Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: Hangi Erdoğan sahici? Dün Suudi Veliaht Prens’e savaş açan mı? Bugün onu 40 yıllık dost gibi kucaklayan mı?

Erdoğan’ın Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile kucaklaştığını gösteren o tarihi fotoğraftan ilk olarak BAE’de yaşayan meslektaşım ve arkadaşım Yusuf el Şerif sayesinde haberdar oldum. Aslında bu fotoğrafın çekileceğini de haftalar önce yaptığımız canlı yayında (23 Mart) yine Yusuf söylemişti.

Şöyle demişti Yusuf: “Suudi Arabistan’a gitmek isteyenin oradaki Veliaht-Prens Muhammed bin Salman’la görüşmesi lâzım. Yani o olasılık değildir, yani herhangi bir yetkilinin Riyad’da sâdece Kral’la görüşüp gideceğini zannetmiyorum. Hele şu andaki durumda. Bu yüzden evet, böyle bir ziyâret bekleniyor. Sayın Recep Erdoğan Suudi Arabistan’a gitmek istiyor, böyle bir ziyâret bekleniyor. Fakat arada bir pürüz var, o da şöyle: Bu Kaşıkçı olayında, biliyorsunuz Suudi Arabistan mahkemesi yapıldı bitti ve konu kapandı. Fakat Türkiye’de hâlâ mahkeme dosyayı kapatmış değil. Bu Suudi Arabistan’ı rahatsız ediyor. Bu yüzden bence tek pürüz bu. Yani İstanbul mahkemesi ‘Artık tamam, biz Suudi Arabistan mahkemesinin kararını kabul ediyoruz, bu işi biz kapattık’ dedikten sonra, belki bu ziyâret daha kolay olabilir. Bilmiyorum, belki şartlar şimdi Ukrayna-Rusya savaşı yüzünden yakınlaşmaya daha fazla önem arz ettirir. Ama anladığım kadarıyla bu ziyâreti erteleten faktör budur. Adalet Bakanlığı’ndan bir adım bekleniyor. Gidilince elbette Veliaht-Prens Muhammed bin Salman’la görüşülmesi lâzım ve el sıkışması lâzım — bu bir şarttır. Eğer yeni bir sayfa açılacaksa ve ilişkiler artık daha geniş, daha olumlu olacaksa bu yapılması gerekiyor.”

Tam da dediği gibi oldu: Önce mahkeme davayı sonlandırmak için bakanlığa başvurdu, Bakan Bekir Bozdağ hemen “Biz de mahkeme gibi düşünüyoruz” dedi, sonra mahkeme dosyayı kapattı ve Erdoğan bu karardan 21 gün sonra Suudi Arabistan’a uçtu. Yusuf’un tutturamadığı tek şey, Erdoğan ile bin Salman’ın sadece el sıkışmayıp birbirlerini de kucaklamaları oldu.

Hazinden de öte

Bu kucaklaşma fotosunu Twitter’dan “Hazin!“ diye paylaştım. Aslında Erdoğan için “hazin“ olan pek bir şey yok. Zira onun özellikle dış politikada artık “180 derece“ olarak bile tanımlanamayacak nice dönüşlerine tanık olduk. Kuşkusuz bu fotoğraf, o dönüşlerin en uç ve çarpıcı dışavurumlarından biri olarak tarihe mal oldu. Erdoğan’ın bu fotoğrafını çektirmeyi istemediğini, Yusuf’un dediği gibi sadece el sıkışmakla yetinmeyi, hatta sadece Kral Salman ile görüşüp oğluyla hiç muhatap olmamayı tercih edeceğini düşünebiliriz. Ama anlaşıldığı kadarıyla Veliaht Prens, Cemal Kaşıkçı olayı sırasında doğrudan ve ısrarlı bir şekilde kendisini hedef alan Erdoğan’dan bu yolla intikam almak istemiş ve aldı.

Erdoğan’ın rahatsız olduğu muhakkak ama hüzün yine onun değil, bizim, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hanesine yazıyor yine. Şöyle ki, dünya çapında bir gazeteci sırf kendilerini eleştirdiği için Veliaht Prens’in talimatıyla İstanbul’un göbeğindeki kendi ülkesinin, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda önce işkence görüp sonra vahşice katlediliyor ve ceseti de yok ediliyor. Ardından Türkiye’yi yönetenler, olması gerektiği gibi, bu vahşetin cezalandırılması için gerekli mekanizmaları işletiyor, bunu uluslararası platforma taşıyor, dolayısıyla içeride ve dışarıda takdir ediliyorlar.

Sonra ülkedeki ekonomik kriz derinleşince akla gelen çarelerden biri Suudi Arabistan ile arayı yeniden düzeltmek oluyor. Bu uğurda Riyad’ın, daha doğrusu Muhammed bin Salman’ın bütün dayatmaları kabul ediliyor. The Guardian’a konuşan Suud yetkililer pişkince “Bizim ona ihtiyacımızdan daha çok onun bize ihtiyacı var ve o bizim ayağımıza geldi. Erdoğan bu duruşuyla milyarlarca dolarlık gelir kaybına uğradı. Bu yüzden ticaret koşullarını biz belirleyeceğiz” diye konuşabiliyorlar.

Bütün bunları tanımlamada hazin yeterli bir sıfat olmayabilir.

Toplu özür dileme töreni

Bu kucaklaşma fotosu akla o meşhur atasözünü getiriyor tabii ki: Denize düşen yılana sarılır. Erdoğan’ın düne kadar en hafif tabirle ”yılan” olarak tanımlayageldiği Veliaht Prens ile kucaklaşması denize düşmüş olduğunun itirafından başka bir şey değil. Fakat bunu öyle şatafatlı bir şekilde yapıyor ki sanki dün hiç yaşanmamış. ”Şatafat” derken, öncesinde ve ziyaret sırasında söyledikleri; neredeyse tüm kabineyi, MİT Başkanı’nı ve önde gelen kurmaylarını yanında götürmüş olmasını ve umre görüntülerinin övünçle paylaşılmasını kastediyorum.

Peki hangi Erdoğan sahici olan? Bana göre dünkü Erdoğan da ”sahici” idi bugünkü de. Süleyman Demirel’in ”dün dündür, bugün bugündür” sözlerini fazlasıyla aşmış pragmatist ve otoriter bir siyasetçi Erdoğan. İktidarını koruyabilmek için ilk feda ettiği şey ”tutarlılık” oldu, bundan sonra da öyle olacağı kesin.

Sahici olmayan, dün onun yaptıklarını büyük bir coşkuyla destekleyip ”Ama…” diye başlayan her türlü ikaz ve itirazı vatan hainliğiyle eş tutan destekçilerinin, bugünkü durumda da aynı tutumu benimsemeleri, ”ulusal onur, gurur” gibi şeylerden bahsetmeye kalkanları ”reelpolitik” bilmemek ve tabii ki yine vatan haini olmakla suçlamaları.

Hazin bile değil!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.