Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğa Üründül yazdı: E-sporcuları “atlet” kabul edebilir miyiz?

E-spor veya elektronik-spor, elektronik ortamda rekabetçi düzeyde müsabakalar bütününün jenerik ismi. Özünde, teknolojinin gelişmesiyle büyüyen bilgisayar oyunları pazarının dünyada büyük organizasyonlar düzenlemesiyle ve iyi oyuncuların birbiriyle müsabaka yapmasıyla ortaya çıktı. Açıkçası benim de kafamın karışık olduğu bir konuyu birlikte çözümlemeye çalışacağız. Hazırsanız başlıyoruz…

“Spor” olgusunun çıkışına bakmak belki bize yol gösterir. İlk insan ile ortak yaptığımız bazı rutinlerimiz var. Mesela yemek yemek, keşfetmek, üremek, sosyalleşmek gibi. Aslında ortak bir daha özelliğimiz var. Oyun oynamak. İlk insanlardan beri süregelen bir rutin oyun kurmak, yaratmak. Tabii ki oyun olgusunda ciddi değişimler var. Eskiden gladyatörler arenalarda birbirlerini doğrarken, şimdi insan sağlığının belirli kurallarla korunduğu, düzenli sahalarda “spor” adı altında oyunlar oynanıyor. Coğrafya fark etmeksizin arkeolojik kazılarda, toplanılıp yapılan fiziksel aktivitelerin izlerini görmek mümkün.

Yıllar içinde insanlık birlikte yaşamayı öğrenince, kendilerini diğer topluluklara karşı korumak için askeri düzenlemeler yaptı. En güçlüler köyün koruyucusuydu. Zamanla köyün koruyucuları, düşmanlara gözdağı vermek için fiziksel temasın öldürücü veya sakat bırakıcı boyutlara ulaştığı organizasyonlarda karşı köyün en güçlüsü ile mücadele etmeye başladı. Güreşti, kılıç salladı, halat çekti… Ülkelerin de oluşmasıyla birlikte “güçlü”nün kimliği de “en iyi atlet”e evrildi. En iyi atletler ülkelerinin spor programlarını temsilen olimpiyatlara katıldı. 1896’da Atina’daki ilk modern Olimpiyat Oyunları’ndan sonra savaş ve oyun üzerinden propagandayı kendisine düstur edinen diktatörler de bu zemini kullanarak, kendi insanlarının üstün olduğunu tüm dünyaya ispatlamaya çalıştı. 1936 Berlin Olimpiyatları, 1978 Arjantin Dünya Kupası, 2008 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları… Spor ve savaş iç içeydi artık. Hatta günümüzde, spor organizasyonları, kişilerin ve toplumların “algı yaratımının” zemini oldu. Katar’da Dünya Kupası, Suudi Arabistan’da Formula 1 yarışları insan haklarının hiçe sayıldığı ülkelerin ev sahipliğinde yapılacak/yapıldı ve toplumların zihninde bu ülkeler berraklaştırıldı. Bu da bir nevi modern savaştı.

Şimdi gelelim E-sporcuların bu tartışmadaki yerine. İlk insanlar gibi fiziksel kuvvetleriyle rekabetçi olabilirler mi? Pek sanmam. Lakin şöyle de bir durum var. Ukrayna-Rusya savaşı bize gösterdi ki, savaşların da bir kısmı dijital ortama kaymış durumda. Bilgisayar korsanlarının hackleme aktivitelerinden bahsetmiyorum. Sığınaktaki bir asker, uçurduğu drone ile ciddi zararlar verebiliyor. Uçak simülatörlerinde başarılı olan birkaç Ukraynalı e-sporcunun, savaş sırasında drone uçurarak Rusya saldırısında etki ettiğini biliyoruz. Yani spor olgusundaki “Benim askerim, senin askerini döver” mevzusunda bir güncelleme olduğunu söylenebilir. Yani e-sporcu için “Evet, atlettir” denilebilir fikrine yaklaşıyorum lakin beni bu düşünceden uzak tutan bir durum var. Fiziksel aktivite azlığı…

Olimpik bir atlet ile bir e-sporcunun üst düzey müsabakalara hazırlanış metotlarını karşılaştırırsak eğer, bazı ortak noktalar ve ayrılan yerler göreceksiniz. Ortak noktaları, ikisi de en az günde 8-9 saatini bu işe ayırıyor. İkisi de zihinsel olarak yaptığı işe odaklanmak zorunda. Lakin bu 8-9 saatin nasıl değerlendirildiğine bakmak lazım. Atletlerin birçoğu güne erken başlar. Hani şu giderek efsaneleşen bir video var ya. Oradaki sözler elit sporcuların güne başlangıcını da çok güzel özetliyor: “Yastıktan kafamı kaldırıyorum. Bakıyorum güneşe, ‘Evet’ diyorum, ‘Doğdu güneşim’. Kalkıp elimi yüzümü yıkıyorum, güzel bir banyo, sağlam bir kahvaltı…”. E-sporcuların günlük rutinlerinde güzel bir kahvaltı var mıdır bilmiyorum. Çok fit çocuklar değil. Erken kalkmadıklarını biliyorum. Çünkü geceleri, gündüzlerine karışmış bir hayat yaşıyorlar. Özellikle reflekslerinin gelişmesi için elbette bazı fiziksel antrenman yapıyorlar. Lakin o da atletlerin antrenmanlarıyla kıyaslanmayacak düzeyde. Şunu da atlamamak gerek sporcuların emekli olduklarında sağlıklı şekilde hayatlarına devam etmelerine rağmen, e-sporcuların kötü beslenme ve uykusuzlukla nasıl sağlıklı kalacakları da merak konusu.

En iyisi sevgili eşimin sporcu tanımına sadık kalmak sanırım. Ona göre spor tanımı: “Doktora gitsen. Doktor sana spor yap dese, sen de desen ki ‘Ben spor yapıyorum’. Doktor da sorsa, ‘Ne sporu yapıyorsunuz’ diye. Sen de ‘Ben e-sporcuyum, kalp-damar rahatsızlığı olmaz bende’ diyebilir misin?” Aslında fiziksel aktivitenin azlığı e-sporcuları “atlet” kategorisinden uzaklaştırıyor. En kolayı e-sporculara, e-atlet demek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.