Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Key yazdı: Bavul

“İyi olsunlar, kötü olsunlar, sözler birer ok gibidirler. Birkaçını bir arada fırlattın mı, biri mutlaka hedefi bulur.’’

“Giderlerse gitsinler…’’

İki bavul hazırla. Birine onlarsız yapamam dediğin kıyafetlerini koy, (iki aya kalmaz, arkanda neyi bıraktın neyi bırakmadın unutacaksın, her şeysiz yapıyor insan ama sen yine de beni dinleme) alıcı gözle uzun uzun dolabına bakmana gerek yok, en çok giydiğini giymekten yıprattığını, o yakası yırtık tişörtünü al, mutlaka birisi onu alma boşu boşuna diyecek sen al, birkaç pantolon, ayakkabı, bitti gitti. Bitti gitti dediysem de beni dinleme, bavuluna bir iki kitap da at. Beş tane, on tane, yüz tane almak isteyeceksin, alma. Ne yaparsan yap, hiçbir kütüphanen o ilk kütüphanene benzemeyecek. O yüzden üzme kendini. O güne kadar okumaya fırsat bulamadıklarını değil, okumaktan hırpaladıklarını, sayfalarının arasında doktorun yazdığı reçeteyi, doğalgaz faturasını unuttuğunu al. En yakın arkadaşının verdiği hediyeyi de bırak istersen çünkü sen başka bir hayatı denemeye gitme cesareti gösterdiğin için ilk seni silebilir, bir yıl içinde seni arayıp sormayan birine dönebilir ve sebebini hiçbir zaman öğrenemezsin. Kalbin kırılmasın, ekstra bagaj ödeme diye diyorum. Ama sen bilirsin. O hiç giymediğin elbiseyi de o damatlık pantolonunu da bırak. Yalnızlığın en sefil haline gidiyorsun, şık olmana gerek yok. Rahat kıyafetlerinle git ki koşabilesin, mücadelenin içine atladığında üstüm başım kirlendi diye dert etmeyesin.

Fotoğraf: Zoe Leonard

İki bavul hakkın var. İkincisine, işte ona tahammül ve yutkunma koy. Gittiğin yerde boynuna çiçeklerden kolyeler takılmayacak. Sabrını boynuna as. Cebine Birhan Keskin şiirlerini de doldur, lazım oldukça ya sabır ya sabır dokunursun. Yabancılarla konuşma diye çimdikler yedin, yabancı dil sınavına çalış diye azarlar işittin, şimdi de yabancı bir memlekete arkandan sular dökülüp uğurlanıyorsun, o ders çalış diye atılan çimdikleri de koy yanına, gülersin. Nurdan yengenden kahve, Erdal amcandan Çeçil peyniri, babandan şam fıstık, annenden lokum gelecek bavuluna koy diye, onların kenarına bol bol “halledersin sen’’ de sıkıştır. Halledemeyeceğin çok gün olacak. Kendini dargın dargın yere bakarken bulacaksın. Ne halt etmeye geldim diyeceksin. Her şeyin başı zor. Yalnızlığın çıraklığındasın. Başına öyle saçma şeyler gelecek ki, onları unutma, sonra o günleri iyi anma ihtimallerini de koy bavuluna. Maddi manevi feci kazıklanacaksın, ilk bulduğun ev berbat bir yerde olacak, orayı sana arkadaşların tavsiye etmiş olacak, boş ver, ikincisini kendin bulacaksın. İlk hastane tecrüben de berbat geçecek, doktor derdini anlamayacak, bir ağrı kesici verip seni evine gönderecek, bir de acayip bir fatura kesecekler, gözlerine inanamayacaksın. Boş ver, ikincisinde çözeceksin. Dişçide derdini tarif edemeyeceksin, o değil de onun yanındaki sızlıyor diyemeyeceksin. Sırtında geceleri başlayan yangını doktora anlatamayacaksın. Onu ancak ülkendeki doktor anlar, gece yangını zonadır der, o verir ilacını. Bunu kimse tarif edemiyor nasılsa dediğin gün kurdeşenlerini iyileştireceksin. Arkadaşlarınsız çıktığın için sana, sen varır varmaz bir habitat biçecekler, hemen onunla bununla tanıştıracaklar, zorla arkadaşlık olur mu, olmaz, oluyormuş gibi yapacaksın. O insanlarla bir daha hiç görüşmeyebilirsin. Üzülme. Onlar da nasılsa görüşmüyorlar ilk tanıştırıldıklarıyla! Evini de hekimini de bir rakı sofrasında mezeyi uzatsana diye dürteceğin arkadaşını da zamanla bulacaksın. Kendine yeni yoldaşlar dilediğin günler koy çantana, hepsi zamanını bekliyor, gelecekler yanına.

Deplasmanda sanıyorsun ya kendini, halbuki evindesin. O yüzden deplasmanda yediğin gollere değil, evinde kurtardığın golleri saysan iyi olur. Sen en iyisi yanına büyük hezimetler değil de küçük galibiyetler koy! Her maçı kazanan şampiyon yok bir de memleketin gerçeği bakarsın kendi ülkende beş yerken Avrupa’da şampiyon olmuşsun. Uzaklarda senin mahallendeki kurallar geçerli değil, buralarda beş korner bir penaltı değil. O kornerlerden yüz tane atman gerekecek. Ama atarsın. Bacaklarında derman kalmayacaksa, biraz da derman at çantana, anneannenden kalma usulü bir derman, misafir gelecek diye üç gün önceden yemek yapmaya başlayan anneanne dermanı. Çünkü başka bir ülkenin yükünü, bürokrasisini, hiyerarşisini, gizli ırkçılığını, koca bir yükü taşıyamadığın günler olacak. Ama o günler en başta çok fazlayken, yavaş yavaş azalacak. Alışacaksın. Bazı şeylere ise alışamayacağın için, egonun birazını evde bırak istersen. Onun tamamını alma yanına. Gerek yok. Kalbinin çatlayacağını sandığın günler olacak, çatlamaz da, sen yine de en sağlam yapıştırıcını al yanına. Çünkü çok gidemeyeceğin cenaze olacak, araya iş girecek, izin alamayacaksın, mesafeler, salgınlar, maddi dertler girecek. En yakınların, en sevdiklerin ameliyatlara girip çıkacak, yeğenin aşık olacak, kuzenin doğuracak, hepsini kaçıracaksın. Aaa sen o gün yoktun değil mi diyecekler hep. Sahi ya sen gelememiştin! Düğünlerden, doğumlardan gelen fotoğraflarda olmayacaksın. Cenazeleri tek başına kaldıracaksın, çocukların doğumuna tek başına sevineceksin. Yasında da kutlamanda da metroda birine yer verdiğini sonradan fark edeceksin. Sonra bir gün bir bakacaksın, barbunya yapacağın fasulyeyi de bulmuşsun, tutmayan pilavı yapacağın pirinci de. Bir bakmışsın mutsuzsun ama keyfin yerinde. Çok mu özledin? Dayanamıyor musun? Olmuyor mu? Dönersin. Olmadı kaçarsın. Kimse giderlerse gitsinler diye gitmedi bir yerden bir yere.

Elif Key’in “Bavul” başlıklı yazısını Gökçe Çiçek Kösedağı seslendirdi.

Elif Key’in önceki yazıları:

Misafirlik

Sığınak

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.