Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Erdoğan’ın 2002 – Kılıçdaroğlu’nun 2022 ABD ziyaretleri

Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP heyetinin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği ABD ziyareti hem iktidar hem de muhalefette yer alanların oldukça ilgisini çekti. İktidar destekçileri ve mensupları arasında Kılıçdaroğlu’nun icazet almaya gittiği görüşü paylaşıldı. Öte yandan Kılıçdaroğlu ve ekibi ise belli ki bu yoruma meydan verebilecek bir görüntünün oluşmaması için çok uğraştı. Öyle ki bütün bir süreç boyunca, belki de bu tür ziyaretlerin temel amacı olan siyasi bağlantılar kurmaktan çok uzakta adımlar atıldı. 

Lafı uzatmadan şunu vurgulamak lazım: İktidara giden yol iç ve dış kamuoyunu ikna etmekten ve onlara seslenmekten geçiyor. Bu, içeride yoğun bir siyasal kampanya, dışarıda ise yoğun bir diplomasi gerektiriyor. 

Bu tür ziyaretlerde temel amaç bellidir: Siyasal tanışıklıklar sağlamak, ortak meseleler konusunda yaklaşım paylaşmak ve bağ kurmak. Muhalefetin dış politik meselelerde iktidardan farklı bir konum alması gerekmez ya da bunu anlatması gerekmez. Ama “Ben de varım” demesi gerekir. Dış kamuoyuna seslenen başkent gezilerinin böyle bir yanı var. Kılıçdaroğlu’nun Vaşington ziyareti bir başlangıç olması açısından değerli ama yeterli değil ve pek çok eksiği var. 

Bu yazıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın henüz AKP lideriyken, henüz seçim kazanmamışken ABD’ye yaptığı ziyaretle Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini kıyaslamak istiyorum. Malum uzun yıllar Erdoğan’ın 2002’deki bu ziyareti bir icazet alma ziyareti olarak değerlendirildi. Şimdi benzer bir değerlendirme Kılıçdaroğlu’nun ziyareti için de yapılıyor. Belki öyle, belki değil ama ben programlara bakmak istiyorum kısaca. 

“Ya bizi hedef göstermezlerse” korkusu

Erdoğan ziyaretini 2002 yılının Ocak ayında gerçekleştiriyor. Kasım seçiminden yaklaşık 10 ay önce. Dahası, unutmayalım ki 11 Eylül saldırılarından yani dünyanın kaderini değiştiren terör saldırılarından yaklaşık dört ay sonra. Yaklaşan ulusal seçimler ile kürenin kaderini değiştiren zamanlamanın bugünkü benzerliği de doğrusu biraz çarpıcı. Bugün seçime yaklaşık dokuz ay var ve dünyanın kaderini değiştiren – ileride bunu çok daha iyi görebileceğiz – Rusya/Ukrayna savaşının sekiz ay sonrasında Kılıçdaroğlu ziyareti gerçekleşiyor. 

Ancak Erdoğan’ın ziyaretini Kılıçdaroğlu’nunkinden ayıran belli başlı faktörler var. Bunlar temel olarak sırasıyla,

  • Siyasi temaslar
  • İktidar programı paylaşma
  • Cesaret
Erdoğan’ın 2002 yılındaki ABD gezisinden bir kare

Sondan başlamak istiyorum. Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti bugünün kutuplaşmış ve son derece milliyetçi bir atmosferde yaşayan Türkiyesi’nde olumlu ve cesur bir adım olsa da bu tür ziyaretlerden halen korku duyulduğu ve ürkek davranıldığı yönünde işaretler var. 

Kılıçdaroğlu’nun sahip olduğu “Bizi hedef gösterirler” korkusunun iktidara yürümesindeki en büyük engel olduğunu düşünüyorum. Bu korkunun yerini “Ya bizi hedef göstermezlerse” korkusuna bırakması gerekiyor. Hedef olunmadan hedefe varılamıyor. Ayrıca bu tür ziyaretlerde “İcazet aldı” gibi boş gösterenlerin algı kırmada ve yıkmada kimi kesimler arasında oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin sağcı kesimleri her daim gücün yanında yer almıştır ve güce yakın olmayı sevmiştirler. 

Ürkek adımlar ise bu işin neden yapıldığını iktidara bile sorgulatıyor. Kılıçdaroğlu’nun ABD’deki kayıp sekiz saat meselesinin en çok iktidara yakın kesimler tarafından paylaşıldığını biliyoruz. Bu kadar ürkek olunmasına onlar bile anlam veremiyorlar o yüzden “Hiç bir şey olmadıysa bile kesin bir şeyler oldu” diyorlar. 

Erdoğan ise gezisini tasarlarken ve programını paylaşırken oldukça cevval bir görüntü sergiliyor. Programının yoğun temaslar içermesine yönelik tepkilere karşı işini yapmaya devam ediyor. 

İkinci olarak siyasi bağlantılar kurma ve iktidar programı paylaşma var. Fehmi Koru’nun Taha Kıvanç müstear ismiyle kaleme aldığı 28 Ocak 2002 tarihli köşe yazısına baktığımızda Erdoğan’ın Center for Strategic and International Studies, Middle East Institute ve National Democracy Institute’te konuşma yaptığını ve dahası stratejik isimlerle toplantılar düzenlediğini anlıyoruz. Olduğu gibi aşağıda aktarıyorum

“Amerika’ya gidiyoruz, başkentine de uğrayacağız, ‘Fırsattan istifade herkesin dâvetine icâbet edelim’ diye düşünmüş olmalı AK Parti heyeti; bu yüzden Washington programları yoğun. Graham Fuller’la kahvaltı, Henri Barkey ile akşam yemeği yiyecek, Rand Corporation ve Lehman Brothers ilgilileriyle görüşecek, Middle East Institute ve National Democracy Institute’te konuşmalar yapacak… Musevi Cemaati ileri gelenleriyle buluşma da unutulmamış. Bu arada, Amerikalı ve Türk gazetecilerle de bir araya gelinecek… Üç güne bütün önemli isimler, kurumlar, medya sığdırılmış görünüyor.

Öte yandan, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde Türk bilim insanları daha çok önde. Şüphesiz çok önemli bir konu Türkiye için. Ama siyasi temaslar kadar önemli değil. Bu tür ziyaretlerin pozisyon belli etme, kendini tanıtma ve “Ben de varım” deme açısından dış kamuoyunda oldukça önemli olduğunu biliyoruz. Bu yüzden temas kurmamaktan kaçınmamak tersine üzerine gitmek gerekirdi. Demokratlar’la, Cumhuriyetçiler’le, lobi gruplarıyla ve hatta önemli pozisyonları olan devlet insanlarıyla da görüşmeler yapılabilirdi. Burada kritik bir isim var: Cüneyd Zapsu. Erdoğan’ın 2002 ve sonrasında yaptığı bazı ziyaretlerde temasları onun kurduğunu anlıyoruz. Belki de CHP’nin Cüneyd Zapsu gibi birine ihtiyacı vardır. 

Cüneyd Zapsu

Erdoğan’ın Demokratikleşme ve Kalkınma Programı

Dahası Fehmi Koru’dan öğrendiğimiz kadarıyla Erdoğan’ın elinde 65 sayfalık “Demokratikleşme ve Kalkınma Programı” adını verdikleri bir metin var. Yani Erdoğan ne yapacağıyla ilgili olarak da programını çoktan oluşturmuş ve gitmiş. Kılıçdaroğlu’nun elinde en önemli koz ise güçlendirilmiş parlamenter sistem. Ama ekonomi konusunda henüz ne olduğunu biz de bilmiyoruz. 

Bu ziyaret daha iyi planlanabilir miydi? Şüphesiz. Daha koordine olabilir miydi? Şüphesiz. Daha çok temas kurulabilir miydi? Şüphesiz. Daha iyi anlatılabilir miydi? Şüphesiz. Umuyorum bu eleştirileri dikkate alan birileri vardır ve bundan sonraki ziyaretlerde daha dikkatli aksiyon alınır. Aksi halde iktidara giden yolun diplomasi ayağı eksik gidilir. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.