Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Eski eserleri sahiplenmek bir sorumluluktur

Zaman zaman basında yurtdışına illegal yollardan kaçırılmış eski eserlerin iadesi haberlerini görüyoruz. Birkaç yüzyıl boyunca Anadolu’dan yasal ya da yasa dışı yollarla, şu ya da bu şekilde kaçırılmış on binlerce eserin yanında iade edilenler kuşkusuz devede kulak bile değildir. Buna rağmen bu çabaları çok değerli görüyorum. Osmanlı’nın klasik döneminden başlayan bu yağma, önceleri birkaç taş parçası olarak görüldüğü için çok önemsenmemiş, sonra sonra durumun farkına varılsa da yine de ciddi tedbirler alınmamış, hatta göz yumulup, bazen teşvik bile edilmiştir. “Hasta Adam”, Düvel-i Muazzama ile ilişkilerini “birkaç taş parçası” için bozmak istemez. Bu konuda ilk yasal çerçeve eksiği ve fazlası ile Osman Hamdi Bey tarafından çizilmeye çalışıldı. Lakin Anadolu’nun her yerinde özellikle Ermeni ve Rum göçlerinden sonra boşalan köyler defineci denilen bir insan türü tarafından adeta yağmalandı. Artık sadece antik eserler değil, Anadolu’nun tüm zenginlikleri defineciler tarafından yurtiçinde ya da dışında haraç-mezat satıldı. Rahmetli Hrant Dink’in Aksaray Defineciler Kahvesi’nde yaşadıklarını acı acı anlatmasını hiç unutmam. 

Sosyal medyada zaman zaman 1204’te İstanbul’dan Venedik’e kaçırılan dört at heykeli gündeme geliyor. Bazı insanlar bu heykeller ne zaman gündeme gelse heykellerin geri istenmesi için kampanya başlatıyor. Zannediyorlar ki bu mümkün. Bu konuyu uzaktan yakından bilmeyen pek çok insan da bu trene atlıyor. Hemen bir sahiplenme, “Geri isteyelim, eserlerimize sahip çıkalım” sesleri çıkıyor. İstenecek şey var, istenemeyecek şey var. Birincisi 1204’de bu atlar kaçırılırken ne Osmanlı ne Türkiye Cumhuriyeti vardı. İkincisi kaçıran ülke Venedik Cumhuriyeti tarih oldu, üçüncüsü kaçırılan ülke Bizans devleti tarih oldu, dördüncüsü bu atlar es kaza Venedik’e kaçırılmasaydı acaba yerinde olabilir miydi? Bunun en güzel cevabı kaçırılmayan beşinci at heykelinin akıbetine bakarak verebiliriz. İstanbul’un fethinden sonra Ayasofya Meydanı’nın tam ortasında bir sütun üzerinde Ayasofya’nın kurucusu İmparator Jüstinyanus’un bir heykeli bulunuyordu. Jüstinyanus elinde bir küre ile bindiği atın üzerinde doğuya doğru bakıyordu. Bu heykel her nasılsa Venedikliler tarafından kaçırılmamıştı. Heykelin varlığı erken dönem Osmanlı minyatürlerinde tespit edilmiştir. Bu kaide ve heykel Beyazıt yahut Yavuz devrinde yıkılır, heykel bir müddet Topkapı Sarayı bahçesinde bekletilir, sonra Tophane-i Amire de eritilip top dökülür ve tarihe karışır. Heykelin son parçalarını Petrus Gyllius görüp not eder. Bu heykelin varlığından ve akıbetinden bu şekilde haberdar oluyoruz. 

Bir deyim olarak “Her şerde bir hayır vardır” lafını çok severim. Bu dört at artık tarihe karışmış iki devletin savaş ganimeti olarak alınıp götürülmeseydi, ihtimal, Jüstinyanus heykelinin başına gelenler onların da başına gelecekti. Elbette devirler değişti, bizler değiştik. Ama acaba bu yeterli mi? Anadolu’da bugün hala definecilik sürüyor, her yer köstebek tarlası gibi. Ünsiyet kurmayı bir türlü beceremediğimiz pek çok şeyi yağmalayıp yok edebiliyoruz. 

Bunun en güncel örneği İlhan Koman’ın Akdeniz heykeli değil mi? Heykel maruz kaldığı vandalizm hareketleri yüzünden bir kültür merkezinin içinde korumaya alınmak zorunda kaldı. Türk heykel sanatının başyapıtı bir meydan heykelini meydanlarda sergileyemez olduk. 

Elbette yurtdışına yasadışı olarak kaçırılmış her şeyin peşine düşelim ama bir onları iyi koruyacaksak bunu yapalım, ikincisi bunların çoğunun zamanında emir, izin, ferman vs ile çıkarıldığını unutmayalım. Karun’un hazinelerini yıllarca uğraşıp getirdikten sonra en değerli parçası Kanatlı Deniz Atı’nın Uşak Müzesi’nde sahteleriyle değiştirildiğini de tekrar hatırlayalım. 

Herkese iyi hafta sonları

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.