Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Burak Bilgehan Özpek yazdı: Yeni tip useful Idiot’lar ve ölmeyen Yetmez ama Evet’çilik

Useful Idiot, yani “kullanışlı aptal” terimi, Soğuk Savaş döneminde popüler olmuştu ve dönemin çift kutuplu atmosferinin bunda etkisi yüksekti. Naif ve duygusal kişilerin farkında olmadan Sovyet propagandasına alet olduğunu iddia edenler genellikle bu tabiri kullandılar. Kavramın, useful kısmı propagandaya hizmet edildiğine, idiot kısmı ise savunulan değerlerin kime hizmet ettiğini anlamaktan aciz olmaya işaret ediyor. Useful idiot’ların idealizmi aslında sorgulanan bir şey değil. Bu öyle bir idealizm ki, ahlaki olarak doğru noktada konumlandığına inanan insan pratik olarak bir güç odağının çıkarlarına alet oluyor ve onun propaganda makinesine dönüşüyor.

Türkiye bu kavram ile AKP’nin sivilleşme ve demokratikleşme şampiyonu olarak görüldüğü dönemde tanıştı. Birçok liberal ve demokrat aydın, AKP’nin milli güvenlik devletine karşı açtığı savaşı destekledi. Onlar bu ilkesel ve biraz da romantik desteklerinin ilerleyen yıllarda populist bir tek adam otokrasisine yol açabileceğinden habersizdi. Erdoğan’ın ve İslamcıların doğasına dair yapılan özcü uyarıları ise dinlememeyi seçtiler ve bir ütopyayı gerçek kılmanın heyecanı içinde, Erdoğan’ın sahip olduğu halk desteğinin verdiği özgüven ile hükümetin gayretlerine açık çek verdiler. Nurlu ufuklara doğru çıkılan yolda en büyük badirelerden biri olarak görülen 2010 referandumu ile liberal ve demokratik aydınların AKP’nin başlattığı sivilleşme sürecini sahiplenişleri zirveye ulaştı. Birçoğu, eksiklerine rağmen getirilen anayasa değişiklik teklifine karşı “evet” oyu vereceklerini beyan ettiler. Onlara göre bu ahlaki bir sorumluluktu ve evet dışındaki seçeneklere yönelmek ahlaki bir kötülüğü onaylamak anlamına geliyordu. Bu yüzden demokratlar ile darbeciler dikotomisine sıkıştırılan bir kamusal tartışma yaşandı.

“Yetmez ama evet” sloganı o gün bugündür tartışılıyor. Sloganın “yetmez” kısmı, getirilen değişikliklerin ideal bir demokrasi talebini karşılamakta yetersiz olduğunun kabulünü ilan ediyor. Öte yandan, bu eksiklikler referandumun ruhuna ve taslaktaki olumlu adımlara karşı cephe almayı gerektirmiyor. Slogandaki “evet” kısmı ise her şeye rağmen demokratik değerler yönünde atılan olumlu bir adıma arka çıkılacağını söylüyor. Bu insanların çoğu için burada mesele referandumun sonuçlarından hangi siyasi grubun daha fazla faydalanacağı değildi. Ne Erdoğan’ın siyasi ikbalini beslediklerinin farkındaydılar ne de Fetullahçıların yargı bürokrasisini ele geçirmesi umurlarındaydı. Eylemlerinin olası sonuçları üzerine düşünmek yarine tarihin akışının değişeceği bir noktada durduklarına inandılar ve ahlaki olarak tarih önünde mahcup olmamak için gerekli müdahalede bulundular.

Ne var ki, aslında 2002 yılında başlayan ve ilerleyen yıllarda da devam eden bu tutumu alan herkes useful idiot’lara vehmedilen saflık ve idealizm ile açıklanamaz. Zira, meselenin bir siyasi aktör olarak AKP olmadığını söylemek ve onun siyasi failliğini önemsizleştirerek bir değer sistemini savunduğunu iddia etmek aslında oldukça sinsi ve kurnazca bir tavır. Bu şekilde, dünyevi bir siyasi çıkar arayışına girmeden fiili olarak kendisini iktidarın yanında konumlandırmak mümkün. Bu insanlar, AKP’yi doğrudan desteklemek yerine, demokratikleşme sürecini destekleyerek aslında dolaylı olarak AKP’nin yanında saf tutmayı başardılar. Günün sonunda hem ahlaktan yapılmış bir hale belirdi başlarında hem de siyasi olarak doğru yerde konumlanmanın nimetlerinden faydalandılar. Diğer bir ifadeyle, AKP’nin arkasına gizlendiği demokratik değerler zırhı aslında birçok fırsatçı için hükümete angaje olmanın güvenli bir kanalı haline geldi.

2010 senesinde “Yetmez ama evet” diyenlerin bir çoğu ilerleyen yıllarda hem otoriterliğin taşlarını döşedikleri için eleştirdiler hem de büyürken besledikleri iktidarın bizzat gadrine uğradılar. Referanduma doğrudan evet diyen ve siyasi kıblesini Erdoğan’ın dönemsel olarak durduğu noktaya göre değiştiren seçmen grupları onlar kadar eleştirilmedi. Salt çıkar veya İslamcı fanatizm için referanduma “evet” oyu verenler hiç gündeme gelmedi. Ancak Erdoğan’ın referandum sonrası başlattığı kültür savaşının kurbanı olan orta sınıf, seküler ve şehirli insanlar “Yetmez ama evet”çileri hiç unutmadı.

Ne var ki, useful idiot’ların da “Yetmez ama evet”çiliğin de 2010 senesinde kaldığını düşünmek büyük hata olur. Bahsettiğim, Erdoğan’ın kendisi siyasi ikbalini ve otoriterleşme çabalarını sürekli olarak kutsal bir davanın arkasına gizleme ve ahlaki ikilem yaratarak kendisine karşı çıkanları yargılama, yaftalama stratejisi devam etti. Mesela çözüm sürecimde, kendisini liberal olarak tanımlayan lakin kendilerinden başka hiç kimse tarafından liberal olarak tanımlanmayan bazı isimler “BarışaBak” kampanyası düzenlemiş ve kangren olmuş bir sorunu çözmeye çalışan bir hükümetin eksikliklerini, yolsuzluklarını ve otoriterleşme eğilimini göz ardı ederek desteklenmesi gerektiğini iddia etmekti. Süreç ağır aksak işliyor, kapalı kapılar ardında devam ediyor ve birçok problemi kendi içinde barındırıyordu ancak buna rağmen barış niyeti desteklenmeliydi. Bir başka “Yetmez ama evet” hamlesiydi bu. Arayan için ikbal kapısı her zaman açıktı ve AKP’ye siyasi olmayan ahlaki bir sebepten dolayı bağlanacak yollar orada duruyordu.

Peki bu kültür 7 Haziran’dan sonra kayboldu mu? Tabii ki hayır. AKP’nin yıllarca arkasına gizlendiği liberal ve demokratik değerler, ütopyalar yerini milli güvenlik tehditlerine bıraktı. Nasıl ki bir dönem “Mesele AKP değil, mesele demokrasi” diyenler ekranlarda, gazetelerde ve siyaset sahnesinde arzı endam ettiyse, yeni dönemde “Mesele AKP değil, ülkenin bekası” diyenler türedi. Böylece AKP’ye doğrudan siyasi destek vermekten, AKPli bir partizan olarak anılmaktan kurtulmanın fakat yine de iktidarın yanında yöresinde konumlanmanın yolu açıldı.

“AKP’li değilim” diyen ama AKP’nin bütün sınır ötesi operasyonlarını hiç sorgulamadan sevinçle karşılayan, AKP’li olmamasına rağmen S-400 füzelerinin alınmasını milli güvenlik için elzem bulan, AKP’den hiç hazetmediğini hatırlattıktan hemen sonra hükümetin “Mavi Vatan” söylemini canı gönülden destekleyen, AKP’li absürt ve karikatürize olmuş figür ile dalga geçtikten sonra İçişleri Bakanı’nın terör ile mücadelesinin takdir edilmesi gerektiğini iddia eden, AKP’li bir ilçe başkan yardımcısının yolsuzluk skandalını ağız dolusu eleştiren ancak mevcut otokrasinin yasal zeminini hazırlayan ve bu zemini diri tutan MHP lideri Bahçeli’ye karşı saygıda kusur etmeyen insanlara gün doğdu.

Onların da birçok “yetmez” i var elbette. Mülteci meselesi ve hükümetin toplumsal hayatı din üzerinden düzenlemesi bu yetmezler arasında. Ancak hükümeti muhalefete tercih edebilecekleri ve herhangi bir politika adımına yüksek sesle “evet” i yapıştıracakları kutsal bir milli güvenlik kavramı orada duruyor. Böyle bir adım atıldığı anda, meselenin AKP olmadığını milli güvenlik için ahlaki olarak atılan adımı desteklemek zorunda olduklarını iddia edecek ve aynı 2010’un “Yetmez ama evet”çileri gibi kendileri gibi düşünmeyen herkesi yaftalamaya başlayacaklar. Bunlar arasında useful idiot’lar olduğu kadar açılacak ikbal kapısını hükümete yakınlaşmak için kullanacak olan fırsatçılar da olacak. Yeter ki o adım atılsın.

Seçimlere yaklaşırken, tartışma ekseninin sürekli olarak ekonomiden ve hükümetin yönetim kapasitesindeki zaafiyetinden kopartılıp milli güvenlik konularına getirilmesinin sebebi de bu. Meselenin AKP değil meselenin beka olduğunu söylemek ve bütün yetmezlerine rağmen hükümetin atacağı adıma “evet” demek. Bu “evet” ile geçmişte darbeci olarak yaftalanan muhalefetin ise vatan haini olarak anılması işten bile değil. AKP yıllardır aynı AKP ve yıllardır aynı oyunu oynuyor. Sadece “Yetmez ama evet”çilerin siyasi söylemi değişiyor o kadar. Söylem ne olursa olsun, bu tipolojideki insanların ortak noktaları ise Erdoğan’ı sevmek değil, Erdoğan ile aynı düşmandan nefret etmek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.