Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Fehim Taştekin anlattı: Erdoğan ve Sisi’nin samimi fotoğrafı kimin zaferi?

Türk dış politikasında bir “U dönüşü” daha yaşandı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “katil”, “darbeci” ve “zalim” dediği Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile epey sıcak ve dostane bir şekilde el sıkıştı. Peki neden şimdi? Gazeteci ve yazar Fehim Taştekin, söz konusu buluşmanın Mısır yönetimi açısından bir zafer olduğu görüşünde. Taştekin, iki ülke arasındaki en büyük açmaz olarak da Libya’yı gösteriyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır kanlı bıçaklı olduğu Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile görüştü. İki lider, 2022 Dünya Kupası için Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamed El Sani’nin daveti üzerine Katar’daydı. Mısır basınında çıkan haberlere göre iki lider sadece el sıkışmakla kalmadı, bir görüşme de yaptı. 

Zira Erdoğan da Katar dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken, böyle bir görüşme yapıldığını teyit etti:

“Bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu ve hayırlısıyla görüşmeleri yaptık. Temennim odur ki önce bakanlarımızla başlayan bir süreci, daha sonra inşallah üst düzey görüşmelerle iyi bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Çünkü olaya ben şöyle bakıyorum, Türkiye-Mısır arası, bir liderler buluşması değildir, Türk milleti ile Mısır halkının geçmişteki birlikteliği bizim için çok önemlidir. Yeniden niye olmasın, yeniden niye başlamasın?”

Geçen hafta da Endonezya’daki G20 Liderler Zirvesi’nin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz” diyerek Haziran 2023 seçimlerinden sonrasını işaret etti. 

Fehim Taştekin

“Mısır’ın zaferi”

Gazeteci ve yazar Fehim Taştekin ile Erdoğan ve Sisi’nin kameralar önündeki samimi pozunun bizlere neler anlattığını konuştum. Taştekin’in ilk cümlesi şöyle: “Bu buluşma, Sisi’nin meşruiyetini tartışan son liderin (Erdoğan’ın) de U dönüşünü tescil ettiği için Mısır yönetimi açısından bir zafer.” 

İki ülke arasındaki normalleşme görüşmelerinin sarpa sardığını fakat iki liderin de böyle bir görüşmeye psikolojik olarak hazır olduğunu belirten Taştekin, Katar’ın arabuluculuğuna dikkat çekerek şöyle diyor:

“Katar’ın arabuluculuğunda Dünya Kupası bu buluşma için iyi bir fırsat oldu. Bu fırsatı kaçırmak istemediklerini anlıyoruz.”

“En önemli açmaz: Libya”

Taştekin, Sisi-Erdoğan görüşmesinin ardından Türkiye-Mısır ilişkilerin rayına hemen oturabileceğini düşünmüyor. Libya’da yaşananları ve Ankara’nın Müslüman Kardeşler’e verdiği desteği hatırlatan Taştekin, “Türkiye’nin Libya’da Dibeybe hükümeti ile imzaladığı son savunma ve enerji anlaşmaları üzerine Kahire istikşafi görüşmeleri dondurmuştu. Libya ilişkilerin önündeki en önemli açmaz olarak duruyor. Tabii Müslüman Kardeşler dosyası da var. Ama Erdoğan kardeşlerini feda edebileceğini gösterdi. O yüzden asıl mesele Libya” diyor.

“İkili görüşmelerde bazı güvenceler verilebilir fakat güven krizleri aşılabilir mi?” diyen Taştekin, Kahire’nin Ankara ile ilişkileri normalleştirmek için hiç de acelesi olmadığını söylüyor.

“Katar etkisi…”

Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Bıçakcı da Medyascope Gündem’de Şükran Şençekiçer’in konuya dair sorularını yanıtlarken, bu fotoğrafın Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri’nin geçtiğimiz hafta “Normalleşmeyi askıya aldık” açıklamasından sonra verilmesini vurguluyor. Fotoğraftaki “Katar etkisi”ne dikkat çeken Bıçakcı, Katar’ın iki ülke açısından da çok önemli bir ortak olduğunu söylüyor. 

Erdoğan’ın daha önceki açıklamalarına atıfta bulunarak konuşan Bıçakcı, Türk dış politikasında yaşanan tüm bu gelişmelerin bir seçim yatırımı olduğunu düşünüyor: “Ben bütün bu normalleşme süreçlerinin gerçekçi, tabana oturmuş bir toplumsal yakınlıktan ziyade seçim zemininde gerçekleşmiş bir görüşme olduğunu düşünüyorum.”  

İlişkiler, 2013 yılından bu yana maslahatgüzar seviyesindeydi

Türkiye ile Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler 2013 yılından beri maslahatgüzar seviyesinde sürdürülüyordu. İki ülkenin dışişleri bakanları çeşitli vesileler ile görüşmeler yapıyor, bu süreçte Mısır’ın Ankara Büyükelçiliği ile İstanbul Başkonsolosluğu ve Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği ile İskenderiye Başkonsolosluğu faaliyetlerine devam ediyordu. 

Peki ne olmuştu?

Türkiye, Temmuz 2013’te Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi’nin, Muhammed Mursi’yi darbe ile devirmesine en sert tepki gösteren ülkelerden biri oldu ve Mısır ile ikili temaslarını en alt düzeye indirdi. Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Mısır’daki darbenin dış destekli olduğunu vurgulamış; dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da Mursi’nin devrilmesini darbe olarak nitelendirmediği için Avrupa Birliği’ni (AB) eleştirmişti: “Ben şu anda Batı’ya şaşırıyorum. Batı hâlâ bu olaya ‘darbe’ diyememiştir. Ama Afrika Birliği’ni tebrik ediyorum. Afrika Birliği de Mısır’ın üyeliğini askıya almıştır. Duruş budur.”

Mursi ve Erdoğan

Mısır’da yaşanan olaylara karşı, AKP ve bazı sivil toplum örgütlerinin çağrısı ile Türkiye’de de bazı destek gösterileri düzenlendi. İstanbul ve Ankara’daki Mısır Büyükelçiliği ve Mısır Konsolosluğu’nun önü başta olmak üzere Konya, Malatya, Kocaeli, Bingöl, Gaziantep ve Adana gibi çok sayıda kentte düzenlenen protestolarda, “Ankara’dan Mısır’a, kardeşlere bin selam” ve “Dik dur eğilme, bu ümmet seninle” gibi sloganlar attı. 

2021’de ne oldu? Ne değişti? İlişkiler neden “yumuşama” seviyesine geldi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ağustos 2020’de Türkiye ile Mısır arasında istihbarat servisleri arasında bir görüşme yapıldığını duyurdu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Mısır ile ikili ilişkilerin normalleşme açısından bazı girişimlerde bulunduklarını belirtti. Art arda gelen bu temaslar sonucunda Türkiye ve Mısır, birbirlerini uluslararası örgütler bazında engellemekten vazgeçti, Türkiye Mısır’ın NATO toplantılarına katılımına koyduğu vetoyu kaldırdı.

Atılan en somut adım ise 3 Mart 2021 tarihinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan geldi. Mısır, 18 Şubat 2021’de Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri için bir ihale ilan etti ve bu alanı Türkiye’nin 2019 yılında Birleşmiş Milletler’e (BM) bildirdiği Türk kıta sahanlığının güney sınırında sınırlandırdı. Çavuşoğlu buna istinaden yaptığı açıklamada Mısır ile ilişkilere şöyle yeşil ışık yaktı: “Doğu Akdeniz’de en uzun karası ve kıyıları olan iki ülke olarak ilişkilerimizin seyrine göre biz de yarın deniz yetki alanları konusunu Mısır ile müzakere edebilir ve kendi aramızda ad ileriye dönük bir anlaşma imzalayabiliriz.” 

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da Mavi Vatan-2021 Tatbikatı’nın başladığı gün Ankara-Kahire hattında yaşanan gelişmelere değinerek şöyle konuştu: “Mısır ile tarihsel ve kültürel bir çok ortak değerimiz var. Mısır ile önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir. Zaten Mısır’ın aldığı bu kararın, bizim deniz yetki alanlarımıza saygı duyularak yapılan bu çalışmaların, bizim çalışmalarımıza uygun olduğu kadar Mısır halkının da hak ve menfaatinin yararına olduğunun da bilinmesini istiyorum.”

Erdoğan, “Rabia” işaretini “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” anlamıyla kullanıyordu.

Libya, Müslüman Kardeşler ve diğer Ortadoğu ülkeleri…

Türkiye’nin Mısır’daki darbeyi ve Sisi’yi ağır bir dille eleştirmesi, Mısır’ın yeni yönetiminin en büyük destekçileri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından da olumsuz karşılandı ve Ankara’nın bu ülkelerle ilişkilerini de negatif etkiledi. Fakat Türkiye, özellikle 2021 yılında, Ortadoğu’da ilişkileri dibe vuran birçok ülkeyle normalleşme adımları attı: İsrail ile normalleşme ve büyükelçilerin atanması, BAE ile normalleşme, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a iadesi ve Muhammed bin Selman ile kucaklaşma, Ankara’nın attığı adımlara örneklerdi. 

Bu U dönüşlerinin ardından konuştuğumuz uzmanlar, Suudi Arabistan ve BAE ile atılan adımların Mısır’dan ayrı tutulamayacağı görüşündeydi. Peki ilişkilerin normalleşmesi adına hangi adımların atıldığını gördük?

Ankara ile Kahire arasındaki en temel sorunlardan biri Türkiye’nin Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek. AKP hükümeti, Mursi’nin de dahil olduğu Müslüman Kardeşler’e yakınlığı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Sisi ise Müslüman Kardeşler’i bir terör örgütü olarak nitelendiriyor ve İhvan üyelerinin Türkiye’de bulunmasını büyük bir problem olarak görüyor. Fakat son zamanlarda Ankara, Mısır ile normalleşme adımlarındaki kararlılığını göstermek adına Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyelerini gözaltına alıyor, Müslüman Kardeşler’in yayın organlarının Türkiye’deki yayınlarına son veriyordu. 

İki ülke arasındaki bir diğer sorunlu başlık ise Libya. Mısır, Türkiye ile Libya arasında geçtiğimiz ay imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasına tepki gösterdi. Hatta Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin askıya alındığını şu sözlerle duyurdu: 

“Ankara’nın Libya’daki politikasını değiştirmeye yönelik hiçbir şey yapmadı.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.