Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: CHP PRO 2023

13 Kasım 2022 Pazar günü belki biraz nefes almak, belki gelecek kaygısından biraz olsun uzaklaşmak, belki özel bir günü kutlamak ya da sadece o renk cümbüşünü yaşamak için Taksim’de yürüyen insanlar, biz korkalım, susalım, sinelim diye büyük bir gürültüyle bir anda yok edildiler. Sustuğumuz falan yok. Ama konuşmanın bir faydası da yok. Artık sokaklarda hesap soramıyoruz, haykıramıyoruz çünkü sadece iktidar değil, muhalefetimiz bile sadece sandıkta günlerini göstermemizi istediği için “Siz bilirsiniz” dedik ve uzun bir süredir ülkecek ev hapsindeyiz. Sadece sosyal medyada klavye delikanlılığı yapabiliyorduk ama onu bile çok gördüler. İktidarı, muhalefeti elbirliği ile etrafımıza sıkı bir bant çektiler. Seçim gününe kadar, sınırı geçtiğimiz an “Silivri soğuktur şimdi” diye öten elektronik kelepçelerle 2023’te bir pazar sabahı oy kullanmak için evden çıkacağız.

Güzide muhalefetimiz, “Bizimle ne ilgisi var ya hu?” demeyin. Bu aslında uzun zamandır sizinle ilgili. Güvendiğimiz dağlara kar yağmasıyla ilgili bu. Her daim gözünüzün önünde duran doğru seçeneği görememenizle ilgili. Çünkü bugüne kadar patlayan bombalara rağmen cambaza bakmaya devam ettiniz. N’apıyorsunuz Allah aşkına? Bize bakın!! Bize. Öfkeden dolmuş gözlerimize, kabaran damarlarımıza ve sıkılı yumruklarımıza bir bakın! Bize umut olmanız için yakalarınızdan sarsmak zorundayız artık sizi.

İlk başlarda ciddiye almadığınız için semirdi AKP, şimdi ise göstere göstere yediği için her herzeyi, nutkunuz tutulmuş. “Bu kadarı da olmaz” dediğiniz her şey misliyle oldu. Hepsi bir tarafa, özellikle CHP’ye fena halde takıldım bu aralar. İzah edeyim.

Yeni değil, çok uzun zamandır savruluyor CHP. Kemal Bey’in döneminde değil, Baykal döneminden beri. Kemal Bey’in CHP’de sağlamaya çalıştığı dönüşümü görüyor ve arttırıyorum, daha fazla kadın, daha fazla genç olmalı. CHP yaşlı ve despot değil, her daim genç ve özgür olmalı. Partili değilim, muhtemelen asla olmayacağım ama bu seçimde gözümün nuru iki partiden biri CHP, o yüzden istiyorum ki ay gibi parlayabilecekse parlasın. Alabileceği en yüksek rakamlara ulaşsın ve bir değişimin lokomotifi olsun.

Bu zamana kadar gözünü kör eden bir ışık vardı sol partilerin, en doğruyu yapmak için çabalarken treni kaçırıyorlardı. Akıllı köprüyü arayıncaya dek, deli suyu geçermiş ya, o hesap. Siz birbirinizi en iyi olmamakla suçlarken, o beğenmediğiniz çıkarcı ve cahil bulduğunuz partiler gözünüzün önünde alıverdi iktidarı. Kavga bittiğinde gördünüz kazananı ve küsüp oyunu terk ettiniz. Köşenizden söylenip durdunuz sonra “O iş öyle mi yapılır?” diye.

Adeta işgal ortamındayız, altı kişi bir filikaya bindi ancak beşi sağa, biri hafif sola yaslandığı için filika sağa yattı, denge kayboldu, fena halde su alıyor. Filika suya batmadan yahut biri sizi suya atmadan ben uyarayım Kemal Bey. Seçim başarısının anahtarı sağdaki çekmecede değil! Son bir seçme ve seçilme şansınız kaldı, iyi düşünün.

Demokrat Parti iktidarından beri hep sağ kazanıyor, en çok sağ oy alıyor diye sağcı aday çıkarmak, sağla işbirliği yapmak gibi bir tercihte bulunuyor Kemal Bey uzun zamandır. Ekmeleddin İhsanoğlu vakasından beri de aynı işlemez taktiği uyguluyor ve sonuç alamıyor. Sağla ittifak kuruyor, sağcıların seveceği bir başkan adayı belirlemek istiyor. Peki ya dönüştürdüğünüz CHP? O ne zaman kendini gösterecek?

Bakınız ısrarla üstüne basa basa söylüyorum, bu ülkede halkla iktidarı birbirine bağlayan en güçlü bağ din ve milliyetçilik değildir, “Sen beni gör, ben seni göreyim, sen beni görme, ben de seni görmeyeyim” işbirliğidir. Sofrada ve cenazede ortaktırlar. Bu topraklarda yaşayan halk, tıpkı iktidarlar gibi günübirlik düşünür, kısa vadeli kârlar için hesap yapar. Çoğunluk bir firma kurup insanlara iş imkânı sunmayı, torunlarına büyütebilecekleri bir miras bırakmayı planlamaz, babadan kalan arsayı müteahhite verip, oradan aldığı evde oturmayı, başı sıkıştığında satmayı düşünür. Birinin artık buna dur demesi lazım. Çünkü bu halkı sığ politikalarıyla sağ partiler yetiştirdi. Demokrat Parti zamanından beri görmezden gelinen hak ihlalleri, dağıtılan iaşeler, halkın çoğunluğunun ahlakını bozdu.

İslam dininde domuz murdar bir hayvandır, dindarlar domuzun adını bile geçirmezler evlerinde “hınzır” derler. Ama İslam ahlakının baskın olduğu söylenen bu toplumda, devletin malını yemeyen domuz ilan edildi. Çoğunluğu dindar, muhafazakâr olan bu halk, daha yeni icat etti “çalıyorlar ama çalışıyorlar” lafını. Çalışırken dağıta dağıta çalışıyorlar çünkü. Sadece “Beşli Peçete” değil, onların altında daha kimler kimler devlet sofrasında kendine yer buluyor. Taşeronun taşeronu var bu sistemde. Sadece maddi olarak değil, manevi olarak da sağlanan birçok fayda var. “Şahsımın Devleti” ve “Muhafazakârın Pişkini” yazılarımda uzun uzun tarif ettiğim için yeniden bir tarife girişmeyeceğim, zaten elim de gitmiyor artık onları tarif etmeye ama demek ki neymiş? Hassas oldukları nokta dini değerleri değilmiş. Erdoğan, halkın bu günahkâr kesiminin tüm günahlarını bağışlamış, “Benim milletim şöyle olur, benim milletim böyle olur” diye diye onları onlara yeniden tarif etmiş ve onlar da “Amenna ve saddakna” diyerek, iaşe ve haysiyet dağıtan bu eli öpmüşlerdir. Erdoğan’ın onlar için büyük lütuf olmasının temel sebebi, minarelerine diktiği birbirinden şık kılıflardır. Onlar için mükemmel bir terzidir. Bu yüzden kurduğu çelişkili cümlelere takılmazlar. O an öyle gerekmiştir, söylemiştir, onlar işlerine bakarlar.

İddia ediyorum! Kemal Kılıçdaroğlu başörtüsü ve milliyetçilik çıkışlarından elde edemediği oyun kat be kat fazlasını, “Hesap soracağım” çıkışıyla engelliyor. “E ne yapsın, vaz mı geçsin? O da ahlaksızlıklara karşı kör, sağır mı olsun?” Hayır. O kesim için konuşmayı bırakmalı artık. Bu ülkenin hiçbir şey üretmeyip sadece hamasetle beslene beslene artık kapılardan geçemeyen pişkin ve iyice şişkin seçmen kitlesine seslenmeyi bıraksın! Seksen dört milyonun hakkı kendisine pay edildiği halde dahasını isteyenlere seslenmesin.

Sağ bu zamana kadar ne vadetti? Hep para ve refah vadetti. Halen daha ne vadediyor? Büyük ve gösterişli, parıl parıl parlayan kırmızı TOGG. Alacak mısınız? Almayın. Çünkü ayranımız yok içmeye.

Sağ, halka her zaman para vadetti ve oylarını satın aldı. Sizse halka para ve refah vadetmektense sağ siyaset vadediyorsunuz!

Onların derdi siyaset değil Kemal Bey. İstediklerini verin. Altta tertemiz bir nesil kendisini gösterebilmek için o büyük ayrık otlarını toplamanızı bekliyor. O büyük ayrık otlarının dertleri milli ve manevi değerleri değil! Öyle olsaydı, Kur’an kurslarında tecavüze uğrayan çocuklar için önce onlar isyan ederdi, komşusu açken tok yatamazlardı. Kirasını arttıramadığı kiracısını evinden çıkarmak için kapısını baltayla kırmaya kalkamazdı.

Sağla beslenmiş ve artık iyice arsızlaşmış bu kitleden arınmak istiyorum. Analarından ve babalarından hesap soran bir gençlik varken, siz gençliğe daraltılan bantlar içerisinde tweet atmaları için kullanamayacakları GB’lar mı vadediyorsunuz? VPN mi vadediyorsunuz?

Baba evinden kurtulmalıyız ama para lazım. Para için iş lazım. Her şey o kadar pahalı ki önce piyasanın düşmesi lazım. Bize acilen onur ve haysiyet lazım. Çünkü mülakatlarda AKP Gençlik Kolları üyeleri, fülanca partinin şeysinin şeysinin 55 puan alan çocuğu baygın gözlerini süze süze atanırken, 95 puan aldığı halde atanamayan, gözleri alev alev yanan, pırıl pırıl gençler gururuna yediremeyip intihar ediyorlar. Haysiyetlerine tecavüz ediliyor çünkü. Hayatları boyunca onurlarıyla yaşadılar ama devlet onurlarına ve puanlarına bakmadı. Hangi cemaate, hangi partiye mensup olduklarıyla, “onlardan” olup olmamalarıyla ilgilendi. Uyanın, bir gençlik ölüyor!! Gençlik utancından ardına bakmadan kaçıp gidiyor. Kaçıp gitmek istemiyorum buralardan, terk etmek istemiyorum yurdumu, arsızlar beni istemiyor diye. Her gün iki cümle kuracak birikimi olmayan insanlarla muhatap olmayı, onlara laf anlatmaya çalışmayı istemiyorum artık. Kalmak ve değiştirmek istiyorum her şeyi olması gerekenle.

Tamam, bu kadar yeter. Hepimiz yaşadığımız cehennemi biliyoruz, ne yapmak lazım hadi onu konuşalım. Bize umut olmak için (!) ortaya çıkan Altılı Masa’ya bakıyorum. Şu an patlayan bombaların bir başkası için memnuniyetle “oylarımızı arttırdık” diyen bir zat oturuyor orada. O mu kurtaracak bizi? Hayır. Sır tutan bir kapıkulu saraya ihanet etmez. Üç kuruşluk sağ oy için attığınız taş, ürküttüğünüz kuşlara değmez, geçiniz.

Diğer sandalyeye bakıyorum. Devlet fabrikalarını zarar ediyor bahanesiyle satmakla övünen bir zat-ı muhterem var. Kâr etmeyi önceleseydi satmak zorunda kalmazdı hâlbuki. Devlet, sattığı fabrikalardan kazandığı paralarla market işletiyor şimdi. Zamanında gösterdiği ekonomik başarı sayesinde bugünün taşlarını döşeyen bir şahıs, benim umudum olamaz, geçiniz.

İşte tabanının öfkesi ve tahammülsüzlüğü geleceğin Türkiyesi’nde marjinal kalacak bir sağ parti daha. Geçiniz.

Hiçbir popülaritesi ve potans.. neyse, geçiniz.

Hmm, iktidarın ve suç ortağının gözünden düşenlerle oluşturduğu kadrosuyla şimdiden kaybetmiş bir siyasi hareket. Üstelik bu tavrıyla halen iktidarın mazisine övgüler düzdüğünün dahi farkında değil. Pragmatik olursak toplasın elbet, toplasın, ona diyecek bir şey yok. Ama şahsen geleceğe o parti ile yürümek istemezdim.

Bana umut olacak kişinin, yukarıdaki masanın etkisiz elemanlarının ve onların küçük seçmen gruplarının hassasiyetlerine hitap etmesini istemiyorum artık. Bu ülkede sadece ve sadece cesurca hükümeti eleştirdiği ve pastadan bir lokma almaktansa siz de yemeyin dediği için tutuklanmış siyasetçileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, kovulmuş akademisyenleri, hapsedilmiş gazetecileri, öldürülmüş çocukları, çalınmış geleceği için neler söyleyecek, bunları peşinen duymak istiyorum. Onları görmezden gelen, onlar için kuracak cümlesi olmayan, bize ne vadedebilir ki? Çünkü en çok onlar ve sonra biz, sizin yapamadığınız siyasetin bedelini ödüyoruz yıllardır. Sizin boşluğunuzu doldurmaya çalıştıkları için cezalandırıldılar. Siyaset sahnesinin aktörleri hamasetin dibine vuran insanlarla hamaset yarıştırmayı bıraksın artık. Gerçeği, yalnızca gerçeği konuşmak istiyorum. Bir seçmen olarak, konuşan TİP’i takdir ediyorum. Ve dahası içtenliklerine, heyecanlarına, başarabileceklerine inanıyorum. Ama bu ses küskün bir yerden büyümeye başladı, bu yüzden büyük partilerce desteklenmeli, yankılanmalı. Kemal Bey keşke masa paydaşlarını memnun etmeye çalışmak yerine zamanında Atatürk tarafından zaten yazılmış olan reçeteyi uygulasaydı.

CHP PRO 2023 sürümü olsaydı mesela;

Muhalefetteki bütün partilerle temas ve işbirliği halinde,

Kadınlar ve gençlerin ön planda olduğu kadrosuyla,

Cemaat ve parti mensuplarınca görevlerinden ve haklarından uzaklaştırılmış akademisyenlerden oluşan danışma heyetleriyle,

Gerçekçi ve etkili bir ekonomik kalkınma planıyla,

Gençleri ve geleceği merkeze koyan bir seçim kampanyasıyla,

Bize yapılanları değil, umudu aşılayacağınız bir anlatı diliyle,

Hükümet ne der değil, ne derse desin tavrında bir parti olsaydı, ne güzel olurdu.

Böylece, 2023 seçimlerine hazırlanırken, sadece Altılı Masa’ya hapsolmak yerine, muhalefetin en büyük partisi olarak daha kapsayıcı ve daha aktif bir rolde olabilirdiniz.

Bunun yerine dar bir grupla dar bir siyaset yapıyor ve hak ettiğinizi alıyorsunuz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.