Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: İstanbul’da kiracı olmanın faziletleri

Dikkatli okur belki fark etmiştir. İki haftadır Medyascope’a yazı yazamadım çünkü taşınıyordum. Yarım asrı biraz geçkin ömrü hayatının 50 yıla yakın kısmını göçebe, kiracı olarak geçiren biri olarak, bu yazımda kiracı olmanın faziletlerini anlatacağım. Tabii kiracılık artık eskisi gibi değil, çılgıncasına artan enflasyon sayesinde kiracı olmanın tadı tuzu kaçtı. O yüzden bana kiracılığın faziletlerini yazdım diye kızanlar olacaktır, çok haklılar. Onlara verecek bir cevabım yok. 

Bugünden baktığımızda “Bizim zamanımızda kiracılık ne kolaymış” diye düşündüğüm çok oluyor. Sekiz-on sene kiracılık yapıp en ufak bir parasal sürtüşme yaşamadan tamamladığım süreçler oldu. Şimdi artık bu mümkün mü pek emin değilim. Tüm dünyada yaşanan konut krizi ve şehir merkezlerindeki aşırı kira artışları bir şok etkisiyle bugün karşımıza çıkıyor. Burada tüm dünyada böyle diye Türkiye’deki kira artışlarını akladığım düşünülmesin. Gariban İstanbul ve İzmir dünya fiyat artış endeksinde birinci ve ikinci sırayı paylaştılar geçen ay. 

Bugün ise artık -nihayet- kiracı değilim. İstanbul’un epey uzak semtlerinden birinde kendi evimde oturabiliyorum. Şehrin merkezi semtlerinde kiracı olmanın bile imkansız hale geldiği bir dönemde buna da şükür diyorum. 

Doğduğum günden beri İstanbul’un pek çok semtinde yaşadım. Kısaca sıralayacak olursam Nişantaşı, Kasımpaşa, Beyoğlu, Seyrantepe, Salacak, Kadırga, Hisarüstü, Kadıköy, Karagümrük, Eyüp Yeşilpınar, yine Beyoğlu, Feneryolu, Beylerbeyi vs. Belki arada kaçırdığım birkaç semt daha olabilir. Bilemiyorum. Bu kadar çok ev değiştirip, bu kadar çok semtle tanıştığınız zaman bazı şeyleri kısa zamanda öğrenme şansınız oluyor. Bunlardan ilki İstanbul’un kozmopolit yapısı. Akılla anlaşılmaz, arşınla ölçülmez bir şehir İstanbul. Her semtin ayrı bir sosyolojisi var, doğduğundan beri aynı adreste yaşayanların bunu anlaması biraz zordur. Onlar sadece kendi semtlerinin değişimine şahit olurken benim gibi şehirde sürekli göçebe yaşayanlar, şehrin sürekli değişimine yakından şahit olurlar. Şehirde göçebe, kiracı yaşamanın ilk ve en önemli fazileti budur. Bu kök salamama hali bazen bir eksiklikmiş gibi gözükse de meseleye buradan baktığımızda çok önemli bir kazanım olabilir. Doğma büyüme bir semtli olmak bazen bir avantaj bazen de dezavantaj olabilir. Çünkü semtlerin sosyolojileri kişileri de belirler. Doğma büyüme Kadıköylü biriyle doğma büyüme Kasımpaşalı birinin sosyal psikolojisi çok farklı olabilir. Bu tarz insanların şehri kavrayışı, doğup büyüdükleri semtin sosyal psikolojisinin dışına çıkamayabilir. 

Eskiler “Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir” diye sormuşlar. Bence çok gezen bilir, çok okuyan bildiğini düşünür. Zorunluluktan kaynaklı çok gezmek bir fazilet değil elbette. Gönüllü olarak, meraktan, öğrenme arzusundan dolayı gezmek bir fazilet. Böyle gezenler hem şehirleri, hem toplumları hem de dünyayı daha iyi tanırlar. Göçebe olmanın bir tesellisi olarak bir de tabii insanlarla yüzleşmek en önemli kazanım olsa gerek. 

Herkese iyi hafta sonları 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.