Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gülçin Karabağ yazdı: Anketlerin favorisi neden siyaset sahnesinin favorisi değil?

Bu yazıda kamuoyu araştırmalarında ipi göğüsleyen, “siyasetler üstü” sessiz siyasal stratejisi ile muhalefetin olası adaylarından Mansur Yavaş’a dair birkaç kelam etmek istiyorum.

Altılı Masa’nın ortak aday bilmecesi henüz çözülemedi. Masanın ortak bir aday çıkaracağı ve bunun kazanacak aday olacağı söylense de ortak adayın ne zaman açıklanacağı belli değil. Bu süreçte ilk turda beklentileri yeterince karşılamayan Altılı Masa toplantıları ikinci turuyla devam ediyor ve kasım ayı içerisinde iktidar politikasının açıklanacağı iddiaları mevcut. Altılı Masa’dan çıkması beklenen program muhalefetin ihtiyaç duyduğu sinerjiyi yaratamadığı için olsa gerek muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı en temel mesele. Geçtiğimiz nisan ayında Seçim Yasası’na dair yapılan değişiklikten sonra Altılı Masa bileşenlerinin kurduğu ittifakın seçim aritmetiği açısından daha az anlamlı olması da gözleri adayın üzerine çekti.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını açıklamasıyla muhalefetin şu an için olası üç adayı mevcut. Bu adayların üçü de Cumhuriyet Halk Partisi’nden. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü ile başlattığı, Millet İttifakı’nın kurulmasındaki ve 2019 yerel seçimlerindeki rolleriyle oluşturduğu liderlik misyonunu cumhurbaşkanlığı ile taçlandırmak istiyor. Resmi olarak adaylığını açıklamamakla birlikte adım adım tüm siyasal hamleleri cumhurbaşkanlığı adaylığına delalet ediyor. Bir de muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde kazandığı başarının ardından doğal olarak cumhurbaşkanı aday adayları listesine giren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş var. Kılıçdaroğlu’nun bu denli ön planda olduğu bir siyasal atmosferde CHP içinden çıkmış bu iki belediye başkanının geri planda kalması oldukça doğal. Buna rağmen İmamoğlu belediye başkanlığı seçildiği günden geçtiğimiz mayıs ayında gerçekleştirdiği Karadeniz gezisine kadar yerel siyasetten daha büyük bir siyasal iddiası olduğunu yer yer belli etti. Son günlerde Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı ve ABD gezisinin büyük eleştiriler almasının etkisiyle İmamoğlu’nun olası adaylığı yeniden konuşulmaya başlandı. İmamoğlu’nun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndaki iddialı ve coşkulu konuşması da bu alt metinle yorumlandı.

Hepimizin her gün farklı mecralardan takip ettiği bu siyasal atmosferi özetleyip sözü kamuoyu araştırmalarında yarışı hep en önde tamamlayan ama siyasal programını, söylemini ve dolayısıyla olası stratejisini en az bildiğimiz cumhurbaşkanı aday adaylarından Mansur Yavaş’a getirmek istiyorum. (Yöneylem Araştırma 24-28 Ekim Türkiye Siyaset Paneli araştırmasına göre cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında 22 puan farkla galip geliyor.)

Mansur Yavaş’ın sessiz stratejisi beraberinde çeşitli soruları getiriyor. Ben de bu soruları toparlama niyetiyle böyle bir yazı yazıyorum ve bunun ortak bir düşünme ve anlama sürecine kapı aralamasını diliyorum. Bu soruları sıralarken aklımdaki üst soru da şu: Kamuoyu araştırmalarında Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında büyük farklarla önde çıkmasına rağmen nasıl oluyor da bu seçimi kazanmanın en temel şart olduğunu bilen Altılı Masa, Mansur Yavaş’ı ortak aday olarak göstermiyor? Şunu da not düşmek isterim ki kamuoyu araştırmalarının hata payları olabilir, en az hatayla yapılmış dahi olsa cumhurbaşkanı adayı yalnızca bu araştırmalar baz alınarak belirlenmek zorunda değil.

Mansur Yavaş’a dair sorular ve bu soruların düşündürdükleri:

HDP seçmeni (ve-veya Kürtler) Mansur Yavaş’a oy verir mi?

Gazeteci Murat Sabuncu’nun haziran ayındaki haberine göre, HDP yönetimi Altılı Masa’nın Mansur Yavaş ya da Meral Akşener’i ortak cumhurbaşkanı adayı göstermesi halinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda kendi adayını çıkaracak. Bu bilgi dışında adaylık tartışmasında HDP Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın çeşitli vesilelerle ortak aday ve bu adayda aranan özellikler vurgusu yaptığını da hatırda tutalım. Bütün bu açıklamaları ben de yakından takip ediyorum ve bu seçimde HDP seçmeninin kritik önemini görüyorum. Bolca “ama”sı ve “eğer”i olacak naçizane kanaatim HDP aday çıkarırsa ikinci turda, çıkarmazsa da ilk turda Mansur Yavaş’ın HDP seçmeninden de oy alabileceği yönünde. Türkiye’nin otoriterleşmesi sürecinde günden güne en ağır bedelleri ödeyen Kürtler’in bu köprüden önce son çıkışta kendileri için de en azından -geçen hafta yapılan Brezilya seçimleriyle hayatımıza giren tabirle- “cehennemin kapılarını kapatacak” bir adaya oy verebileceğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra bu yazımızın konusu olmadığı ve birkaç cümleyle anlatmak güç olduğu için çok da derinlemesine girmeden belirtmek isterim ki Kürt meselesi hiç şüphesiz bir tanınma adaleti sorunu ve eşit yurttaşlık talebidir ama bununla da yakından ilgili olarak sosyal adalet talebidir de. Sosyal adalet talebine cevap veren bir siyasal programın özellikle Kürt gençlerinden de oy alabilme şansını oldukça yüksek görüyorum. Gelelim “ama” ve “eğer”lere: Mansur Yavaş aday gösterilirse şu andaki sessizliğini bozmak durumunda kalacak ve onun HDP seçmeninden oy alıp alamayacağını da seçim kampanyası sürecindeki tavrı, söylemi ve vadettiği siyasal program belirleyecek.

Bu yazıda Mansur Yavaş’ın olası adaylığına dair ortadaki soruları derleme amacındayım ama eğer işi Yavaş’ın cumhurbaşkanı olursa ülkeyi yönetebilir mi, nasıl yönetir sorusuyla genişletirsem şunu da eklemem gerekir: Yavaş, seçim aritmetiği elverir de HDP seçmeninden oy almadan seçimi kazanabilirse bu niceliksel liderlik, yeniden yapılandırılması gereken bir ülkeyi yönetmek için gerekli olan niteliksel konsensüs için yeterli olmaz.

Mansur Yavaş kapsayıcı bir aday ve “kimsesizlerin kimsesi” gibi davranabilecek bir cumhurbaşkanı olabilir mi?

Başka bir ifadeyle Ülkücü bir siyasal gelenekten gelen Yavaş, seçim kampanyası sürecinde siyasi iktidarın kutuplaşmayı zirveye taşıyacağını öngörebildiğimiz siyasal atmosferde merkeze hitap eden bir siyasal aktör olarak davranabilir mi? Kamuoyu araştırmalarında Mansur Yavaş’a yönelik teveccühün nedeni bunca kutuplaşmış siyasal söylemin içerisinde Yavaş’ın gündelik siyasal tartışmalara girmeden sosyal belediyecilik hamlelerine odaklanan, sessizliği bir siyasal strateji olarak kullanan tavrı olabilir.

Kavgalardan ve içi boş siyasal söylemlerden bıkmış durumda olan toplum en başta gelen geçim sıkıntısı sorununa cevap veren adaylar ve siyasal programlar istiyor olabilir mi? Kendi sorduğum retorik soruya cevabım şüphesiz ki evet ama bir yandan da Türkiye’nin bugünkü siyasal kültürünün güçlü bir liderlik aradığı da bir gerçek. Buna da yine bir “ama” eklersem güçlü liderlik acaba yalnızca meydanlarda, polemiklerde birbirine söz yetiştirmek ve birbirini yenmeye çalışmak anlamına mı geliyor yoksa güçlü liderin topluma farklı açılardan da güven vermesi mi gerekir? Bunu da birlikte düşünelim derim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında Mansur Yavaş siyasal hitabet açısından olası polemikleri göğüsleyebilir mi?

Yine Mansur Yavaş’ın sessizliğinden ötürü elimizde bu hususta yeterli veri yok. Bu konuda göze çarpan en keskin yorumu Ruşen Çakır’ın konuğu olan MetroPOLL Araştırma kurucusu ve yöneticisi Özer Sencar yaptı: “Mansur Yavaş belediye başkanı olarak çok dürüst ve çalışkan bir adam. Ben Ankara’da yaşıyorum. Mansur Yavaş’la ilgili hiçbir dedikodu duymadım ama Mansur Yavaş Erdoğan’ın karşısına çıkarsa Erdoğan onu çok kısa sürede perişan eder”.

Yavaş muhalefet ve dahi Türkiye için hayat memat meselesi bu kritik seçim sürecinin stresini kaldırabilir mi? Özellikle seçim gününde seçim güvenliği ve oylara sahip çıkılması noktasında dirayetli bir performans sergileyebilir mi?

Bu konuda elimizde iki çok canlı örnek mevcut: Muharrem İnce ve Ekrem İmamoğlu. İnce, cumhurbaşkanı adayı olduğu 2018 seçimlerinde seçimi kaybedince seçim akşamı adeta sırrı kadem bastı ve destekçilerini bu açıdan hayal kırıklığına uğrattı. İmamoğlu ise 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı adeta azmi ve kararlılığıyla iki kere kazandı. 31 Mart 2019 gecesinde İmamoğlu’nu CHP seçim koordinasyon merkezinde takip edenlerdendim. O akşamki kendini adadığı “dava”ya sahip çıkma performansı takdire şayandı. Aslında o geceden başlayarak seçimlerin tekrarlanmasına kadar giden süreç ve seçimin ikinci kez kazanılması sonrasında yaşananlar İmamoğlu’nun seçmen nazarı güvenirliğini perçinledi. Buradan Yavaş’a gelirsek onun siyasal tarihinde de dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile yarıştığı 2014 yerel seçimlerine bakabiliriz. Bu seçimde Gökçek %44,8 oyla, %43,8 oy alan Mansur Yavaş’ın karşısında seçimi kazandı ama bu seçim sonuçları oldukça şaibeliydi diyebiliriz. Bu süreçte Yavaş’ın daha sakin bir strateji ile davranması ve bazılarına göre “kazandığı” seçimden sonra belediye başkanlığı için bir dönem daha beklemesi seçim günü hafızası travmaları olan bir toplum için olumlu bir imaj olmayabilir.

Yavaş adaylığı durumunda Altılı Masa bileşenleri ile nasıl ilişkilenebilir?

Bu soruya ancak Yavaş’ın kimlerin desteğiyle, nasıl aday olduğunu bildiğimiz zaman cevap verebiliriz diye düşünüyorum ama şunu şimdiden söylemek mümkün: Yavaş’ın Kılıçdaroğlu’na rağmen Akşener ve İYİ Parti’nin “baskısı”yla aday olması ile Kılıçdaroğlu’nun kamuoyu araştırmaları sonucunda seçilemeyeceğini düşünüp geri çekilmesi ve ortak aday olarak Yavaş’ı işaret etmesiyle aday olması senaryoları arasında fark var. İkinci senaryoda Yavaş, seçim kampanyası sürecinde Altılı Masa ile Yavaş seçim kampanyası sürecinde daha organik bir ilişki kurabilir.

Ek soru: Yavaş seçilebilirse geçiş sürecini yönetebilir mi?

Bu sorunun cevabı da Altılı Masa tarafından nasıl bir geçiş süreci inşa edileceğine göre değişir. Altılı Masa’nın şimdiye kadar anlaştığını bildiğimiz yegane başlık güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş. Seçim yapıldıktan sonra muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kazanırsa, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başında olağanüstü yetkilere sahip kişi o olacak. Bu cumhurbaşkanına parlamenter sisteme geçiş sürecinin hakemi olma rolü veriliyorsa Yavaş parlamenter sistemlerdeki partiler üstü, “devlet adamı” imajındaki cumhurbaşkanı tipolojisine şu ana kadarki siyasal performansına göre oldukça uygun görünüyor. Ama eğer, 20 yıllık AKP iktidarı sonucunda güçler arası denge-fren mekanizmasından tüm devlet kurumlarına derinlemesine bir yeniden yapılandırma süreci yaşanacaksa bu noktada elindeki yetkiler de düşünüldüğünde cumhurbaşkanına oldukça fazla rol düşmektedir. Bu rol de tüm müzakereler ve temaslarla aktif bir biçimde siyaset yapılmasını gerektirir. Böylesi bir rolde Yavaş’ın süreci yönetip yönetemeyeceğine yönelik benim henüz bir cevabım yok ama tekrarlamak pahasına şunu söyleyebilirim ki Yavaş’ın nasıl yöneteceği, nasıl bir program, siyasal strateji ve ekiple seçim kampanyası yürüttüğüne, Altılı Masa bileşenleri ile ilişkisine ve muhalefetin seçimi kazanması durumunda Türkiye’nin siyasal sisteminin nasıl yeniden inşa edileceğine dair senaryosuna bağlı olarak değişkenlik gösterecek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.