Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öner Günçavdı yazdı: “Ben yapmadım, Miki yaptı”

İlginç bir ülke şu Türkiye. Daha birkaç gün önce, ödevini son dakikaya bırakmış bir öğrencinin stresine girmemek için yazını yazıp bekliyorsun editöre göndermek için. Bir de bakıyorsun ki, yeni bir gelişme olmuş hiç beklenmedik. O hararetli gündem içinde daha önce yazdığın yazının öneminin azaldığını anlıyorsun birden.

Anlayacağınız gibi konu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) en son faiz kararı. Aslında çok uzun zamandır, aldığı faiz kararları ile gündem olmuyordu Banka. Neredeyse tüm uzmanlar, faizleri arttırması gerektiği halde ülkemizin “özel” şartları nedeniyle faizlerin değiştirilmemesini olabilecek en iyi durum olarak görmekteydi. Hatta dünya ve Türkiye ekonomisinin enflasyon açısından içinde bulunduğu kötü durum düşünüldüğünde, kimselerin aklına Banka’nın faizleri indirebileceği gelmiyordu.

Neden” derseniz, cevabı çok basit. Dünyadaki tüm merkez bankaları neredeyse istisnasız bir şekilde, karşı karşıya kaldıkları enflasyonla mücadele etmek için faizleri arttırıyorlar. Hem de ekonomilerini yavaşlatma riskine, durgunluk yaratma olasılığının bulunmasına rağmen.

Ama TCMB yine şaşırttı herkesi. Hiç beklenmedik bir anda faizleri düşürüverdi. Yüzde 14 olan politika faizlerini yüzde 13’e çekti.

Yanlış anlaşılmasın. Bu faiz vatandaşın bankalardan alacağı kredinin faizi olmayacak. Bankaların TCMB’den kaynak temin ederken katlanacakları maliyeti belirleyecek. Bu şekilde bakılırsa, TCMB bankacılık sisteminin kullanacağı mali kaynakların maliyetini azaltmış oldu. Normal iktisadi koşullarda kaynak maliyetleri düşen bankaların kendi verdikleri kredi faizlerini de düşürmeleri beklenir elbette. Sanırım bu vatandaşın pek göremeyeceği bir durum olacak. Kredi faizlerini öyle ya da böyle düşürseler bile, vatandaşın krediye erişiminin bu koşullarda çok da kolay olmayacağını göreceğiz hep birlikte.

O zaman soruyor insan ister istemez. Kimin için yapıldı bu faiz indirimi?

Cevabını bilmek zor. Ama zaman içinde bu indirimin piyasa dinamiklerine nasıl yansıdığını görerek bir fikir sahibi olabileceğiz. O yüzden biraz sabır lütfen.

Şimdi diyeceksiniz ki, TCMB yeteri kadar açıklayıcı olamıyor mu gerekçelerini vatandaşa anlatabilmekte. Zaten bu gerekçeleri açıklamak için faiz kararını veren (?) Para Politikası Kurulu yazılı bir açıklama yapıyor kamuoyuna her toplantının ardından.

Hala bu açıklamaları okuyanlar kaldı mı bilmem. Ama ben okumaya devam edenlerdenim.

Şahsen, alınan faiz kararının sürpriz olmasının yanında, bu açıklamaların içeriği bakımından da böyle bir yazıyı yazmak anlamlı mı diye düşünüyorum.

Kanımca açıklama verdiği iki mesajlar bakımından önemli.

Birincisi, dünya ve Türkiye ekonomisi hakkında uzun bir girizgahın ardından, sonlara doğru 100 baz puanlık indirimin gerekçesine açık ve net bir biçimde değiniyor açıklama.

Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin jeopolitik risklerin arttığı dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivme ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından, finansal koşulların destekleyici olması önem arz etmektedir” diyor ve bunun için politika faizini 100 baz puan indiriyor TCMB.

Tam bu noktada, aynı risklere maruz kalan diğer ülkeler, kendi enflasyonları bizimkinden çok daha düşükken, onların da bizim gibi resesyona girme olasılığı varken ve COVID-19 sonrası büyümede de makul bir büyüme ivmesi yakalamışlarken, neden politika faizlerini arttırdıkları geliyor insanın aklına.

O zaman insan soruyor ister istemez, dünyadaki ekonomik gelişmelere karşı farklı tepki vermek için Türkiye’yi farklı kılan nedir? Eğer bu varlığına inanılan “dış güçler” ise, bu sözüm ona “dış güçlerin” yol açtığı olumsuz koşullara neden diğer ülkeler sonuçları kendi aleyhlerine olacak şekilde tepki verirken, Türkiye onlardan farklı bir politika tepkisi veriyor?

Elbette bu soruların cevabı yok. Ancak teknik olması beklenen bir açıklamada böyle siyasi imalar içeren soruların cevabı bulunamaz. Olsa olsa alınan faiz kararının politik olmayan gerekçelerine yer verilir. Maalesef bu açıklama politik bir niyetle yazıldığı için, yukarıda sorulan soruların cevaplarına açıklamada rastlanamıyor.

Bence PPK’nın kamuoyuna yaptığı bu açıklamadaki ikinci husus çok daha önemli. O da, asli işi fiyat istikrarı olan bir kurumun yaptığı açıklamayla, fiyat istikrarını sağlamaya yönelik olarak kendi inisiyatiflinde kullanabileceği hiçbir eylem ve politikaya yer verememesidir. Her şeyi kendi dışında bir neden bağlayan bu yaklaşım inandırıcılıktan uzaktır. Bu haliyle TCMB’nin enflasyon konusundaki yaklaşımının “Ben yapmadım; dış güçler yaptı. Ben masumum” der gibi bir “problemi dışsallaştırma” yaklaşımı olduğu görülüyor.

Asli işini görev edinememiş bir merkez bankası, böyle bir yaklaşım içinde olarak, enflasyonun düşme umudunu dünyadaki gelişmelerin insafına bırakmış izlenimi veriyor. Hem, sözüm ona “dış güçlerden” şikâyet edip, hem de onların “himmetine” muhtaç olunduğu itiraf edilmiş olmaktadır.

Kendisinin bu konuda yapabileceğinin pasif bir şekilde, sadece dünya konjonktürünün tersine dönmesini beklemek olduğuna inanmış (veya inandırılmış) TCMB, beklerken de ekonominin büyümede yakalamış olduğu ivmenin devamını sağlamaya çalışmayı kendine görev edinmiştir ya da görev edindirilmiştir. Oysa onun büyüme ile ilgili bir görevi olmadığı gibi, kendisine yasayla verilen görev ekonomideki fiyat istikrarını sağlamaktır.

Dünyada ortaya çıkmış olan olumsuz ekonomik koşullardan bizim gibi etkilenen ülkelerin merkez bankaları neden TCMB ile aynı şekilde düşünmüyorlar acaba?

Dünya ekonomisindeki mevcut koşulların yarattığı riskleri gören ülkelerin, bu koşulların olumsuz etkilerini göğüslemek için, büyümeyi yavaşlatmak pahasına politika faizlerini arttırmalarına ne demeli?

Maalesef bu soruların muhatabı ben değilim.

Bundan sonra ne olur?

Bunu da bilmek çok zor. Çünkü ülkemizde hem siyasette, hem de ekonomi yönetiminde “belirsizlik” hâkim. Böyle bir ortamda tahmin yapabilmek gerçekten çok zor. Her an her şey olabilir. Tabii gelişmeler siyasetçilerin ve TCMB yönetiminin kontrolünde olmaya devam ettiği sürece.

Beklentimiz Banka’nın bu kontrolü yitirmemesi elbette. Enflasyonla mücadeleyi dünya ekonomisindeki gelişmelerin insafına bırakmış bir merkez bankasının, yaşanabilecek kötü gelişmelerin kontrolünü bugüne kadar benimsemiş olduğu anlayışla sağlayabilir mi? Bilmek çok zor.

Ama bu konudaki umutlarımızın giderek azaldığına dikkat çekmek isterim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.