Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Muhalefetin gerçek rakibi belli oldu

Türkiye son hızıyla seçim virajını dönerken iktidar kendini içerde ve dışarda yeni manevralarla rahatlatmaya çalışıyor. Bir taraftan seçim ekonomisine odaklanıp kaybettiği seçim desteğini toparlamak istiyor. Diğer taraftan da dış politikada hem içerdeki seçmeni mobilize edecek hem de uluslararası aktörlere “Her şeye rağmen bildiğiniz, tanıdığınız, Batı ile de Doğu ile de diyalogları olan Erdoğan ile devam etmek sizin de çıkarınıza” mesajı veren adımlar atılıyor. 

Muhalefet için bunlar “algı yönetimi”. Doğru. Ancak, mevcut şartlarda iktidarın elindeki en önemli araçlardan biri olan algı yönetimi ile baş edecek stratejileri üretmek de muhalefetin görevi. Muhalefet “Bunlar algı yönetimi” deyip çekildiğinde siyaset yapmış olmuyor. Öte yandan, iktidar kendini can havli ile kurtarmaya odaklamışken, muhalefet iç tartışmalarına kilitlenmiş durumda. Bugüne kadar muhalefetin en büyük rakibi şüphesiz ki Erdoğan’dı ancak artık muhalefetin rakibi bizzat kendisi. Mevcut şartlarda Erdoğan destek kaybederken, muhalefet önemli adımlarla kayda değer bir ilerleme sağladı. Fakat gelinen noktada bu durum, muhalefette rehavet ve rekabete yol açmış gibi görünüyor. Muhalefetin kendi içindeki tartışmalarının uzun sürmesi ve dozajının gittikçe yükselmesi Erdoğan’a da toparlanmak için alan ve zaman veriyor. Erdoğan mevziisini güçlendirir, taktiğini hazırlarken muhalefet strateji mücadelesi veriyor. Zaman ise artık çok az ve muhalefetin aleyhine.

Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı tavşanlar iktidarı kurtarır mı bilemeyiz, ama Erdoğan’ı yenmek sanıldığı gibi kolay değil. Erdoğan, krizleri fırsata çevirmekte usta. Cumhurbaşkanı ekonomik şartların bu denli aleyhine olduğu bir dönemde toparlar mı toparlayamaz mı bunu zaman gösterecek ancak muhalefetin buna fırsat verme şansı, kendi içinde rekabete düşme şansı yok. Çünkü başka bir Türkiye yok, başka bir fırsat yok. 2023’te seçim kaybedilirse ne mevcut liderler kalır ne de mevcut muhalefet partileri kendilerini toparlayabilir. 

Muhalefet iktidara yüklendikçe, algı yönetimine karşı doğrulara çeken bir siyaset tarzı benimsedikçe, halkın dertlerinin taşıyıcısı olup sorunlarına çözüm önerdikçe iktidar yalpalıyor. Kendini var ettiği zemin altından kayıp gidiyor. Yani muhalefet, iktidarın çizdiği sınırların dışında siyaset yaptıkça kazanıyor. Ancak son zamanlarda muhalefete dair gündemde yer tutan konular İYİ Parti-DEVA gerilimi, İYİ Parti-HDP gerilimi, İYİ Parti-CHP adaylık tartışmaları… Muhalefetin mesajları da imaları da hep içe dönük. Kamuoyu da sır çözmeye çalışıyor. Haliyle, medyaya egemen iktidar için de bulunmaz fırsatlar sunuyor bu tartışmalar. Oysa seçime bir seneden az vakit kala bütün odak artık iktidarın politikalarına karşı topluma alternatif sunmak olmalı. Muhalefet arasında elbette tartışmalar, yaklaşım farklılıkları olacak ancak bunların yüksek perdeden ve sertleşerek yapılması, temel konularda uzlaşı sinyallerinin gecikmesi muhalefet için risk.

Muhalefet için üç kritik sınav ve işbirliği alanı var: 1) Seçimi kazanacak stratejiler geliştirmek 2) Seçim güvenliğini sağlamak 3) Seçim kazanılırsa demokratikleşmeyi sağlamak. Bu üç hedefin gerçekleşmesi için muhalefet partileri arasında yer yer esnek, yer yer etkin işbirliği alanları oluşabilmeli. Oysa tartışmaları şekillendiren üç odak 1) adayın kim olacağı 2) aday tercihi ve kabinede hangi partinin ne kadar ağırlığının olacağı 3) seçim ittifaklarının dar mı geniş mi olacağı.

Adaylık konusu şüphesiz ki seçimi kazandıracak stratejiden bağımsız değil ancak burada keskinleşen hatların mutlaka bir an evvel bir uzlaşıya dönüşmesi gerekiyor. İYİ Parti kanadından Yavaş’ın adaylığına yönelik sinyaller gelirken, CHP’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda parti içinde uzlaşı sağlanmış görünüyor. Strateji değiştirip belediye işlerine odaklanan İmamoğlu ise bu iki kanadın mücadelesinden avantajlı çıkabilir. İYİ Parti ve CHP kanadından da onay alabilir. Demirtaş ise Medyascope’a verdiği röportajında Kılıçdaroğlu’nun adaylığına yeşil ışık yaktığını gösteriyor. Mevcut tabloda adaylığa en yakın, belki de geçiş dönemi için en avantajlı isim Kılıçdaroğlu. Üstelik son dönemde popülaritesini de oldukça artırdı. Ancak bu üç isimden hangisi aday olursa olsun aday belirlenene kadar geçen sürecin doğru yönetilmesi gerekiyor. Kamuoyundaki tartışmalar, bazı parti kurmaylarının çıkışları aday adaylarını yıpratıcı şekilde devam ediyor. Her adayın “taraftarı” olan kişilerin de diğerlerine karşı daha keskin olmasına sebep oluyor. Muhalefet, adayı kendi içinde kutuplaşma ile belirlerse aday kim olursa olsun seçime 1-0 yenik başlar. 

Öte yandan seçmen siyasilerin atışmalarından bıkkın. Siyasetin sorunlarına çözüm önermesini bekliyor. Gerilim siyaseti sanıldığının aksine sonuç vermiyor. Örneğin, İYİ Parti “Biz çözeriz”; “Az kaldı” gibi kampanyaları ile Akşener’in toplumun sesi olmasıyla önemli bir ivme yakaladı. Ancak, İYİ Parti bugün gerginliklerle gündemde. MetroPoll’e göre son dört ayda iktidar oyunu dört puan artırmış, İYİ Parti’de ise azalma var. Farklı anketlerde, farklı sonuçlarla karşılaşmamız mümkün ancak en önemlisi muhalefetin her adımı dikkatle atması ve seçimi kazanacak politikalara odaklanması.

Altılı Masa’nın Türkiye için neden çok önemli olduğunu defalarca yazdım. Ancak, Altılı Masa’nın soyut ilkelerden somut siyasete geçmesi gerektiğini de… Zaman hızlı geçiyor, seçim kapıda. Somut programlar, söylemler üzerinde önce kurmaylar fikir birliği içinde olmalı ki parti örgütleri de işin aslını bilsin, öğrensin. Parti örgütleri öğrenmeli ki seçim meydanında halka anlatabilsin… Türkiye’nin kader seçimi kapıda, iktidar bütün olanakları ve tüm gücüyle son hamlesini yapmaya hazırlanıyor. Muhalefet ise iktidarı hafife almadan, tartışmaları bir an evvel nihayete erdirip, kararlılıkla seçmenin ve örgütlerinin zihnini netleştirmeli

Muhalefetin İYİ Parti’ye de HDP’ye de CHP’ye de ihtiyacı var. İttifakların oluşma ekseni de siyasetin doğasından gelmiyor tam da pragmatik bir sebepten ortaya çıkıyor: Seçimi kazanmak. Ama bu pragmatik sebep Türkiye ve ülkeden umudu kesmiş milyonlar için hayati. Muhalefetin ise bu hayati fırsatı riske atmaması gerekiyor. Muhalefet kendi içinde değil iktidarla rekabete odaklandığında kazanacak. Muhalefet her ne kadar iktidarı zayıflamış görse de iktidarla aradaki makas 20 puanmış gibi çalışılmalı ki makas sahiden muhalefet lehine 10-20 puan olsun, iş şansa kalmasın.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.