Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Bayramlarda hatırlanıp hızla unutulanların güvencesizliği

Bugün 1 Mayıs işçi bayramı, yarın ise Ramazan Bayramı. İkisinin ortak paydasında Türkiye’de güvencesiz ve çalışan yaşlı nüfusuna dair yazmak istedim bu hafta. Bayram gelince sıklıkla anılan ama dertleri, kaygıları ve yaşam mücadeleleri çoğunlukla görmezden gelinen bir gruptan söz ediyorum.

Geçtiğimiz aylarda IstanPol’de Alphan Telek ve Cem Özgüzel ile “Türkiye’de İşgücündeki Yaşlılar ve Güvencesizlik” başlıklı bir rapor kaleme aldık. Bizi bu raporu yazmaya iten pandemi önlemleri sırasında “görmezden gelinen” bir gerçeklik oldu: İşgücündeki yaşlılar. Pandeminin hayatımızı etkilemeye devam ettiği Ocak 2021’de sosyal medya ve medyada yayılan bir video ve bu videoya gelen tepkiler oldukça dikkat çekiciydi. Videoda yasağa rağmen otobüse binen 65 yaş üstü vatandaş, şoför tarafından otobüsten indirilmeye çalışılıyor, buna karşılık yaşlı kadın sağlıklı olduğunu ifade ediyordu. Çeşitli basın yayın organlarında “65 yaş üstü kadının otobüse binme ısrarı” olarak haberleştirilen durum kimilerince de “sorumsuzluk” olarak nitelendirilmişti. Oysa olayın görünmez kılınan ve salgın yönetim politikalarında dikkate alınmayan tarafı yaşlı kadının sözlerinde ortaya çıkıyordu:

“Maske takılı, hasta da değilim. Üç tane merdiven sildim, çalıştım. Ben çalışmazsam açım. Versin biri parayı tamam gitmem otururum. Beni kim getirip götürecek?”

Pandemi önlemleri sırasında risk grubunda bulunan bu insanlar “halihazırda emekli ve evde” kabul ediliyordu. Oysa evde kalmak aç kalmak demekti. Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo’nun bizlere anlattığı yüzlerce hikâye de bu gerçekliği en çıplak haliyle ortaya koyuyordu.

Bayram günleri haberlerde, reklamlarda sık sık atıf yapılan yaşlıların güvencesizliği Türkiye’de adeta konuşulmayan konulardan biri. 65 yaş ve üstü nüfusun durumu derinleşen ekonomik krizle birlikte daha da zorlaşıyor. Geçtiğimiz günlerde bir sokak röportajında konuşan yaşlı bir birey, “Başka ülkelerde insanlar emekli olunca dünyayı geziyor, ben emekliyim ama kendi köyüme gidemiyorum” diyordu. Dahası bugünlerde emekli aylığı ile geçinmek imkânsız duruma geldi. Yine sosyal medyada bayat ekmekleri toplamak zorunda olan emekli bir vatandaşın gözyaşlarına tanık olmuştuk. Belki bu bayramda pek çok kişi ilk kez torunlarına harçlık veremeyecek, bayram şekeri, tatlı almakta çok zorlanacak. “Değerlerimizi kaybediyoruz” tartışmasının artık ekonomik bir boyutu var.

Türkiye kamuoyundaki tartışmalarda sıklıkla genç, dinamik nüfusu ile anılıyor. Oysa Türkiye toplumu aynı zamanda “yaşlı toplum” kategorisinde yer alır. 65 yaşından büyük kişilerin toplam nüfusa oranı yüzde 7’yi aşmışsa o toplum “yaşlı toplum” olarak sınıflandırılıyor. Çok yaşlı toplum ise toplam nüfusun içinde 65 yaşından büyük kişilerin oranının yüzde 10’u aştığı toplumlardır. Türkiye’de yaşlı nüfus oranı yüzde 9,5. Türkiye oldukça da hızlı yaşlanan bir toplum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın projeksiyonlarına göre bu oranın 2023 yılında yüzde 10’u, 2060 yılında ise yüzde 22’yi, 2080 yılında ise yüzde 25’i aşacağı öngörülüyor. Üstelik artık genç nüfusu da güvencesiz olan bir Türkiye var. Yani yaşlıların güvencesizliği de yaşlı nüfus gibi katmerlenecek.

OECD ve AB ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’nin 65 yaş ve üstü nüfus oranı diğerlerine göre az olmasına rağmen, Türkiye’de 65 yaş ve üstü çalışanların istihdamdaki oranının fazlalığı dikkat çekmektedir. IstanPol raporumuzda yer verdiğimiz bulgulara göre, Türkiye’de 65 yaş ve üzeri çalışanların aynı yaş grubundaki nüfusa oranı AB’nin üç katıdır (yüzde 12).

65 yaş ve üstü çalışanların çoğunun daha prestijli ve gelir getiren, güvenceli ve serbest işlerde (dişçilik, doktorluk, akademisyenlik gibi) çalıştığı düşünülebilir. Ancak 65 yaş ve üstü çalışanların yüzde 60’ı toplumda en az kazanan yüzde 25’lik gruptadır. Dahası, en az kazanan yüzde 50’lik kesimle birleştiğinde bu oran 65 yaş ve üstü nüfus için yüzde 70’in üzerine çıkıyor. Öte yandan, gelir düzeyi en düşük yüzde 25’lik grupta sigortasızlık oranı 65 yaş ve üstü vatandaşlar için yüzde 75 civarında.

Türkiye’de mevcut ekonomik koşullarda emekli aylıkları çoğunlukla yetersiz. Bu nedenle yaşlıların hayatlarını idame ettirmek için zorunlu bir şekilde çalışmayı tercih ettikleri düşünülebilir. Öte yandan, raporda yine vurguladığımız gibi yaşlıların işgücüne katılmaya çalışmasının bir başka sebebinin yeteri kadar sosyal yardım alamaması, ya da bu hakkını kullanamaması olduğu düşünülebilir. Türkiye’de politika yapıcıların anma mesajlarından ziyade tüm bu gerçeklikleri göz önünde bulundurarak yaşlanan toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak politikalar geliştirmeleri gerekiyor.

Bu bayram büyüklerimizi sadece “saygı ve hürmetle” değil yaşadıkları ve görünmez kılınan sorunları ile de anmak istedim. Türkiye’de her yurttaşın adil, eşit ve refah içinde yaşadığı bayramlar dileğiyle…

*Bu yazıyı yazarken “Türkiye’de İşgücündeki Yaşlılar ve Güvencesizlik” raporumuzun bulgu ve verilerini kullandım. Daha geniş bir değerlendirme için raporun tamamını inceleyebilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.