Gürkan Çakıroğlu yazdı: “Kürt modernleşmesi, Türkiye ve Demirtaş”

Kürtlerin çağı geliyor. Rawest’in yayınladığı “Kürt Meselesi, Kürt Siyaseti ve Demirtaş” başlıklı son araştırma bulguları bize bu hakikâti bir kez daha bütün çıplaklığıyla resmediyor. Kürtler içinde yaşadıkları devletlerin, destekledikleri partilerin veya gönül verdikleri liderlerin önünde ve ötesinde kendi değerlerine sahip çıkarak bu değerleri kararlarına referans alarak ve bu duruştan taviz vermeyerek tarihin akışını değiştirecek Kürt modernleşmesini ilmek ilmek örüyorlar.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları içerisinde dört parça bir halk da olsa Kürtlerin ana kütlesi Türkiye’de. Bu hem Kürtler hem de Türkiye için tarihi bir fırsatı beraberinde getiriyor. Zira bu modernleşmenin dinamizmi Türklerin birikimi ile birleşince Cumhuriyetin demokratikleşmesinin ve gerek içinde bulunduğu coğrafyanın gerekse de dünyanın incisi olmasının önünü açıyor. Kürtler için ise modernleşmenin beraberinde getirdiği ulus devlet sürecinin acıtan, yıpratan, sancılı ve yaralayıcı süreçlerinden uzak adil, yaratıcı ve kapsayıcı bir hikâye yazma şansı yaratıyor.

Rawest’in araştırmasının gösterdiği bir diğer husus ise Selahattin Demirtaş gerçeği. Çalışmanın bulguları malumu ilan ediyor ve Demirtaş’ın partisi DEM’in önünde bir teveccühe sahip olduğunu teyit ediyor. Kürtler partilerinden vazgeçmemekle birlikte onu Demirtaş’ın gerisinde görüyorlar. Tıpkı Demirtaş’ı da kendilerinin yani halkın gerisinde gördükleri gibi. Demirtaş Türkiye’de 30 yılı aşkın Kürt siyasal hareketinde halkın içinden ve halkın çıkardığı ilk siyasi lider. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda da Türkiye’ye yön veren siyasi liderlerden birisi olacak.

Araştırmanın bir diğer önemli verisi ise Kürtlerin son 10 yılda yaşadıkları tüm acılara rağmen Türkiyelileşme arzularının azalmak şöyle dursun giderek daha da arttığını lakin bunun Kürt kimlikleri ile gerçekleşmesinin mümkün olduğunu dile getirmeleri. Yani Kürtler hem daha Kürt hem de daha Türkiyeli olmak istiyorlar. Demirtaş’ı da bu duygu ve düşüncenin ete kemiğe bürünmüş hali olarak görüyorlar. Halkın bu hususta zihni çok berrak ama görüldüğü kadarıyla partinin değil.

DEM Parti içerisinde bazıları Abdullah Öcalan ile Selahattin Demirtaş’ı kıyaslayarak Öcalan’ı sırf kendi konumlarını kaybetmemek veya güçlendirmek ya da sığ dünya görüşlerinin neticesi olarak ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Bunu yaparak en büyük kötülüğü yıllardır acı çeken kendi seçmenlerine yapıyorlar. Ama hakikâti unutuyorlar.

Mustafa Kemal Atatürk’ün devleti vardı, Abdullah Öcalan’ın halkı var. Ve Kürt modernleşmesinin özgün yanı da bu modernleşmenin lokomotifinin aristokrasi, burjuvazi veya devlet değil halkın bizatihi kendisinin olması. Öcalan, halk için önemli bir figür olmakla birlikte halka rağmen bir şey söylemeye muktedir olmadığının farkına varacak kadar uzun yaşadı. Demirtaş’ı Öcalan’a boğdurma çabaları tıpkı Demirtaş’ı ön plana çıkararak Öcalan’ı önemsizleştirme çabaları gibi beyhude. Kulvarları ve hikayeleri farklı iki siyasi figür onlar.

Recep Tayyip Erdoğan’ın millete ve devlete verdiği onlarca zararı sayıyoruz her gün haklı olarak. Lakin Erdoğan tüm bu hercümerç içerisinde çok büyük bir iyilik de yaptı bizlere ve Cumhuriyete: Milletin nicelik olarak en büyük kitlesini, yani muhafazakârları ve/veya dindarları Cumhuriyet ile barıştırdı. Bunu kimse inkâr edemez. İşte Demirtaş da bunu başarabilir ve Kürtleri Cumhuriyet ile barıştırabilir. Böylece Cumhuriyet’in dar çatısı daha da genişler ve Türkiye Ortadoğu coğrafyasında Kürtlerin de devleti olur. Bu hayalin gerçek olması hiç uzak bir ihtimal değil.

Umarım Demirtaş’ın pusulası hak, halk ve hakikat olur. Türk’ün töresine göre birisi Kağan’a itiraz ediyor ve bunda da diretiyorsa ona merkezi terk etmek ve halkın arasına, sınır boylarına varmak düşer. Ancak milletin desteğini alırsa merkeze yürüyebilir. Demirtaş elbette partisine desteğini esirgemiyor ama parti halkın hakkını göz ardı etmeye devam ederse Demirtaş için geriye sadece bir ihtimal kalıyor…

Türkiye’nin içinde Erdoğan-Bahçeli-Özel ve Demirtaş’ın olduğu bir mütarekeye ihtiyacı var. Türkiye’nin silahlara ve savaşa değil barışa ihtiyacı var. Türkiye ancak kendi içinde büyük barışlar yaparak refah dolu bir ülke ve cihana sözü geçen bir devlet olabilir. Filistin’e, Doğu Türkistan’a faydamız olsun, bir gözümüz sürekli Batı’da olmasın ve istikameti doğrudan Ankara’dan çizelim istiyorsak Kürtlere ve Demirtaş’a ihtiyacımız var. Adalete ihtiyacımız var.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.