Son zamanlarda değerli siyasetçilerimizin bıktırıcı ama aynı zamanda toplumu duygusal olarak etkisi altına alan “beka” söylemi, bana bu karmaşık günlerde Keçecizade Fuat Paşa’nın III. Napolyon ile arasında geçtiği rivayet edilen o ünlü diyaloğu hatırlattı.
Hikâye şöyle: Keçecizade Fuat Paşa (1814-1868), Sultan Abdülaziz’in meşhur Paris gezisine Dışişleri Bakanı olarak katılır. Yarı resmi bir toplantıda Fransa İmparatoru III. Napolyon, Fuat Paşa’ya yaklaşır ve şöyle der: “Süveyş Kanalı açılmalı, Girit Osmanlılardan alınıp Yunanistan’a verilmeli, Kudüs’teki kutsal yerlerin yönetimi ise Fransızlara bırakılmalı.” İmparator, Osmanlı Devleti’nin bu taleplere kolay kolay razı olmayacağını bildiğinden, üstü kapalı bir tehditte bulunur: “Bu sorunlar sizin için büyük bir yük… Yorgun omuzlarınızdan bunları atıp hafifleyin.”
Bunun üzerine Fuat Paşa gülümser ve sakince cevap verir: “Biz hâlâ çok güçlüyüz, Haşmetmeap. Tehditlere boyun eğmeyiz.” İmparator kahkaha atarak: “Yapmayın,” der, “devletinizin ne kadar zayıfladığını tüm dünya biliyor.” Yani, “Sizi vururuz” demeye getirir. Bu tehdit karşısında Fuat Paşa’nın verdiği cevap tarihe geçer: “Haşmetmeap, bana başka bir devlet gösterebilir misiniz ki, üç yüz senedir dışarıdan sizin, içeriden ise hainlerin sürekli tahribatına rağmen ayakta kalabilmiş olsun? Evet, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden Osmanlı’yı yıkamadık!”
Şaka bir yana, yurt dışında Rusya, Kolombiya, Sudan ve Çin (!) hariç, tüm dünyanın ülkemizi parçalamak için derin planlar yaptığını ve bu yönde çabalar gösterdiğini iddia eden popülistler var. Halkın belirli bir kesimi de bu iddiaları ciddiye alıyor. Ancak gerçekte, radikal İsrail merkezli Yahudilik dışında, bu planların ne kadar ciddi olduğu, aydınlarımız tarafından espri konusu yapılmakta ve tartışılmakta.
Bu iddiaları dile getiren etkili siyasetçiler, yıkıcı beka söylemleriyle adeta Keçecizade Fuat Paşa’nın 200 yıl önceki esprisinin bugünkü yansımasını hatırlatıyor. Ülkemiz ise, tüm bu tahribat çabalarına rağmen kararlı bir şekilde tek parça olarak durmaya devam ediyor.
“Self-fulfilling prophecy,” entelektüel meraklılar arasında oldukça bilinen ve içinde ince bir espri barındıran bir terimdir. Türkçesi “kendi kendini gerçekleştiren kehanet” olan bu kavram, ilk kez 1948’de sosyolog Robert Merton tarafından ortaya atılmıştır. Merton, “Bir durum gerçek olarak algılanıyorsa, o durumun sonuçları kişinin gerçeği olacaktır” ifadesiyle bilinen Thomas Teoremi üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda bu terimi geliştirmiştir.
Robert Merton’a göre, bir durum gerçek olmasa bile, o durum hakkındaki beklentiler, onu gerçeğe dönüştürebilecek potansiyele sahiptir. Kendini gerçekleştiren kehanet, düşüncelerimizin ve inançlarımızın gerçekliği etkileyebileceğini ifade eder. Yani, insanların kendi beklentilerine veya inançlarına dayanarak bir olayın gerçekleşmesini sağladığı bir fenomendir. Olumsuz düşünceler olumsuz sonuçlar, olumlu düşünceler ise olumlu sonuçlar doğurur; kişi kendi kehanetini kendi yerine getirir.
Ülkemizdeki yıkıcı popülizm, bilindiği gibi kullandığı kavramların içini boşaltmakta ve kimlik ile kutuplaştırma üzerine yoğunlaşmaktadır. Milliyetçilik gibi, din ve vatanseverlik anlamında kullanılan beka kavramının da içi boşaltılıyor. Rasyonel bir dünyadan uzaklaşıp irrasyonel, anakronik gerçeklikler üzerinden siyaset yapmak, kimlik siyasetinin esiri olmuş seçmenleri kolayca ikna etmekle birlikte, yaşadığımız ekonomik ve sosyal yıkımla sonuçlanmaktadır.
Bir ülkeyi çadır metaforuyla tanımlarsak, onu ayakta tutan sütun, ortak aidiyet ve ortak gelecek ülküsüdür. Ancak ortak aidiyet meselesi, perde arkasından etkili olan popülist marjinal milliyetçilikte hiç görünmemektedir. Bu söylem her ne kadar “Biz bunu vatanın bekası için yapıyoruz” dese de, derin ve uzun vadeli bir hedef güttüğünü iddia etse de, bu durum bizler gibi komplo teorilerine inanmayanlarda bile şüphe uyandırmaktadır.
Siyasetçilerin sürekli öfke ile ülkenin yarısını kutuplaştırması, mevcut Anayasa ve kurumları yok sayması, hatta gün içinde dahi çelişkili söylemlerini seçmene normalleştirmesi, “kendi kendini gerçekleştiren kehanet” olarak adlandırılan beka söyleminin içeride ve dışarıda gerçeğe dönüşmesine yol açabilir mi?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bu popülist beka kehaneti gerçekleşmemeli. İlgili aktörler acilen Anayasa ve kurumlara saygı göstermeli. Sağduyu, devleti, değerleri ve toplumsal potansiyelimizi toparlamak için devreye girmeli.