Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Işın Eliçin yazdı: Elon Musk, Billie Eilish ve babam… ya da ‘kişisel olan politiktir’

Bugünlerde ne zaman babamı düşünsem Ece Ayhan’ın şu dizeleri geliyor aklıma:

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:

– Maveraünnehir nereye dökülür?

Neden bu dizeler geliyor aklıma düşüne duralım, babam Güner Eliçin kimi zaman benim bilmediğim yerlere ve tanımadığım insanlarla buluşmaya gidiyor; zihni birlikte paylaşmadığımız anılara, uzak diyarlara varıyor sık sık. Ve korkuyor bazen gittiği yerlerde, yalnız hissediyor kendini. Ona yalnız olmadığını ne sözümle ne elini tutarak hissettirebiliyorum. Bir tek annem onu kaybolduğu yerde bulabiliyor, bir tek annem onu avutabiliyor. Babam giderek daha sık kayboluyor …

Demans hastası Aysel Tuğluk’u zindandan kurtaran kadınlara şükürler olsun. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, bunu diyebilmeliyiz. Diyemiyorsak, burada yollarımız ayrılsın…

Ben şu aralar yastaymışım, bunu bir Twitter takipçimden öğrendim:

Teşekkür ederim @auderhbbin, sizin şefkatinizdir beni bu kişisel yazıyı yazmaya cesaretlendiren…

Babamı tanımanızı çok istedim sevgili okurlar ve yazdım da, 88. doğum gününü kutlamaya gitmek üzere memlekete uçak bileti alacakken. Çünkü onu tümüyle yitirmeden önce belleğinin peşine düştüm ben.

Bana tam 1000 TL’ye, söz konusu yazıda bahsettiğim Memet gazetesinin yedi sayısının fotokopilerini sattılar. 200 TL’si fotokopinin kendisi tutmuş. Salak gibi hissettim kendimi, hem bu parayı benden isteyebildikleri hem de ay sonu cebim delikken biçilen bedeli ödediğim için. Aslı dahi değildi gazetelerin. Fotokopi yahu… Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a: “Siz belirleyin bedeli” dediklerinde “yok” dedim “Siz söyleyin”. Sevgili okurlar, bana siz de “salak” demeden önce insafa durun: Siz ne bedel biçerdiniz babanızın yitik hatıralarına?

Twitter’da bu aralar sevdiğim parçaları takipçilerimle sık paylaşıyorum. Yas sürecinin parçası olsa gerek. Okurlarım eksik olmasın ve eksik de kalmasın dedim, en sevdiğim parçalardan ola gelmiş birini, Gracias a la Vida‘yı paylaştım. Sözlerinin Türkçesi burada. En güzel versiyonunu da yine bir Twitter takipçim ve Twitter üzerinden tanıyıp da sonra yayına konuk ettiğim bir yazar olan Seyhan Kurt sayesinde öğrendim.

Yakınlarda Billie Eilish hayranı oldum ben. Müsaadenizle ukalalık edeceğim: Billie Eilish ozanlıkta Leonard Cohen’den, Bob Dylan’dan ve geçen hafta yitirdiğimiz gazeteci-yazar canım Ahmet Tulgar’ın en sevdiği ozan-şarkıcı Bruce Springsteen’den daha iyi. Bence kadın olduğu için…. İki şarkısı var. Dönüp dönüp dinliyorum. İlki “Getting Older”. İkincisi de “TV” (Sözlerinin çok da güzel çevirisini yapmışlar).  İkinci şarkıyı, TV‘yi, dinlerken babamı düşünüyorum hep: Havuzda kalıp boğulacağını söylüyor ya, gidişini izlemek zorunda kalmamak için….

Aynı şarkıda Eilish âşık olduğunuzdaki yalnızlığı ne güzel anlatıyor: “Bütün arkadaşlarım tekrar ortadan kayboldu. Bunlar âşık olduğunuzda olan şeylerdendir… Zamanın yok. Hepsini geride bıraktın.” Hakikaten âşık olduğunuzda olan budur. Ama ben yalnız değilim. Babama âşık olmadığımdan ya da yas tuttuğum için değil. Twitter sayesinde…

İşte sevgili okurlar, Elon Musk da makaleye tam burada giriyor. Kendisi, dünyanın en zengin insanı (yuh, tek başına sahip olduğu 200 küsur milyar dolarlık servet kaç milyar insana, ülkeye deva olurdu), malum. Gitti Twitter’ı satın aldı ve derhal Twitter’ı Twitter yapan herkesi kovdu. İfade özgürlüğü adı altında kendi gibilere söz hakkı vermeye hazırlandığı, Twitter’ı(mızı) nefret söylemine payanda yapacağı konuşuluyor. Endişelenmiyor değilim. Benim için hem haber kaynağı hem de hepsi organik:) takipçilerim sayesinde bana her anlamda okul olan bu mecrayı dağıtacakmış…

Neden? Çünkü bu mecra küreselleşmenin en güzel meyvesi. Çünkü bu mecra enternasyonel dayanışmayı mümkün kılıyor. Ve kanımca Musk’ın liderliğine soyunduğu dünyadaki bir kısım sermaye, yüzde 1’lik bir kapitalist seçkinler grubu, dünyada artan adaletsizlikle mücadele etmek üzere dayanışmaya başlamış halklara karşı Voltran yapmış, bir yandan diktatörce yöntemlere başvuracak siyasetçileri destekliyor, bir yandan da halkların internet üzerinden dayanışmasını örgütleyen sosyal medyaya hükümran olmaya çalışıyor.

Çünkü biliyorlar ki,  Eduardo Carrasco ve Sergio Ortega Alvarado’nun Şili’de Salvador Allende’yi iktidara taşıyan koşulları özetleyen dizelerinde söyledikleri gibi “birleşmiş halklar, asla yenilmez (El Pueblo Unido, Jamas Sera Vencido).

Ve Milan Kundera’nın da dediği gibi, “İnsanın iktidara karşı mücadelesi, hafızanın unutmaya karşı mücadelesidir.” Ortak belleğimize ve Twitter’a sahip çıkalım, mümkün olduğunca kadın ozanların öncülüğünde… #JinJiyanAzadi

İyi ki doğdun baba!

Özel Bir Teşekkür:

Sevgili Şengül Hablemitoğlu’nun bu yazıyı okuduktan sonra bana yolladığı mesajı, onun izniyle sizinle de paylaşmak istiyorum sevgili okurlarım. Bana nasıl iyi geldi anlatamam. Size de iyi gelsin. Birbirimizi lütfen böyle şefkatle ve aynı zamanda güçlendirerek kucaklayalım. Toplum olarak çok ihtiyacımız var. Teşekkürler Şengül Hanım, sizi de “seçilmiş” ailemden sayıyorum:

Babanız iyi ki doğmuş, sizin gibi duyarlı, dünyaya ama en çok da kendine ve yaşama zarif bakan insan birinin dünyaya gelişine aracılık etmiş.

Yaşadığınız zor, uzun bir süreç. Annemi 6,5 yıl süren demans ve Parkinson’la kaybettim. Her günü ayrı travmaydı.

İçinizin yangınını yaşayan bile tam olarak algılayamaz. Şu üzüntünüzün, duyduğunuz acının yakıcılığına dayanmaya çalışıyorsunuz çok belli. Size güç diliyorum.

@s_hablemitoglu

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.