Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Arzu Yılmaz yazdı: Kindar devlet

“Devlet bana küstü” demişti bir hocam, henüz Mülkiye’de bir yüksek lisans öğrencisi olduğum dönemde.  Bir vehme kapılmış da değildi üstelik. Kürt sorunuyla ilgili yayınladığı raporun hararetle tartışıldığı günlerde, üst düzey bir bürokrat kulağına fısıldamıştı bu sözleri: ‘Devlet sana küstü!’

Yıllar sonra, benzer bir tespiti bu kez Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden üst düzey bir bürokrat benim kulağıma fısıldadı: 

-“Küstü!

-Kim küstü?

-Erdoğan…

-Kime küstü?

-Bize, referandumu yaptık diye. 

-Neden?

-Benden habersiz iş yaptınız diye küstü!

Doğrusu bu fısıltıların üzerinde durmak bugüne kadar aklıma gelmemişti. Nihayetinde, devletin Kürt politikasını kişilerden ya da olaylardan bağımsız tarihsel bir tutarlılık içinde açıklamaya yardımcı olacak çok daha somut veriler orta yerde dururken, kim kime ne zaman niye küsmüş acaba diye iz sürmeye hiç gerek duymadım. 

Fakat Türkiye’yi uluslararası alanda geç de olsa ağır bir fatura ödemek zorunda bırakması muhtemel Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davaları konusunda devletin neden inat ettiği sorusunun peşine düştüğümde, devletin yalnızca küsmekle kalmayıp aynı zamanda kin tuttuğunu da öğrendim. 

Dolayısıyla, bu küslük meselesini, hele devletin başında “Kininizi diri tutun” diyen biri varken, daha ciddiye almak gerektiğine kanaat getirdim. 

Osman Kavala’ya devletin kin tutacak kadar küsmesinin nedenini hala dava dosyasına delil diye konan saçma-sapan iddialara bakarak anlamaya çalışan kalmamıştır herhalde. Zira “Hiç bir şey olmasa bile bir şey oldu“cular bile Henri Barkey’in yaptığı son açıklamadan bu yana sesini kesti. 

Peki Kavala neden hala tutuklu?

Çünkü devlet Osman Kavala’ya başkanlık sistemine karşı çıktı diye küsmüş. Malum, İmralı tutanaklarına da yansıdığı üzere, Kavala “Başkanlığın totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişeleniyor“du. Öyle anlaşılıyor ki, devletin Kavala’ya kinlenmesinin nedeni ise HDP’nin Haziran 2015 seçimlerinde büyük ölçüde Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” şiarı üzerinden kazandığı başarı. Bu sözün sahibi gerçekten Kavala mıydı, hala meçhul.  Fakat o seçimim mağlubu AKP ve MHP bir kez devlet olduklarında, ki bunun için 15 Temmuz  2016’yı beklemeleri gerekti, önce HDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’la birlikte HDP milletvekilleri sonra da Osman Kavala tutuklandı. 

Bu arada, Demirtaş’a duyulan kinin nedeni de sadece başkanlık sistemine karşı çıkması ya da Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin hem AKP’yi hem MHP’yi mağlup etmesi değilmiş. Seçimlerden sonra, Demirtaş’ın Erdoğan hakkında “Korkma, asmayacağız, adil yargılayacağız” demesiymiş en büyük kabahati. Bir de, yine seçimlerden sonra, “YPG Fırat’ın ötesine geçecek ve sen de suyun bu tarafından mal mal bakacaksın” demiş Demirtaş. Aslında Demirtaş bunu Ahmet Davutoğlu’na söylemiş ama…Devlet küsmüş bir kere!

Ya Aysel Tuğluk?

Demans hastalığı nedeniyle aylardır salıverilmesi için çabalayanların haberi olsun. Çevik Bir de aynı hastalığa tutulmuş olması nedeniyle serbest bırakıldı diye sakın umutlanmayın. 

Zira devlet Aysel Tuğluk’a da küsmüş!

Bu küslüğün nedeni ise çok daha eski…

AKP’nin 27 Nisan 2007 e-muhtırası nedeniyle soğuk terler döktüğü günlerde meğer Aysel Tuğluk “Kemalistler’e göz kırpmış!”. 27 Mayıs 2007’de Radikal 2’de yayınlanan “Sevr Travması ve Kürtlerin Empatisi” başlıklı yazısında Tuğluk demiş ki: “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.” Bunla da kalmamış ve eklemiş: “AB üyelik süreci, ABD’nin Irak işgali, Türkiye’deki ve Irak’taki Kürt sorununun emperyalist müdahalelerle geldiği son aşama ve AKP iktidarının ekonomik ve politik uygulamalarla uyumlu dış politikası çok ciddi kaygılara sebep oluyor. En azından dürüst olarak kabul edebileceğimiz Türk yurtsever kesimlerce ve özellikle Kemalist aydınlarca bu kaygılar üst düzeyde yaşanıyor. Burada bizim açımızdan sorulması gereken, Kürtlerin tavrının ne olacağıdır. Bize göre Türk halkının korku ve kaygıları ciddi düzeyde gerçekçidir, anlaşılmaya değerdir. Türk halkı tekrar Sevr tehlikesine benzer bir durumla karşı karşıyadır tespitini rahatlıkla yapabiliriz’.

Sakın bu anlattıklarıma dedikodu deyip geçmeyin. Ankara’da Meclis koridorlarında, Saray dehlizlerinde dolaşanlara “N’oluyoruz?” diye sorduğunuzda anlatılanlar bunlar. Hiç kuşkusuz, yaşanan tüm hukuksuzlukları, yargısız infazları ve kepazelikleri meğer devlet küsmüş diye açıklamak mümkün değil. Ama söz konusu Kürt meselesi olduğunda, bu küslükleri dikkate almak gerektiği kesin. 

Zira bu devlet gerçekten kindar!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.