“Kasan abiler”e…
Mike Mills’in “Yaşamaya Bak” filmi, izleyiciyi hayatın karmaşıklığı yerine basitliğine davet eden bir yolculuğa çıkarıyor. Başrollerindeki Joaquin Phoenix ve 9 yaşındaki Woody Norman, Amerikan coğrafyasını kat ederken, yönetmenin “yaşamı kasma” metaforunu dokunaklı bir samimiyetle işliyor. Filmdeki radyocu “Johnny” karakterinin gençlerle yaptığı röportajlar, geleceğe dair umutların ve kaygıların yalın bir dille aktarıldığı bir arka plan oluşturuyor. Burada dikkat çekense, gençliğin hayatı “kasmadan” yaşama arzusuyla, toplumsal meselelere duyarlılığı arasındaki o çoksesli denge. Filmin finalinde, New Orleans’a uzanan yolculuk, insanın varoluşsal arayışını genç bir bakışla yorumluyor: Yaşam, ancak kabullenildiğinde ve özgür bırakıldığında anlam kazanır.
Küresel bir sese katılmak: Gençliğin aktivizm dili
The New York Times’ta yayımlanan Matthew Cullen imzalı makale, ise dünya gençliğinin aktivizm ve ifade özgürlüğüne dair çarpıcı örnekler sunuyor. The Learning Network’ün düzenlediği yarışma için seçilen 10 genç yazar, küresel sorunları yerel perspektiflerle harmanlıyor: Bangkok’ta pazarlık kültürünün sosyal dinamikleri, Kaliforniya’da vahşi yaşamla karşılaşma pratikleri, Güney Kore’de ölüm ve ritüellerin felsefesi… Bu metinler, gençlerin “eğlenceli” addedilen konuları bile toplumsal sorgulamaya dönüştürme becerisini gözler önüne seriyor.
Benim bu yazıya ekleyeceğim Türkiye’den bir örnekse, Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan bir gencin yaşadıkları. 6 yaşında çocukların evlendirilmesine karşı çıktıkları için gözaltına alınan ve tutuklanan gençler, çağımızdaki aktivizmin “risk” boyutunu hatırlatıyor. Ama başka bir şeyi daha: Bu olay, gençliğin adalet arayışının ne denli kolektif bir mücadeleye dönüşebileceğinin de kanıtı.
“Biz iyiyiz bizi merak etmeyin,” diyen bu gençlerimizden birinin moleküler fizik okuyor olması ise bu denklemi şöyle düşünmemize yol açabilir. Yani soru şu olabilir:
Moleküler fizik ile toplum, hem Türkiye hem de dünya ölçeğinde, nasıl bir bağ kurulabilir? Bu mümkün mü?
Örneğin moleküller arasındaki güçlü bağlar gibi, toplumda da bireyler arasındaki dayanışma ve empati güçlenebilir mi?
Örneğin bireyler, toplumsal sorunlar hakkında bilgi edinip bu bilgileri başkalarıyla paylaştıklarında, toplumun genel bilinci artabilir mi? Dahası bu süreç, toplumun enerjisini çoğaltarak o toplumu, derken bütün yerküreyi daha dinamik hale getirebilir mi?
Örneğin moleküler sistemlerdeki dengenin benzeri, bilinçli bir toplumda da adalet ve eşitlik sağlanırsa, eşit haklara sahip bireyler, toplumun daha sağlam olmasına yol açabilir mi?
Örneğin yaşamla barışık ve sürdürülebilirliği işaret eden eğitim biçimleri gibi “katalizörler” bireylerin bilinçlenmesini ve toplumsal değişimi hızlandırabilir mi? Bu da sürekli bir değişim içinde olmak anlamına gelebilir mi? Bireylerin düşünceleri zamanla evrilebilir mi?
Böylece toplumsal değişim mümkün olabilir mi?
Gençler, bu dünya üzerinde kapladıkları fizikleriyle tüm bunlara evet diyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
O zaman bize düşen merakla onları takip etmek.
30 Mayıs’ta günlerdir Silivri’de bu işin öncülüğünü yapan çocuklarımızın mahkemesi var. İşimiz onların yanında olmaktır. Üstelik hep birlikte. Çünkü yarın onların. Bu yaşlı dünyayı onlara teslim edecek bizler için görev zamanı.