Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gürkan Çakıroğlu yazdı: Belirsizliğin gösterdiği alametler

Olağanüstü bir dönemde, olağanüstü şartlarda ve oldukça pus(u)lu bir ortamda sandığa varmaya gayret ediyoruz. Öncesi ve sonrasına dair böylesi bir belirsizliği ne 1950, ne de darbe dönemleri akabinde yapılan seçimler barındırıyordu. Muhalefet bu bilinçle hareket etmeli ve her parti bir diğerine bir şey dayatırken; post-modern totaliter bir rejimin kapıya dayandığını ve bu yıkımdan kurtulmak isteyenlere kendini asıl dayatanın ise uzlaşı olduğunu idrak etmeli. Zira demir dağları eriterek Ergenekon’dan çıkmanın başka yolu yok.

Son günlerde siyasetin aktörleri 14 Mayıs gününde mutabık görünse de seçimin tarihi, sandığa hangi seçim kanunu ile gidileceği, ittifakların hangi partilerden teşekkül edeceği ve adayların kimler olacağı belirsizliğini koruyor. Peki bu normal mi? Elbette hayır. Lakin içinde bulunduğumuz hal ve şartlar bu durumun anlaşılabilir olduğuna dair pek çok şey söylüyor bizlere. Yeter ki yankı odalarından çıkalım ve birbirimizi duymaya gayret edelim.

Devletin sınırsız güç ve imkânlarını, yargıyı da payanda ederek kullanmasına rağmen iktidarın gözü kulağı kendi adayından ziyade muhalefetin adayında. Çünkü seçim sürecinin etken değil edilgen tarafı olduklarının farkındalar. Muhalefet ise içine düştüğü ideolojik ve oportünist çatışmalardan dolayı, siyaseten tattığı bunca acı tecrübeye; yurttaşın yaşadığı onca adaletsizlik, zulüm ve sefalete rağmen ahenk yakalayabilmiş değil. Tarafların içinde bulundukları şartları aşamamaları belirsizliği daha da artırıyor.

İktidar bileşenlerinin adayı kim? Tayyip Bey kendisine emanet edilen milli iradeyi rejime cirolamakta zerre tereddüt göstermedi. Müesses nizamın aktörleri de Erdoğan’ın yokluğundansa zayıf bir Erdoğan’ı tercih etti. Bu ucube sistem böyle inşa edildi. Zira müesses nizam, vesayet araçları olarak devlet imkânlarını kullanmasına rağmen güçlü bir siyasi ayağı olmadan ayakta kalamadığını, kalamayacağını gördü. CHP’den vazgeçip AK Parti ile iş tutmaya başlamaları bundan. Tüm bu sebeplerle iktidar ortakları için ideal aday hâlâ Erdoğan, tabii artık bir stepnesi olmakla birlikte.

İpler iktidarın elinde değil önünde ama o gene de şansını deniyor, çünkü iki seçimden birini kazanması yeterli. Altılı Masa ise elindeki ipleri gevşek tutarak şansını zorluyor, çünkü iki seçimi birden kazanması gerekiyor. Demokrasinin inşası için sadece cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak yetmiyor, parlamento çoğunluğunu da net bir şekilde elde etmesi lazım muhalefetin. Bu da Altılı Masa partilerinin kendi içlerinde rekabete tutuşarak, bileşik kaplar gibi, oyların birinden diğerine akmasıyla olacak iş değil. Rekabeti kendi aralarında değil iktidarla; muhalefeti ise iktidara değil müesses nizama karşı yapmaları gerekiyor.

Altılı Masa, yeniden inşa iddiasıyla ve haklı olarak ortaklarının niceliklerinden bağımsız nitelik temelinde kuruldu. Her bir koltuk, seçmendeki karşılığına bakılmaksızın bir diğeri ile eşit sayıldı. Masada, memleketin farklı renklerine, o renklerin farklı tonlarına elden geldiğince yer açıldı. Eksikleri elbette var, ama iktidarın kutuplaştırma siyaseti ile saçtığı zehrin panzehri bu birliktelikte saklı.

Devlet otoriter bir adayda karar kılmışken millet otorite sahibi bir aday arayışı içinde. Lakin bu aday Kemal Kılıçdaroğlu veya masada oturan diğer liderlerden birisi ya da bir belediye başkanı değil. Masanın yola çıkış felsefesi, zaman içinde oluşan ruhu ve seçim sisteminin dayattığı şartlar, eşitler arasında birinci seçmeye uygun değil. Eşitler arası bir ilişkide birinin ön plana çıkması, diğer liderleri ve partileri kadük hale getiriyor. Bu da seçmeni belirsizlik buhranında kararsızlık tehdidi ile baş başa bırakıyor.

Muhalefet yanı başında olanı göremiyor; kolayı yapamıyor, zor ise Altılı Masa’yı bozuyor. Muhalefet ortak aday hususunda uzlaşı sağladığı takdirde, yurttaşlar kendisine yakın tondaki partiye tutunarak aday etrafında bir araya gelecek. Yani sosyal demokratların oyu için lider şakşakçılığı yapmaya, milliyetçilerin oyu için hamasi nutuklar atmaya veya dindarların oyu için endişeleri kaşımaya ya da Kürtlerin oyu için mahcup tavırlar takınmaya lüzum yok.

Süreç hayli benzediği için örnek vermek gerekirse: Kâbe hasar gördüğünde ne yapılmıştı? Tüm kabileler inşa sürecini sükûnet içinde birlikte tamamlamışlar lakin sıra ‘Hacerü’l Esved’ taşını yerine yerleştirmeye geldiğinde tartışmaya tutuşmuşlardı; taşı kim yerine koyacaktı? Neticede uzlaşı sağlandı. Taş, önce bir örtü içine konuldu. Kabile reislerinin her biri bu örtünün bir ucundan tuttu. Taş ancak böyle kaldırılabildi. Ne en kalabalık ne de en zengin kabilenin reisiydi onu yerine koyan. Bu görevi, o dönem henüz peygamber dahi olmamış sıradan ama güven veren biri, Hz. Muhammed (sav) üstlendi.

Ortak adayın, seçmenleri olacak Kemalistlerin, sosyal demokratların, dindarların, milliyetçilerin veya Kürtlerin hepsinin birden aynı anda coşkulu bir şekilde desteğini alamayacağı gün gibi aşikâr. O halde bir kesimin çok seveceği bir adaydan ziyade her kesimi en az rahatsız edecek aday üzerinde mutabakat sağlanmalı artık. Farklı kesimlerden yurttaşları önce bir araya getirip, sonra da bir arada tutmanın daha iyi bir yolu, hatta başka bir yolu var mı? Bu pus(u)lu hava başka türlü dağılır mı?

Niyetimiz eşitler arasında birinci olmak değil de eşitlikse; amacımız intikam almak değil de adaleti sağlamaksa; derdimiz Erdoğan değil de oturduğu koltuksa muhalefet olarak makul bir ortak adayda uzlaşıdan başka çaremiz yok. Bir kesimin kazanıp diğerinin kaybedeceği değil, herkesin kazanıp hiç kimsenin kaybetmeyeceği bir hikâye ancak bu şekilde yazılabilir.

Elbette zor, lakin uzlaşı sağlandığı takdirde, kısır döngü içerisinde süregelen bu iktidar mücadelesinden bir toplumsal uzlaşı ve nihayetinde bir toplumsal barış çıkarabilir; adil, eşitliği kavramış, özgürlükçü ve demokrat bir Cumhuriyet’e doğru yol alabiliriz. İhtiyacımız olan şey belirsizliğin gösterdiği alametleri takip etmek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.