Gürkan Çakıroğlu, “Ey Tayyip Erdoğan” başlıklı bu yazısında Cumhurbaşkanı’na sesleniyor; otoriterleşmenin kendisini güçlendirmek yerine zayıflattığını belirtiyor; çözümün demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve eşit vatandaşlığa bağlılıkta olduğunu hatırlatıyor.

Tayyip Erdoğan’ın otoriterleşme süreci
Tarih 14 Mayıs 2023, Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, MHP-YRP-HÜDAPAR-BBP-DSP ile, yani yedi düveli yanına alarak, neredeyse tekelleşmiş bir medyayı ve devletin tüm imkanlarını da seferber ederek bir tarafta; yanlış bir adayla yola çıkan CHP, gönlü kırık İYİ Parti ve kolu kanadı kırık DEM Parti ise diğer tarafta. Türlü ittifaklar ve kuvvetli imkanlar ile Erdoğan’ın alabildiği oy %49, partisinin ise %35. Bu tabloya baktığınızda kudretli bir Erdoğan mı yoksa muhtaç bir Erdoğan mı görüyorsunuz?
Peki bu pek “kudretli” liderin evveliyatı nasıldı? Tarih 21 Ekim 2007; Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti bir tarafta, yedi düvel ve yetmiş yedi parti diğer tarafta. Ne ittifak var ortalıkta ne de müttefik, Erdoğan’ın aldığı oy %68. Tarih 12 Eylül 2010; Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti bir tarafta, yedi düvel ve yetmiş yedi parti diğer tarafta. Ne ittifak var ortalıkta ne de müttefik, Erdoğan’ın aldığı oy %58. Bu arada, eş zamanlı olarak AK Parti’nin 2007 genel seçimlerinde aldığı oy %47, 2011 genel seçimlerinde ise %49.
Ey Tayyip Erdoğan unuttun mu bunları? Unuttuysan hatırlatalım; hakkı gözetmek, hakikati söylemek ve halk ile beraber olmak size hiçbir zaman kaybettirmedi. Bilakis her zaman kazandırdı. Üstelik en kudretli zamanlarınız da sanılanın aksine şimdiler değil, o vakitlerdi. Lakin otoriterleşme uyuşturur, uyutur insanı, unutturur insana; hatırlatmak da çevrenizdeki dalkavukların işine gelmez. Biz hatırlatalım istedik Tayyip Bey; Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çok daha güçlüydü. Çünkü haklıydı, çünkü hakikati konuşuyordu, çünkü halk ile beraberdi. Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kaş-göz işaretiyle birilerini zindana attırabilir, birilerinin hayatını söndürebilir ama yaparsa eğer, bu onun güçlü olduğu anlamına gelmez zorba olduğu anlamına gelir. Hükümdar, adil olduğu sürece güçlüdür. Eldiven kadife olmadığı sürece yumruğun demir olması bir şey ifade etmez.
Aynaya bakın. Cumhurbaşkanı Erdoğan kibirli, özgüveni yüksek olan Başbakan Erdoğan’dı. Cumhurbaşkanı Erdoğan rakip istemiyor, hiçbir rakipten çekinmeyen Başbakan Erdoğan’dı. Cumhurbaşkanı Erdoğan başkalarının ne yaptığı ile ilgileniyor, sadece kendi işiyle ilgilenen Başbakan Erdoğan’dı. Cumhurbaşkanı Erdoğan halkı korkutarak iktidar oluyor, halkın rızasını alarak iktidar olan Başbakan Erdoğan’dı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomik krize sebep oldu, ekonomik krizi bitiren Başbakan Erdoğan’dı. Evet bir kez daha soralım o zaman, otoriterleşme güçlendirmiş mi Erdoğan’ı yoksa zayıflatmış mı?
Demokrasi ve hukuk devletine bağlılık kaybettirmez, kazandırır
Barıştan çekinmeyin, hukuk devletinden korkmayın, demokrasi size kaybettirir sanmayın Sayın Cumhurbaşkanı. Kadir Mısıroğlu’nun dediği gibi “bahtınız açık” sizin ama daha da zorlamayın. Tarihte hiçbir lider sizin kadar otoriterleştikten sonra dümeni demokrasiye kıramadı. Mustafa Kemal Atatürk denedi ama yapamadı. Siz yapabilirsiniz, size nasip olabilir. Büyük bir fırsat var önünüzde. Bunu yaparsanız tarih yazacaksınız, siyasi literatüre geçeceksiniz. Bunu yaparsanız zayıflayan partinizi güçlendirecek, milletin teveccühüne mazhar olacaksınız. Bunu yaparsanız ama Çankaya’da ama Beştepe’de bir kez daha cumhurbaşkanı seçileceksiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı; bu rejimin adı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değil, diktatörlük hükümet sistemi ve gövdesi 12 Eylül’de, kökü Takrir-i Sükûn’da. Millet, neticeden bağımsız sandığa diktatörünü seçmeye gidiyor. Zira demokrasi sadece iktidarın nasıl kazanıldığı ile değil, iktidar olanın nasıl hükmettiği ile de alakalı. Yani sandık tek başına demokrasinin kendisi değil. Denge ve denetleme mekanizmaları paramparça edildi, erkler ayrılığı rafa kalktı, bireysel hak ve özgürlükleri teminat altına alan bağımsız ve tarafsız yargı yok edildi. Ahval bu. Diyeceksiniz ki bizden önce çok mu iyiydi? Hayır değildi. Lakin kötülüğe kötülükle yanıt vermek veya kötülüğü sürdürülebilir kılmak sizi haklı kılmaz. Millete bu zulmü reva görmeyin. Ne istediniz de vermedi bu millet?
Atatürk inkılapları dar anlamda bir devrimdi, halk yoktu. Atatürk halktan hep uzak durdu. Siz ise halkın içinden geldiniz. İktidarınızın ilk dönemi; hak, hakikat temelli siyaset ve milletin buna verdiği destek ile bir halk ihtilaline dönüştü. Lakin ihtilal devrime inkılap etmedi, edemedi. Zira siz, halkın size emaneti olan iradeyi gittiniz rejime ciroladınız. Ne uğruna? Koltuk. Oysa ki sizi koltuğa rejim oturtmamıştı. Ve o günden sonra her geçen gün halktan daha da uzaklaştınız. Millet ağır bedeller ödedi, ödemeye de devam ediyor. Yetmedi mi?
Yeni bir sayfa açma vakti
Köprünün altından çok sular aktı Tayyip Bey. Artık yeni bir sayfa açma vakti. İktidar olmak için rejime değil siyasete ihtiyacınız var. Siyaset için demokrasiye, demokrasi için hukuka, hukuk için de barışa ihtiyacınız var. Rejim iki sac ayağı üzerine inşa edildi; ilki devletin Kürtleri yok sayması, ikincisi devletin dindarlar yokmuş gibi davranması. Kürtler ve dindarlar dönem dönem buna itiraz ettiler. Rejim hep bu gerilim hattı üzerinde zinde kalabildi. İşte bu zalim rejimin tabutuna ilk çiviyi 2007’de siz, ikinci çiviyi ise 22 Ekim’de Devlet Bahçeli çaktı. Abdullah Öcalan 27 Şubat deklarasyonu ile Kürtleri rejimin elinden aldı. Şimdi sıra son çivide, çekiç de sizin elinizde; başladığınız işi bitirin. Merak etmeyin, o çiviyi tutan milyonlarca el var, hamleniz boşa çıkmayacak; demokrasi size kaybettirmeyecek.
Zaman daralıyor. İçerde milletin, dışarda devletin takati kalmadı. Yeni paradigma devreye girmeli, tek bir millet olan Türkler ile Kürtlerin çağı başlamalı. Genel af ile geçmişe sünger çekmek mümkün. Toplumsal sözleşme ile yeni bir anayasa mümkün. Hukuk devleti ile Türkiye yüzyılı mümkün. Sizin cumhurbaşkanı, Selahattin Demirtaş’ın ise cumhurbaşkanı yardımcısı olduğu bir Türkiye mümkün. Başbakan Erdoğan’dan daha güçlü bir Cumhurbaşkanı Erdoğan mümkün. Ama hak, hakikat ve halk ile mümkün. Bu beş mümkünü kuvveden fiile çıkarmak için hal var şartlar hazır, millet nazır.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Rejimden mi yoksa milletten mi yana olacaksınız? Türkiye sizin vereceğiniz kararı bekliyor. Sorumluluk orada burada, onda bunda değil tamamen sizde. Hezimet olursa da sizin, zafer olursa da sizin. Türkiye kendini bir cihan devleti yapacak, milletini de refaha boğacak üç büyük barışa gebe. İlki olmadan diğerleri mümkün değil. Türkiye ve bölge bir devrime değil ama evrime doğru ilerliyor. Halkın devrim şansını dün siz heba etmiştiniz, bugün ise evrime önderlik ederek bu hatanızı telafi edebilir, millete olan borcunuzu ödeyebilirsiniz. Ey Tayyip Erdoğan hep Süleyman olmak istedin; o vakit bilesin ki Süleyman’ın mührü adil bir barışta saklı.