Serhat Güvenç yazdı: Savaşı kim kazanıyor?

Geçtiğimiz hafta Wagner’in kurucusu Prighozin Rus Savunma Bakanı Şoygu ile Genelkurmay Başkanı Gerasimov’a verip veriştirdiği bir video kaydı yayınladı. Yeni yıl ile birlikte başlatılan Rus taarruzunun başarı öyküsü vaat eden tek cephesi Bahmut’ta uğradıkları ağır kayıplara, birliklerinin yaşadığı ikmal sorunları eklenince belli ki çileden çıkmış. Prighozin, Wagner’in paralı askerlerinin cepheden çekileceğini yine aynı videoda ilan etti. 

Batılı uzmanlar Rus taarruzunun düğümlendiği Bakhmut’un stratejik bir yer olmadığı düşüncesindeydiler. Bu uzmanlara göre Ukrayna bu cephedeki birliklerini kuvvet tasarrufu amacıyla daha savunabilir hatlara çoktan geri çekmiş olmalıydı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy konunun siyasi-simgesel öneminin asker-stratejik boyutunun ötesinde olduğunu düşündüğü için bu telkinlere kulak asmadı. Bahmut’u bir direniş noktasına dönüştürdü. Başka cephelerde daha yararlı kullanılabilecek birlikleri Bahmut’ta tutmaya devam etti. Bu kararın asker ve malzeme zaiyatını arttığına şüphe yok. 

Prighozin’in Wagner’in cepheden çekileceğini ilan etmesiyle, Bahmut’un yeniden Ukrayna denetimine geçme olasılığı ufukta belirdi. Bu ise yılın ilk aylarında başlatılan Rus taarruzunun tükenmesi anlamına gelecek. Şubat ayında Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde katıldığım bir sempozyumda bir Alman albay bu konuyu tartışırken, “Ben harekatçıyım, ortada taarruz denecek ölçekte bir ileri harekat yok” demişti. Dolayısıyla Rusya’nın adı var kendi yok taarruzuyla taktik ve operatif seviyelerde ibreyi yeniden lehine çevirme olasılığı daha en başından çok zayıf görülüyordu. Bahar ile birlikte neredeyse tamamen olanaksız hale geldi.   

Bu arada ABD ve Avrupalı NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya muharebe tankı gibi taarruzi silahlar sağlama konusundaki çekinceleri de birer birer ortadan kalktı. Ukrayna ordusuna teslim edilen ya da teslim edilmek üzere olan tanklar arasında Amerikan yapımı M1A2 Abrams, İngiliz yapımı Challenger 2 ve Alman Leopard II ana muharebe tankları bulunuyor. Ukrayna’nın yeniden teşkil edilen zırhlı birliklerinin belkemiğini Leopard II’lerin oluşturması bekleniyor. Yeni tankları teslim ve bunları kullanacak personelin eğitiminin kısa süre sonra tamamlanması bekleniyor.

Rus taarruzunun sönümlenmesiyle birlikte sıra Ukrayna karşı taarruzuna gelecek. Tüm beklentiler bu yönde. Bu taarruzun hedefleri konusunda Ukraynalı siyasi ve askeri yetkililerinin düşünceleri, örneğin Amerikan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Miley’ın düşünceleriyle tam örtüşmüyor. Miley, Ukrayna’nın ısrarla yinelediği Kırım’ı geri alma hedefinin gerçekçi olmadığını birkaç kez kamuoyu önünde ifade etti. Bu konuda kimin haklı olduğu Ukrayna taarruzu olgunlaştığında daha iyi anlaşılacak. Bahmut örneği, Batılı askeri gözlemcilerin her daim isabetli öngörüler yapamayacağının bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.  

Öte yandan savaşta stratejik üstünlüğü elinde bulunduran Kremlin, geçen hafta faili ve hedefi hala tespit edilmeyen bir drone saldırısına hedef oldu. Dolaşıma giren bir video kaydında küçük bir İHA’nın Kremlin üzerinde imha edildiği anlar görülüyor. Ruslar, bu saldırıdan önce Ukrayna’yı, ardından ABD’yi sorumlu tuttu. Diğer yandan saldırının bizzat Rusya tarafından tezgahlanan bir “yanlış bayrak” operasyonu olabileceğini ileri sürenler de var.

Doğrusu başlangıçta ben de böyle bir olasılığın yüksek olduğunu düşünüyordum. Zira böyle bir saldırı hem Rus hem de dünya kamuoyunu Moskova’nın savaşı tırmandırma dışında seçeneği olmadığına ikna için gerekçe olarak kullanılabilirdi. Putin’in bu aşamada genel seferberlikten başka seçeneği kalmamışa benziyor. İnsan gücünün ve ekonomik kaynaklarının tamamen savaş gayretine aktarılması, halkın gündelik yaşamını etkileyecek. Putin, zaten başından beri bunun Rusya için bir varkalım savaşı olduğuna kamuoyunu büyük ölçüde ikna etmiş durumda. Bu son saldırı Rus kamuoyunu zafer uğruna daha büyük fedakarlıklar yapmaya razı edebilir

Söz konusu saldırı Rusya’nın sıklıkla dile getirdiği ancak henüz devreye sokmadığı nükleer tırmanma seçeneğini özellikle Batı dışı kamuoylarında meşrulaştırma için de bir gerekçe olabilirdi. Rusya’nın en önemli sıklet merkezi başkent Moskova’da siyasi sinir merkezi Kremlin’in hedef alınması stratejik bir hamleye işaret ediyor. Rusya’nın elindeki stratejik seçenekler bir hayli daraldı. Nükleer eşiği geçmek en son çare ancak siyasi ve ahlaki sonuçları Moskova’nın bile göze alamayacağı kadar yüksek. Hele Çin’in, Rusya’nın nükleer silaha başvurmasına sıcak bakmadığı bu kadar ortadayken.

Ancak bütün bu akıl yürütmeler bir yana, analizler saldırıda Rusya’nın parmağı olamayabileceğine daha fazla ağırlık vermeye başladılar. Bu ise Rusya için bambaşka bir güvenlik sorununu gündeme getiriyor. Dünyanın hava sahası en sıkı korunan ve denetlenen başkentinde küçük İHA’larla bir saldırı girişimi, kolay geçiştirilemeyecek bir güvenlik zaafiyetine işaret ediyor. Rusya gibi otoriter rejimle yönetilen bir ülke için bu büyük bir sorun. Hatta gerçek bir varkalım meselesi bile sayılabilir. Bazı yorumculara göre, olayın vahameti, Mathias Rust isimli 19 yaşındaki amatör Alman pilotun 1987’de bir pervaneli uçakla Kızılmeydan’a inmesini aratmayacak düzeyde.

Rusya, taktik ve operatif inisiyatifi Ukrayna’ya kaptırmışken, stratejik inisiyatifi hala muhafaza ediyor. Bu düzeyde en büyük başarısı bir başka ülkeyi işgal etmeye çalışırken, işgali ve savaşı tali konulara indirgeyen bir anlatı inşa edebilmesi. Anlatılar savaşında özellikle Batı dışı kamuoylarında Rusya hala yabana atılamayacak üstünlüğe sahip. Ukrayna savaşı, Rusya’nın küçük bir komşusunu işgal girişimi olarak değil de “Batı”nın “Doğu”yu tahakkümü altına alma çabalarına Rusya’nın direnişi olarak aktarılıyor ve kabul görüyor.

Özetle nasıl “Batı”dan Rusya’ya bakışa özcü yaklaşımlar damgasını vuruyorsa, küresel güneyden “Batı”ya bakışa da aynı özcülük hakim. “Batı” özünde “kurallar temelli düzenin” savunucusu değil, hala sömürgeci dürtülerle hareket eden ve kültürel üstünlük taslayan bir özne olarak görülüyor. Üstelik çok değil 20 yıl önce ABD’nin kendisine yönelik büyük bir terör saldırısını bahane edip Irak’ı işgal etmiş; daha yakın zamanda Golan Tepeleri’nin İsrail tarafından ilhakını tanımış ve büyükelçiliğini de Tel Aviv’den Kudüs’e taşımışken “kurallar temelli düzen” konusunda samimi olmadığını düşünüyorlar. Bu da Rusya’ya anlatılar savaşında ciddi mevzii kazandırıyor. Arada Ukrayna ve Ukraynalılar kaynayıp gidiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.