Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Key yazdı: Larry Ray davası

Bu tür halus… bu tür hayali girişimlerde.. halüsyon… halüsyo.. halüs… eee… halüs…halüsyon… Bunu söylemekte, Türkçesi’ni ifade etmekte sıkıntı çekiyorum”

Mahkeme salonunda savcılık avukatları delil olarak Larry Ray’in sesini bazı ses dosyaları olarak yayınlarken yaşadığım sıkıntı buna denk geliyor. Sanki dilimin ucunda bir şey var ama diyemiyorum.

Yüzlerinde maskeyle davayı izleyen 12 kişilik jüriye bakıyorum. Evlerinden, jüri hizmeti için çağrıldıkları mektuba bakarken hallerini merak ediyorum. Çünkü Amerika’da jüri adayları hangi dava için çağırıldığını bilmeden mahkeme salonuna geliyor, bir sorguya çekiliyorlar ve eğer kriterlere uyuyorlarsa artık şanslarına ne çıkarsa o davaya atanıyorlar. Bu Weinstein’ın taciz davası, intihar ettiği söylenen Jeffrey Epstein’ın davası, Soho’daki Channel mağazasından çalınan çantaların davası ya da New York’ta yaşayan Yahudi cemaatinin en gerici kesiminin liderlerinin 11-12 yaşındaki kızları kaçırıp başka ülkelere satmasının davası da olabilir.

İlla ki bir garabetin içine düşecekler lakin bu davanın jürisi olmak insanın en son isteyeceği şeylerden biri olmalı. Maskeye rağmen yüzlerindeki sıkıntı okunuyor. Öfkelenmemek, üzülmemek mümkün değil.

Amerika günlerdir bu davayı konuşuyor, ortalık karıştı dersem inanmayın, öyle bir şey yok. Amerikan halkının yüzde 72’sinin Ukraynalı lider Zelensky’e güvendiğini, onu takdir ettiği haberine de inanmayın, öyle bir şey de yok. Amerikalıların yüzde 18’i Zelensky’i biliyorsa ve hatta umursuyorsa, Ukrayna’nın nerede olduğunu biliyorsa asıl bunun haber değeri var.

Biz de bu salonda, New York’taki yüksek mahkemenin 24B numaralı salonunda bir avuç insanız. Pandemi yüzünden salonun kapasitesi yarıya indirilmiş olsa da rahat rahat sığıyoruz. Jüri, jüriden de kalabalık avukatlar ordusu, yargıç, yargıcın yardımcıları, mahkemeyi kayıt altına alınan yazıcılar, güvenlik görevlileri, mahkeme ressamı, ömrünün geri kalanını hapiste geçirmesi muhtemel Larry Ray ve onun deli babası, New York’un komplo teorisyenliğinden aklını yarı kaçırmış, hayattaki her şeye şüpheyle bakan, yanlarındaki suyu bile evlerinde doldurup gelen, hızlı hızlı yürüyüp, hızlı hızlı konuşan iki delisi dahil 20 kişiyiz.

Lakin o iki deli bile bana bu davayı izlemeyi eğlenceli hale getiremiyor. Bu davayı takip etmek kadar bu yazıyı yazmak da zor. Ve bir de aklıma sık sık takılan soru var: Bu yazıyı kim okuyacak diye düşünüp mü yazmalıyım? Yoksa kim okuyacak diye umursamadan, yıllarca gencecik insanlara ve ailelerine dünyanın en büyük travmalarını yaşatan bir narsist manipülatörün, ne kadar ceza alırsa alsın insanının içinin soğumayacağı bir tacizcinin, bana ait olmayan ancak bütün dünyaya ezberlettirilen büyük ve güçlü Amerika ezberinin giderek ağır yaşamlar formatında bir suç obezitesi yaşayan bu ülkede takip ettiğim her davada kurdukları yalan düzenin biraz daha yıkıldığının hikayesini aktarmalı mıyım?

Bizler de bu işin bir kenarında duruyoruz. Bizler de her travmasını belgeselleştirmeye meraklı insanların yaşadıkları çöküşü mini dizi formatında seyretmeye alıştırılan milyarlarca insanız ve bu tezgah çok büyük, bunun ekonomisi çok büyük ve bu giderek büyüyen bir karanlık. Her canlı ölümü tadacaktır gibi bir gerçeklikten bahsediyorum, “Her canlı bir gün belgesel olacaktır” gibi bir şeyi anlatmaya çalışıyorum. Ve önümüzdeki aylarda bu davanın belgeseli Hulu’da yayınlandığında (evet, koştur koştur bu olayın haklarını satın alan platform Hulu, diğerleri de peşisıra gelecektir zaten) “Larry Ray belgeseli izlenme rekoru kırdı” haberi yapıldığında, herkes çok üzüldüğünde, “Dayanamadım kapattım” diyenleri duyduğumuzda, “Çocuklar neler çekmiş inanılmaz aman Allahım” diye isyan edildiğinde bu günlük bir öfke olacak. Ve yine kimse neye isyan ettiğini, neye üzüldüğünü bilmeyecek.

Ve hatta bu belgeselde ismi geçen çocuklara sinirlenenler çıkacak. Sorular sorulacak. Hiç mi kimseleri yok kardeşim? Akılları başlarında değil mi? Çok da küçük değiller ki, hepsi 19-20 yaşında canım? Anaları babaları neredeymiş? El kadar çocuk yalnız bırakılır mı? Bunlar da mı kandırıldı?

Dava salonuna davet ediyorum sizi. Günlerdir süren davanın, yeşil perdeleri sıkı sıkı kapalı 24B numaralı salonundayız. Günlerdir desem de Larry Ray adlı sanık haftada birkaç kez fenalıklar geçirip, nefes alamıyorum diye krizler geçirdiği için duruşma ertelemelerle sürüyor. Dolayısıyla yargıç Liman, artık toparlayalım dediği için savcılığın avukatları da ellerini hızlı tutmaya çalışıyor. Yargıç Liman’ın derdi hem kürsüye çıkıp tanıklık yapan gencecik insanların hem de jürinin daha fazla acı çekmemesi besbelli.

Cuma, 1 Nisan 2022.

20 gündür durup durup yeniden başlayan duruşmanın ilk raundu burada bitti. 4 Nisan’dan itibaren sıra Larry Ray’in savunmasına gelecek. Avukat tutacak parası olmadığı için, hükümet tarafından kendisine atanan ilk avukatlar ekibi “Biz bu adamı savunmak istemiyoruz” diyerek savunmayı reddettiği için davanın ikinci avukat grubuna geçtiği bir savunmayı izleyeceğiz. Onlar da tanıkları varsa çağıracaklar, belki de Larry Ray tanık sandalyesine çıkacak ve savunmasını yapacak, hikayeyi kendi açısından anlatacak. Egosu o kadar salonlara sığmayan bir adam ki tahminim o ensesinden salona yayılan kibiriyle karar verecek ve tanık sandalyesine oturacak. Önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Amma velakin biz savcılığın, “Bizim sunacaklarımız bu kadar sayın yargıç” sözünü duyana kadar salondaki ekranlardan Larry Ray’in sesini, çocuklara yaptıklarını seyredip, dinleyeceğiz. İki senedir tutulduğu hapishaneden babasını arayan Larry Ray’in sesini duyuyoruz. Tüm görüşmelerin kayıt altına alındığı bile bile babasıyla yaptığı bir telefon görüşmesinin kaydı:

“Şimdi sen benim belgelerimden, benim hard disklerimden bu çocuklar hakkındaki en canlarını acıtacak, en çirkin şeyleri topla. Claudia, Felicia, Dan, Santos. Hepsinin söylediklerini kaydetmiştim. Bunları mahkemede lehime kullanacağım. O çocukların ağladığı, çıldırdığı, kendilerini öldürmek istedikleri bütün ses kayıtlarını, videolarını tespit et ve bana ilet!”

Larry Ray gerçek anlamda işkenceciydi. Bunu bırakması mümkün değildi. Ve aslında hikaye hiç de böyle başlamamıştı.

Lawrence V. Ray hapisteydi. Hapisten çıktıktan sonra kalacak yeri yoktu. Kızı Talia, annesiyle, babasının açtığı velayet davası sebebiyle görüşmüyor, annesinin bir şeytan olduğuna inanıyor ve babasına kavuşacağı günü bekliyordu. Sarah Lawrence Üniversitesi’nin kampüsünün ortasındaki evinde, evi paylaştığı arkadaşlarına “Babam bir süre bizimle kalacak” dediği vakit bu durum arkadaşlarının pek hoşuna gitmemiş olsa da nihayetinde arkadaşlarının babasıydı ve tamam demişlerdi.

Talia’nın babası bir akşam üstü geldi. Hepsi bir araydı. Babasıyla kızı uzun uzun kucaklaştılar. İri yarı, kel kafalı, bir haksızlık yüzünden, ona kurulan tuzaklar yüzünden hapiste yattığını anlatan adam, “kurşun da yeriz kurşun da atarız”cı bu adam çocuklar okuldayken onlara nefis masalar, yemekler hazırlıyor, hepsinin çamaşırlarını yıkıyordu. O yaşta tanışılacak ve hayran olunacak bir baba figürüydü. Onlara en neşeli, en acayip hikayelerini anlatıyordu. Beyin yıkamak kolay ve tek günlük bir iş değildi. Bunu sadece Larry Ray biliyordu. Çocuklara Kosova savaşındaki zaferlerinden, aldığı madalyalardan, Gorbaçov’la eski New York Belediye Başkanı Guliani’yi nasıl tanıştırdığını anlatıyor, ordudan ve üst düzey devlet yetkilileriyle çocukları tanıştırıp onların gözündeki itibarını perçinleyip, kuracağı korku imparatorluğunun duvarlarını da yükseltiyordu. Bir gün edebiyattan, bir gün tarihten giriyor, çocukların dinledikleri müziklerden, nasıl giyineceklerine kadar Larry karar veriyordu. Cinselliğini keşfetmeye başlayan Daniel, depresyonla mücadele eden Claudia ve Santos, Larry geldikten sonra erkek arkadaşı tarafından terk edilen Isabella, hepsi Larry Ray’in uydusu olmaya başlamıştı. Larry yavaş yavaş etki ve yetki alanını genişletecekti ama henüz adımlarını yavaş atıyordu.

Larry çocuklarla beraber New York’ta tuttukları apartman dairesine geçerken de konu aslında hepsinin rahat bir ortamda yaşamasaydı. Aileleri onlara gereken ilgiyi alakayı göstermediği gibi doğru yolu da göstermemişti. Çocuklar yavaş yavaş ailelerinden koparken, en büyük cesareti Larry’den alıyorlardı. “Ailen senin en büyük engelin. Kop, kopamıyorsan bebeksin, çocuksun ve böyle kalacaksın. Eğer karakterinin oturmasını, sağlam bir kadın, sağlam bir erkek olmayı istiyorsan sözümden çıkmayacaksın” diyordu. Çocukları bir çeşit askeri eğitime alan Larry, her günlerini günlüklerine yazmalarını emretmişti. Çocuklar günlük tutarken, ergenliğin o en çiğ öfkesiyle yazdıkları cümlelerinin, “Herkesten ve kendimden nefret ediyorum”, “Benim bu dünyadaki yerimi bilmiyorum, kendimi öldürmek istiyorum”, “Ailemdeki herkes ölse de kurtulsam” gibi yıllar sonra gülerek ve utanarak hatırlayacakları satırların, bir gün bir mahkeme salonunda delil olarak numaralandırılmış bir şekilde okunacağını bilmiyordu.

Larry’de zihni disipline edecek teknikler, orduda aldığını söylediği eğitimler vardı. Çocukların hem ağabeyi hem de danışmanı olacaktı. Çocukların o zamanlar Larry’nin orduda sadece 19 gün durabildiğinden ve ordudan atıldığından haberi yoktu.

Isabella 19 yaşındaydı. Hayatta anlamlandıramadığı çok şey vardı, Larry’yle her şey anlam bulmaya başlamıştı. Ergenliğin karanlık koridorlarından Larry’le çıkacaktı ve hatta artık yatağını da Larry’le paylaşıyordu. Larry, Isabella’nın saçını okşuyor, onu sakinleştiriyordu. (Burada ismi geçen Isabella Pollok daha sonra Larry’nin yardımcılığı rütbesini alıp, tüm bu tarikatvari düzenin yürümesi için çalıştığı için yardım ve yataklıktan temmuz ayında başlayacak mahkemesini bekliyor. 100 bin dolar kefaletle salındıysa da elektronik kelepçeli olduğu için tüm hareketleri takip ediliyor.) Talia’nın bir diğer oda arkadaşının adı Claudia. Claudia, Larry’nin onlara anlattıklarından o kadar etkileniyordu ki haftalık danışmanlık seansları almaya başladı. Hiçbir tıp eğitimi almamış olan Larry, seanslardan birinde Claudia’ya onun şizofren olabileceğini söylemişti. Daniel kendisinin eşcinsel olabileceğinden şüpheleniyordu, Larry’nin bu konuda keskin fikirleri vardı. Daniel eşcinsel değildi ve bunu anlama yöntemleri de Larry’deydi. Santos’un zaten intihar eğilimli olduğu biliniyordu. İki kız kardeşi vardı. Biri Harvard’da, diğeri Columbia’da eğitim görüyor ve ailesi üçünün eğitimi için varını yoğunu harcıyordu. Ailenin üç çocuğunu birden bu şiddet sarmalının içinde kaybetmesine günler kalmıştı, olacaklardan kimsenin haberi yoktu.

24B numaralı salon şimdi aradan geçen yılların ardından yetişkin yaşlarına gelmiş bu kadınları ve erkekleri dinlerken, karşılarında Larry Ray oturuyor. Larry Ray’in kılının bile kıpırdamadığı anlarda, New York’un iki delisi birbirini dürtüp adamın ağladığını, gözyaşlarını sildiğini iddia ediyor. Ben gözyaşı falan görmüyorum. Mahkeme salonundan dışarı çıkarken telefonda konuşurken bana çarpan, psikiyatrist olmasına günler kalmışken, Harvard üstü Columbia’da tıp doktorasını yaparken, Larry’nin tuzağına düşen, bütün videolarda yerlerde sürüklenen, dayak yiyen, apartman görevlisiyle seks yapmaya zorlanan, cinsel ilişkiye zorlandığı anların tamamı kayıt altına alınan, günlüğü sayfa sayfa okunan, bir daha doktorluk yapıp yapmayacağı belli olmayan, güvenini son kırıntısına kadar kaybeden, görüntüleri seyrederken savunma avukatlarına bu görüntüleri hatırlamadığını, seyrettikçe gözlerine inanamadığını söyleyen Felicia Santos’la göz göze geliyorum. Bir anlığına Felicia’yı Monica Lewinsky sanıyorum. Onun taktığı şapkalardan taktığı için de mi acaba desem de gözlerindeki endişenin aynı olduğunu fark ediyorum. Birileri hemen koşup fotoğraflarını çekmeye başlayınca Felicia Santos mahkeme binasının içine geri kaçıyor. Nereye kadar kaçabilecek acaba? Youtube’da Larry Ray’in çocuklara uyguladığı şiddetin videoları her gün biraz daha fazla izlenirken, davada Larry Ray’in şiddetinden nasibini alan Iban Goicoechea’nın ismini defalarca duymamıza rağmen, neden mahkemede tanık olarak dinlenmiyor sorusu aklımda geliyor. Mahkeme kapısının önünde ismini Google’a yazdığımda Iban Goicoechea’nın Larry Ray duruşması başlamasına günler kalmışken intihar ettiğini okuyorum. Ve jüriye bu bilginin verilmeyeceğini, Iban Goicoechea’nın intiharı arkasında ne gibi bir sebebin bulunduğu bilgisiyle kafasının karıştırılmayacağını görüyorum. Belki de hiç payı yoktur diye düşünülüyor olabilir mi? Hayattayken, kızı Talia’nın erkek arkadaşı olan Iban’ı uykusundan “Ölmek için harika bir gün değil mi?” diye uyandıran bir adam masum olabilir mi? Bunlar da buranın mevzuatına uygun ölümler mi? Amerika’da kölelik bitti sanıyor herkes değil mi? Gözünüzü seveyim, inanmayın.

Haftaya:

Bebek bezi ve emzik

Kapağı kırılan fırının maliyeti

Kaşmir kazak kaç para?

Bir yılbaşı gecesi

Slonim Woods 9

Ve davadanın devamı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.