Ruşen Çakır yazdı: Erdoğan İstanbul’u “yeniden” istiyor ama…

Uzun bir süredir AK Parti’yi bir partiden ziyade şirkete benzetiyor, Recep Tayyip Erdoğan’ı da hem o şirketin -belki ailesiyle birlikte- tek sahibi ve CEO’su olarak görüyorum. Dün Haliç Kongre Merkezi’nde Cumhur İttifakı’nın İstanbul’daki 39 ilçe adayının tanıtım toplantısını izlerken de benzer bir duyguya kapıldım.

Şöyle ki, salondan içeri girdiğinizde sizi dev bir Recep Tayyip Erdoğan posteri karşılıyor. Erdoğan’dan önce AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’nin, ardından İBB adayı Murat Kurum’un kısa birer konuşma yapmış olmaları bir formaliteden öteye geçemiyor. Çünkü herkes patron/CEO’nun konuşmasını bekliyor. Üst tribünlerdeki gençlerin tezahüratını sık sık “maşallah” diye takdir eden Erdoğan aslında çok da coşturucu bir konuşma yapmıyor. Deniz Baykal ve hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nu takdir edip “efendi” diye hitap ettiği Özgür Özel’e DEM Parti ile alenen pazarlık yaptığı için eleştirmesi dışında akılda pek bir şey kalmıyor.

Sözler öyle ama duygu çok belirgin: Erdoğan Istanbul’u “yeniden” istiyor. Büyükşehire ek olarak beş yıl önce kaptırdığı Küçükçekmece, Kartal ve Esenyurt’u da. Tabii bu arada mümkünse CHP’nin elindeki diğer ilçeleri de. Ama ille de büyükşehiri.

Kıran kırana

Peki alabilir mi? Bir AKP’li kucağıma en son yaptırdıkları ankette Ekrem İmamoğlu’nun üç puan önde olduğunu söylüyor. Piyasada benzer başka anketler de gözüme çarptı ama son seçimlerde ağzım çok kötü yanmış olduğu için çok fazla önemsemiyorum. Fikrimi soranlaraysa “benim söylediğimin tersine itibar edin” diye şakalaşıyorum ya da “geçen seferki ilk tur gibi kıran kırana geçecek gibi” diyerek samimi düşüncemi ifade ediyorum.

Önümüzdeki 31 Mart için öncelikle hangi seçimlerin sonuçlarına bakmalıyız? 31 Mart 2019’a mı, 23 Haziran 2019’a mı, 14 Mayıs 2023’e mi, yoksa 28 Mayıs 2023’e mi? Kuşkusuz her bir seçimden çıkarılacak farklı dersler var fakat ben en çok 31 Mart 2019 ile 23 Haziran 2019’u önemsiyorum. Son seçimlerden bütün bir muhalefetin çok büyük bir hezimetle çıktığı ve bunun etkilerinin hâlâ sürdüğü muhakkak. Ama beş yıl önceki yerel seçimlere de muhalefet 24 Haziran 2018 seçimlerinden bariz bir şekilde mağlup çıktıktan sonra girmiş ve gerçek bir zafer elde etmişti. Hemen bu noktada beş yıl önce CHP’nin İYİ Parti ile açık, HDP ile örtülü işbirliği yaptığı ama bugün İYİ Parti’nin kendi adayını çıkaracağı ve HDP’nin yerini alan DEM Parti ile CHP’nin işbirliği yapıp yapmayacağının belli olmadığı hatırlatılarak itiraz edilecektir. Bu itirazları haklı bulmakla birlikte İmamoğlu’nun “İstanbul ittifakı” beklentisinin hiç de boş olmadığını düşünüyorum. Sonuçta İstanbul’da kıran kırana bir yarış bekliyorum.

Yıldırım ile Kurum farkı

Erdoğan beş yıl önce Ankara belki ama İstanbul’u kaybetmeyi sanırım hiç beklemiyordu. Zira karşısında son seçimlerden yenik çıkmış bir muhalefet ve onun İstanbul’da Mansur Yavaş’tan farklı olarak, kimse tarafından tanınmayan bir adayı, İmamoğlu vardı. Onun rakibi de herkesin yıllardır tanıdğı, kendisinin bir tür “sağ kolu” gibi görünen Binali Yıldırım’dı. Ama Cumhur İttifakı’nın “beka” temelli kampanyası işe yaramadı; Yıldırım İmamoğlu’nun gençliği, dinamizmi ve adım adım inşa ettiği karizması karşısında havlu attı.

Bu sefer Erdoğan Yıldırım’ın tam tersi bir adayda karar kıldı: Murat Kurum. İmamoğlu’ndan bile genç, bir süre bakanlık yapmış olmasına rağmen kendi parti tabanı ve örgütü tarafından bile pek tanınmayan, teknokrat özellikleriyle öne çıkan siyasi yönü zayıf bir isim. Aday tercihindeki bu 180 derece dönüş Erdoğan’ın işini pek kolaylaştıracağa benzemiyor. “Yeniden İstanbul” sloganının içerdiği ya da içermesi beklenen rövanşa yönelik “siyasi coşku” Erdoğan’da muhakkak var ama Kurum’da olduğu şüpheli.

“Zaten kampanyayı Kurum değil Erdoğan yürütecek” denebilir, ki galiba öyle olacak ancak İmamoğlu gibi birinden İstanbul’u geri alabilmek için adayın öncelikle kendi ayakları üzerinde duran, durabilen bir isim olması gerekecek.

Alan ve veren farkı

Tekrar baştaki parti/şirket ayrımına gelecek olursak: Beş yıl önce patron/CEO Erdoğan İstanbul’a Binali Yıldırım’ı atamak istedi ama seçmen tarafından iki kez onay alamadı. Bu sefer seçmeni ikna etmesi gerektiğinin farkında ve ciddi bir taban ve kadro desteğine ihtiyacı var. Bunun için AKP’nin en azından bir süreliğine şirketlikten yeniden parti olmaya dönmesi; AKP’lilerin de “alan, talep eden” olmaktan vazgeçip bir zamanlar olduğu gibi yeniden “veren, kendini adayan” olmaları gerekiyor.

Kısacası “yeniden İstanbul” için Erdoğan’ın “yeniden” bir dava yaratması gerekiyor ki dünkü aday tanıtım toplantısında bunun işaretlerini gördüğümü söyleyemem.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.