Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Bizsiz siz bir hiçsiniz

Bütün umutlar kendilerine bağlandığı halde, kazanacakları bir seçimi kaybedip, seçmenin bütün ümidini ve yaşam sevincini öldürdükten sonra kendilerini vazgeçilmez görenlere söylüyorum. An itibarıyla kaybedecek bir şeyimiz kalmadı, sizin sözlerinize ve planlarınıza ihtiyacımız da kalmadı. Dertlerinize baktığımızda halkın hüsranı gündeminizde yok. Öyleyse artık bizim de size ihtiyacımız yok. Halkın önerilerinin, kaygılarının, arzularının, önemsenmediği partilerinizi alıp başınıza çalabilirsiniz. Değişim için yola çıkanların önlerine döşediğiniz engeller, halkla en ufak bir bağınızın kalmadığının ispatı.

Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunu devretmek için şartlar öne sürüyor. Sanki parti halkın değil de babasından kalma şahsi malıymış gibi.

Gerçekten de AKP&MHP rejimi karşısında çaresizliğimizden size oy vermemiz üzerine plan yapmaya devam edeceksiniz öyle mi? Gerçekten tercih edilecek bir parti değil de, mecbur kalınacak kifayetsiz partiler olmak istediğinizden eminsiniz yani. Türkiye’yi değil, koltuklarınızı korumak gayretiyle delege stratejileri kurmanızdan, neredeyse AKP rejimi ile aynı sürede vekillik yapan vekilleriniz olduğu halde etikten bahsetmenizden, bu sonucu çıkarıyorum. Kaybettiğimiz şey sadece bir seçim değildi. Canımızı, malımızı, güvenimizi, umudumuzu kaybettik. Her gün daha fazla kaybetmeye devam edeceğiz. Ta ki hem iktidarı hem muhalefetin baskıcı zihniyetini yıkana kadar.

***

TİP ve YSP’den başka nitelikli muhalif parti kalmadı. Onlar da hâlâ şokun etkisinde gibiler ama hiç değilse bir kıpırdanma var. Umarım yerel seçimlerde en azından sol boşluğu iyi değerlendirirler, zirâ artık eli CHP’ye gidemeyecek kadar kırgın ve öfkeli ciddi bir kitle var. Umarım şimdiden kolları sıvayıp aday ve strateji belirleme çalışmalarına başlamışlardır.

Tik tak tik tak, geri sayım başladı.

Kaybedeceğimiz son seçime sayılı zaman kaldı muhalif seçmen kardeşlerim. Ya biz bunca çaresizlik arasında ne yapacağız? Basiretsiz liderlere mecbur muyuz? Değiliz. Çaresizliğimiz, çıkış yolunu gösterecek bize, göreceksiniz. Bu kadar büyük bir öfke, kendi kendine geçecek değil.

Öyle görünüyor ki her halükarda Ekrem İmamoğlu ve İlhan Cihaner’in çıkışlarının nereye varacağını beklemek durumundayız. Aslında İmamoğlu’nun halkla kurduğu bağ, icracılığı ve güçlü iradesiyle Cihaner’in politik söylemi birbirini çok iyi tamamlayabilir. Keşke birlikten kuvvet bulsalar. Neyse ki kurultayda önleri tıkansa bile denenecek alternatif yollar var. CHP yönetimi partiyi halkın partisi olmaktan çıkarıp, elitlerin partisi olmaya terk etmek istiyorsa, kendileri bilir.

AKP rejiminden nasıl kurtuluruz?

Seçmenin eğilimlerine bakarsak, aradıkları şey bir merkez sağ parti. AKP’nin artık temsil etmediği, Akşener’in başarmak istemediği, Babacan’ın başaramadığı merkez sağ eksiğini birilerinin doldurması gerekiyor. 

Aslında istediğim yeni bir merkez sağ parti kurulması değil ama biraz karmaşık. Yine de izah etmeyi deneyeceğim. Halkın ihtiyaç duyduğu nitelikli ve tercih edilebilir popülerlikte merkez sağ parti ancak bunun yerine onlara merkez parti alternatifi sunulmalı. O da yalnızca bir geçiş süreci yaratabilmek için. Çünkü bu ülkenin asıl eksiği ne sağ, ne merkez, nitelikli bir merkez sol parti. Ancak, geçmişte devlet tarafından sol-sosyalist akımları boğmak için yaşanan çatışmaları hafızasından silemeyen Anadolu halkının büyük bir çoğunluğu için sol, anlamadığı bir retorik, yorucu bir mücadele, çatışma, kaos demek, özetle neme lazım demek.

Merkez sağ seçmenin de, sağ söylemle çok ilgisi olmayan kayıntısının derdindeki halkın da, sola eğilimli ancak henüz bunu kendisi dahi bilmeyen isyan etmeye dahi mecali-şansı olmayan işçi kesiminin de ilgisini çekmek için bir yöntem bu merkez parti. İdeolojik bir çerçeve çizmeden, dini jargona sığınmadan, milliyetçi gösterilere kalkışmadan, bugünün Türkiye’sinin yakıcı dertlerine sol politikaların sunacağı çareyi anlatmak lazım belki önce. Ancak ideoloji retoriği ile değil, ideolojinizin nihayetinde üreteceğiniz proje ve halkı koruyan kanunların anlatımlarıyla.

Proletarya kelimesinin anlamını bilmeyen insanlara önce bilmedikleri bir dünyanın ABC’sini anlatmaya kalkmak yerine pratik bir şekilde haysiyetli bir yaşamın kendilerine çok görüldüğünü, ancak bunun imkânsız olmadığını anlatmak lazım. Farklı bir yaşam biçimi nasıl olurmuş, bunun resmedilmesi lazım öncelikle. Enerji santralinde çalışan işçi, işsiz kalacağı için ormanın kesilmesine direnen köylülerine düşman olacağına, ormanı katletmeden sürdürülebilir enerjilerle ülkesine ve geleceğine yatırım yapılacak alternatif yaşam biçimini öğrenmeli, örnek çalışmaları görebilmeli, sonuçlarını gözünde canlandırabilmeli. Yaşadığı doğa katledilmeden de istihdam imkânı yaratılabileceği, bölgesi için planlanmış örnek projelerle ona anlatılmalı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimden önce katıldığı Oğuzhan Uğur’un “Mevzular Açık Mikrofon” programının ardından depremzede bir genç, Kemal Bey’e ücretsiz konut vaadini gerçekçi bulmadığını söyledi ve şöyle devam etti. “Adamlar geldi temel attı, bize örnek dairelerin projesini gösterdiler, her şeyleri hazır. Sizse sadece yapacağım diyorsunuz, hani proje?”

Halka halkın dertlerini anlatıp “bize güvenin, çözeceğiz” deyip, basit bir sandığa sahip çıkmayı bile başaramadınız. Tamam, çok zor şartlar altındaydınız ama tüm muhalif seçmen de sizin arkanızdaydı. Baktığımız zaman, CHP listelerinde yer verdiğiniz sağ parti kontenjanlarıyla ve sağ jargonla siz asında iktidar seçmeninden de, kendi seçmen kitlenizden de oy istememiş oldunuz. Cumhur İttifakı seçmenine dediniz ki “siz her şeyin en iyisini biliyorsunuz, aynen böyle devam edin, biz de arkanızdayız.”

%48’lik muhalif seçmen, size rağmen size oy verdi. Aman kazanasınız diye, seçmen size güven verdi, akıl verdi ama hepsini boşa harcadınız. Korktuğumuz her şey başımıza geldi. Bu saatten sonra sizlere yeniden güvenebilmek için bize bir şans bırakmadınız, elimizde ne var ne yok aldınız. 

Son on yıldır sürdürüle gelen sağ seçmeni ikna etmek için sağ partiler ve CHP ittifakının ne kadar faydasız olduğunu seçim öncesi çokça anlattım ve seçim sonrası bunu gözlerimizle görmüş olduk. Kemal Baba Tekkesinde kaynayan çorbadan tüm sağ partiler istifade ettiler. Saadet Partisi haricinde arkalarına bile bakmadan “ziyade olsun, biz eksilttik Allah arttırsın, sofrayı kuran kaldırsın” deyip geçip gittiler.

Farklı partilerin şahsım rejiminden kurtulmak için güçlerini birleştirmeleri mecbur ama bunun yöntemi masa stratejisi değil. Masa stratejisi, henüz boylarının ölçüsünü almadan, kazanmadıkları bir seçimde koltuk bölüşmeye odaklanmalarına sebep oluyor. İttifak modeli başka bir yazının konusu olsun, bize önce donanımlı, cesur, çalışkan, parlak bir öncü parti lazım. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.