tüketici pazarı, yüksek eğitimli ve maliyet açısından rekabetçi bir işgücü ve bol doğal kaynaklar sunmaktadır. Hükümet, bu potansiyelden yararlanmak için mevzuat geliştirmeye devam ediyor. Mart 2020’de parlamento, 1 Temmuz 2021’den itibaren geçerli olmak üzere, tarım arazilerinin satışına ilişkin onlarca yıllık moratoryumu kaldırmak için bir yasa çıkardı. Dünya Bankası, tarım arazisi piyasasının kurulmasının 5 milyar USD’lik yatırım çekebileceğini tahmin ediyor.”
2013’te Çin, Ukrayna’da tarım arazisi piyasası kurulmadan önce ülke yüzölçümünün yüzde 5’ine tekabül eden 3 milyon hektarlık bir alanı, domuz çiftlikleri kurmak ve tarım ürünleri yetiştirmek için 50 yıllığına kiralamıştı. Karşılığında, tarımsal kalkınmada kullanılmak üzere 3 milyar USD kredi vermişti. Ekilebilir arazileri kısıtlı zengin ülkelerin, satın alma ya da uzun süreli kiralama yöntemiyle başta Afrika’da olmak üzere, başka ülkelerin verimli topraklarına sistemli olarak “el koyması”, bir tür yeni sömürgecilik yöntemi olarak epeydir eleştiriliyor.
Dünyanın ikinci büyük tahıl ihracatçısı olan Ukrayna ekonomisinin temel direği, muhtemelen artık herkesin malumu: Tarım. Ukrayna’nın yetiştirdiği buğday ve mısırın çoğu, gıda maddeleri için büyük ölçüde ithalata bağımlı olan, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Batı Asya ve Afrika ülkelerine gidiyor. Savaş şimdiden küresel gıda güvenliğini olumsuz etkilemiş durumda.
Kısacası Ukrayna, Rusya ve Batı arasında ekonomik savaş için de önemli bir cephe. Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın raporundan satırlarla noktalayalım:
“Ukrayna’nın potansiyeline rağmen, doğrudan yabancı yatırım düşük kalıyor. Ukrayna, 2020’de net bir yatırım çıkışı yaşadı. Salgına ek olarak, yabancı yatırımcılar, Ukrayna’da iş yapmanın önündeki en büyük zorluk olarak, özellikle yargıdaki yolsuzluğu gösteriyor. Hükümet, yabancı yatırımları çekmek için 2021’in başlarında Ukrayna’da büyük yatırımlar yapan şirketlere önemli finansal ve operasyonel teşvikler veren yeni bir yasa çıkardı. Nisan 2019’da Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin seçilmesi, Ukrayna’nın geniş ekonomik potansiyelini ortaya çıkarmak için gerekli olan devrim niteliğindeki reformları yapacağına dair umutları arttırdı. Hükümet, son yılların kazanımlarını korumak ve vaatlerinin birçoğunu yerine getirmek için çalıştı. Bununla birlikte, önceden kazanılmış çıkarlarla ve yolsuzlukla ilişkili çevreler direnç gösterdi ve hatta 2014’teki Haysiyet Devrimi’nden bu yana yürürlüğe giren bazı kritik reformları geri almayı başardı.”