1999 genel seçimlerinin sürpriz partisi olup koalisyon hükümetinde yer alan MHP, liderleri Devlet Bahçeli’nin ön ayak olduğu 3 Kasım 2002 erken genel seçimlerinde barajın altında kalmış, bu da ülkücü hareketi ciddi bir krizin içine sokmuştu. Seçimlerden sonra Vatan Gazetesi’nde çalışmaya başlamış ve ilk ciddi işlerimden biri, günlerce sürecek “Nereye Gitti Bu Ülkücüler?” başlıklı 19 günlük yazı dizisi olmuştu. Bahçeli söyleşi talebimi kabul etmemişti ama harekette bir şekilde öne çıkmış 45 isimle konuşmuş, aynı zamanda ülke içi ve dışından gelen yüzlerce e-postadan bir kısmını da yayınlamıştım. (Bu çalışma daha sonra Metis Yayınları’ndan aynı adla kitap olarak çıktı. Baskısı tükenen bu kitabımı ücretsiz olarak şu bağlantıdan e-kitap olarak indirebilirsiniz.
20 yıl sonra Türkiye’nin siyasi hayatına ülkücülerin hükmettiğini söylersek abartmış olur muyuz? Ülkücü hareketten türemiş partilere bir göz atalım: Cumhur İttifakı’nda MHP ve Büyük Birlik Partisi var, Millet İttifakı’ndaysa İYİ Parti. Ayrıca DEVA’da Ramiz Ongun, Gelecek’te Selçuk Özdağ gibi temayüz etmiş ülkücüler yer alıyor. BBP’den türemiş Milli Yol Partisi’nin de Millet İttifakı’na daha yakın olduğu söylenebilir. Seçimler sonrası dağılan ATA İttifakı’nın başını da MHP/İYİ Parti kökenli Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi çekiyordu.
Her cumhurbaşkanı adayı ülkücülerden oy aldı
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ülkücülerin bir kısmı Erdoğan’ı, bir kısmı Kılıçdaroğlu’nu desteklerken, seçimleri ikinci tura bırakan kişiyse ATA İttifakı desteğiyle aday olan, yine MHP kökenli Sinan Oğan’dı. Oğan 14 Mayıs’tan bir süre sonra Cumhur İttifakı’na dahil olup Erdoğan’ın önde gelen savunucularından biri haline gelirken yol arkadaşı Özdağ ise pazarlık sonucu Kılıçdaroğlu’na desteğini ilan etti.
Bütün bu parti ve şahsiyetlere ek olarak hiçbir partide aktif olarak yer almayan, genellikle değişik dönemlerde Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış bazı isimlerin partiler dışı ve üstü bir hareket oluşturmaya çalıştıklarını; bunların hatırı sayılır bir bölümünün Oğan’a destek (ve imza) verdiğini ama sonra hayal kırıklığına uğradıklarını da vurgulamak lazım. Kendisi de eski bir Ülkü Ocakları başkanı olan ve epey zamandır CHP içinde siyaset yapan Alaattin Aldemir’in de 14 Mayıs sonrası bunların bir bölümüyle Kılıçdaroğlu’nu buluşturmuş olduğunun da altını çizelim.
Tuğrul Türkeş’in “lig” çağrısı
14 Mayıs sonrası yapılan analizlerin çoğu sandığa esas damgayı milliyetçiliğin vurduğunda birleşti. Hayli sorunlu olan bu tespitin doğru olduğunu kabul etsek bile bundan nasıl bir sonuç çıkarmak gerekir? İşte bir örnek: Kendisi yeniden AKP’den milletvekili seçilen Tuğrul Türkeş, 14 Mayıs’tan hemen sonra kaleme aldığı yazıda “Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ın aldığı oylar veriliş gerekçeleri ve verenler açısından dikkat çekicidir. Keza; Milliyetçi Hareket Partisi ve İYİ Parti’ye giden oylar da yapılan bütün hatalara ve dikkat eksikliklerine rağmen buralarda toplanmıştır. Netice olarak bu seçimin tek ve gerçek galibi Türk milliyetçiliğidir” dedikten sonra şu çağrıyı yaptı:
“Bu resmetmeye çalıştığımız yapılar derlenip toparlanabilirlerse ki, bu örneğin bir ‘Lig’ çatısı altında olabilir, bundan sonraki seçimlerde birinci parti ve seçimin galibi Türk milliyetçiliğine değer veren, önemseyen ve onun temiz kadrolarına imkan sağlayan yapı olacaktır. Velhasıl bir sonraki seçimin galibi Türk milliyetçiliğidir.”
Birleşme mi, bölünmeye devam mı?
Türkeş’in dile getirdiği “lig”in çatısı Cumhur İttifakı olabilir mi? MHP, BBP ve Oğan’a ek olarak İYİ Parti’den istifa ettikten sonra yalnızlaşan, fakat 14 Mayıs sonuçlarının kendisini haklı çıkardığı iddiasıyla yeniden kolları sıvamışa benzeyen Yavuz Ağıralioğlu da bu ittifaka dahil olabilir. Fakat burada çok ciddi bir sorun var: Devlet Bahçeli. Bahçeli, MHP harici ülkücülerin Cumhur İttifakı içinde yer almasına razı olabiliyor fakat onlara geniş bir alan açılmasını da engelliyor. Bunun en çarpıcı örneği Tuğrul Türkeş’in bizzat kendisidir. AKP’ye dahil olduktan sonra iyice geri planda kalan Tuğrul Türkeş gibi Oğan ya da katılırsa Ağıralioğlu’nun Cumhur İttifakı içerisinde Bahçeli’ye rağmen sivrilebilmeleri, hele MHP inisiyatifi dışında bir “lig” örgütleyebilmeleri mümkün değil.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kaldı ki İYİ Parti ve Zafer Partisi bir şekilde varlıklarını sürdürdükleri müddetçe Cumhur İttifakı istese de ülkücülerin tek merkezi olamaz. Şayet seçimler öncesi ilkin Bahçeli, ardından Erdoğan tarafından yapılan davetlere Meral Akşener olumlu cevap vermiş olsaydı bambaşka şeyler konuşur olurduk.
14 Mayıs sonuçları ülkücülerin hiçbir yere kaybolmadıklarını, hatta tam tersine her yerde olduklarını, her taşın altından çıktıklarını gösterdi fakat Tuğrul Türkeş’in ileri sürdüğü gibi bir sonraki seçimlerin galibi olabilmeleri için birleşmeleri, birleşebilmek için de neden bölünmüş olduklarını anlayabilmeleri gerekiyor. Önümüzdeki dönemde ülkücülerin birleşe birleşe kazanma ihtimalinin zayıf, içerinden bazıları kazanırken bazılarının kaybedeceği günümüzdeki senaryonun yeni partiler, çehreler vs. ile devamının kuvvetle muhtemel olduğunu düşünüyorum.
e-mail: rusencakir@medyascope.tv