Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Işın Eliçin yazdı: Filistin ve Kudüs için “1 dakika”

26 Ocak Perşembe günü İsrail askerleri işgal altındaki Batı Şeria’da, Cenin kentinde 9 kişiyi öldürdü. İsrail ordusuna göre, öldürülen insanların 6’sı “terorist”ti. Diğer 3 kişi için ise “ek can kayıplarına dair iddiaların incelendiği” söylendi. Bu ölümlerle birlikte, son 1 aydır İsrail ordusunun Batı Şeria’daki operasyonlarında ölen Filistinlilerin sayısı 32’yi buldu.

27 Ocak gecesi, işgal altındaki Doğu Kudüs’te silahlı bir saldırgan sinagogdan çıkan İsraillileri taradı; 7 kişi öldürüldü. 28 Ocak’ta ise yine Kudüs’te silahlı bir saldırıda 2 İsrailli yaralandı; 13 yaşındaki bir Filistinli çocuk eylemden sorumlu tutularak gözaltına alındı.

İsrail güvenlik güçleri bu iki saldırıdan sonra, saldırganların ailelerine mensup 40’tan fazla kişiyi gözaltına alırken, Başbakan Binyamin Netanyahu güvenlik kabinesini topladı. Eylemcilerin ailelerinin yaşadıkları yerden sürülmesi (muhtemelen Gazze’ye), oturdukları evlerin yıkılması, aile fertleri ile yakın arkadaşlarının cezaevine atılması gibi cezalar açıkladı; ayrıca Batı Şeria’ya daha fazla asker sevkedileceğini ve sivil Yahudilerin silahlandırılacağını duyurdu.

Cumartesi gecesi Netanyahu toplantı halindeyken, Hayfa’dan Beer Şeva’ya, Tel Aviv’den Kudüs’e pek çok kentte 60 bin İsrail vatandaşı, İsrail tarihinin en radikal sağcı koalisyon hükümetinin reform adı altında “yargıyı ele geçirme” planını protesto ediyordu. Muhtemeldir; tırmanan şiddet, yargının bazı yetkilerinin meclise devredilmesini de içeren “reform” planlarını hayata geçirebilmek anlamında Netanyahu ve kabinesinin elini güçlendirecek. Nitekim bu sabah (29 Ocak) İsrail gazeteleri “düşman içimizde değil, dışarıda; hükümetin arkasında teröre karşı birlik olma zamanı” mealinde makalelerle dolu.

Tüm bu “hengame”nin ortasında, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken yarın İsrail’i ziyaret edecek. Blinken bu ziyaretle, hükümet ortağı ve Araplara karşı şiddeti teşvik eden kışkırtıcı tutum ve açıklamalarıyla meşhur, ırkçılıktan hüküm giymiş, faşist Yahudi Gücü Partisi lideri Itamar Ben-Gvir’i de tasdik etmiş olacak. Geçmiş barış parametrelerinin tarihe gömüldüğünün en önemli göstergelerinden biri olarak; ABD’nin İsrail’in başkenti olarak kabul ettiği Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği, hâlihazırda CIA Başkanı Bill Burns’ü ağırlamakta! Blinken ve Burns muhakkak basın toplantısı yapıp şiddeti kınarlar; Filistin yönetimi ile İsrail yönetimini de karşılıklı “itidale” davet ederler, şüphesiz.

Bu arada Ulusal Güvenlik Bakanı olarak görev yapan Itamar Ben-Gvir, Cumartesi gecesi (28 Ocak) yapılan kabine toplantısı ertesinde; “Yahudileri öldüren saldırganların evlerinin derhal imha edilmesine izin vermediği gerekçesiyle” İsrail yargı erkinin en kıdemli karar alıcısına, başsavcıya hakaretler yağdırıyor; “teroristler”in ölüm cezasına çarptırılmasını istiyordu.

Ben-Gvir’i hafife almamak gerek. Seçim kampanyasında Yahudiler’e Mescid-i Aksa’da ibadet vaadeden bu kişi, göreve gelir gelmez, Ocak başında, yanına onlarca asker ve polis alıp Mescid-i Aksa’ya girmişti. Provokatif olmasına provokatifti bu eylem ama, hedeflediği Filistinlileri şiddet eylemlerina kışkırtmakla sınırlı değil kanımca. İzah etmeye çalışayım:

Çevresiyle birlikte Harem-üş Şerif olarak bilinen, Yahudilerin de altında tapınakları bulunduğu gerekçesiyle üzerinde hak iddia ettiği bu toprak parçasının egemenliği, bildiğiniz gibi Müslümanlara ait. Ancak özellikle Ariel Şaron’un 2000’de, 2. İntifada’nın miladı olacak baskın ziyaretinden bu yana, sözkonusu egemenliğin sınırları İsrail hükümetleri tarafından habire daraltılıyor.

İbadet hakkının sadece Müslümanlara tanındığı Harem-üş Şerif’in Müslüman olmayanlar tarafından ziyaret kural ve koşulları da, Şaron’un başbakan oluşuna kadar Mescid-i Aksa Vakfı tarafından düzenleniyordu. Ancak Şaron başbakan olduktan sonra, 2003’te, Filistin ayaklanmasının en can alıcı günlerinde, Harem-üş Şerif’e giriş-çıkışların denetimini tek taraflı olarak tümüyle İsrail güvenlik güçlerine verildi. O günden bu yana Mescid-i Aksa’ya kimin ne zaman gireceğini münhasıran İsrail güvenlik güçleri belirliyor. İsrail yönetimleri de Müslümanların ibadetini “güvenlik gerekçesiyle” keyfince sınırlandırabiliyor. Gazze’de yaşayan Filistinlilerin bu kutsal mekana erişimleri de çoktan beridir hepten yasaklanmış durumda.

Bu arada Harem-üş Şerif’e girip çıkan İsrail askerleri, dindar Yahudiler, yerleşimciler ziyaretleri sırasında giderek daha sık ibadet etmeye başladılar. Buna mukabil, İsrail güvenlik güçlerinin camide ibadet eden Müslüman ahaliye yönelik saldırıları da sıklaştı. Hatırlayın, 2021 Mayıs’ında yine böyle bir saldırı, işgal altındaki topraklarda, İsrail içindeki çeşitli kentlerde ve Gazze’de haftalar süren şiddet olaylarının tetikleyicisi olmuştu.

İsrail güvenlik güçleri Ben-Gvir’in makamına bağlı çalışıyor. El Aksa’ya yaptığı ve yapacağı ziyaretler en ufak direnişle karşılaşsa, kapıdaki güvenlik güçlerinin sayısı artırılıyor. Son şiddet eylemlerinden sonra Netanyahu ile bir olup Batı Şeria’daki işgali geri dönüşsüz kalıcılaştıracak adımlarından atılacağı da aşikar. Planları önünde süreci yavaşlatacağı için kısmi engel gibi duran İsrail yargısı da, belli ki yakında tüm protestolara rağmen, yetkilerinin çoğunu Meclis’e teslim etmek zorunda kalacak.

Filistinliler yine yalnız. Biliyoruz ki ABD gibi, artık Ukrayna’daki savaş bahanesi de bulunan Avrupa ülkelerinin İsrail’in tek taraflı sınır tanımazlığına -rutin kınama açıklamaları dışında- sesi çıkmaz. Filistin davasının yılmaz savunucularından biri olarak Müslüman kamuoyunun teveccühüne sahip Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklerdik gerçi ikinci bir “one minute” çıkışı yapmak. Ancak daha yeni karşılıklı büyükelçiler de atanmışken, bu pek de mümkün görünmüyor. Üstelik iktidarıyla, muhalefetiyle siyasi partilerimizin çoğu, yaklaşan seçim öncesi ölçülü kullanmaları gereken enerjilerinin önemli bölümünü şimdiden İsveç’teki faşist provokatörün kınanmasına harcadılar bile.

Eh bari ne yapalım; umalım, umalım da bu son şiddet sarmalı tırmanmasın. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Şubat, Mart ve Nisan için hazırladığı Kudüs bağlantılı Umre programları, işgal hiç yokmuş gibi kusursuz geçsin ve bu mübarek seyahatlerde edilen dualar karşılık bulsun!

Dışişleri Bakanlığı’nın Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa ziyareti, İsveç’teki Kur’an yakma eylemi ve Kudüs’teki sinagog saldırısına dair basın açıklamaları resmi sitede yer alıyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.