Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Yankesici

Sarayın bu haftaki yayın akışı şöyleydi;

  • Galata Köprüsü’nde hilafet çağrısı (Neden Yenikapı değil? Orayı dolduramamaktan mı korktunuz?)
  • Elinde tevhid bayrağıyla hilafet isteyerek mitingden dönen birine atılan ittihatçı yumruk
  • Anıtkabir’i nasıl da yıkacağız tweetleri
  • Anıtkabir’de hilafet isteyen bir başka kişi ile provokasyon girişimi

Daha geçen hafta sarayın Suudi Arabistan’da oynanması için elinden geleni ardına koymadığı Kupa Finali maçı oynanmayınca, Suudi sarayıyla birlikte bizim saray da yenilmişti. Acaba bu atakla Atatürkçülerden yediği golü unutturmaya mı çalışıyorlar? Hayır.

Olaya bir de şu açıdan bakın: Cumhuriyetin 100. Yılı’nda oynanacak Süper Kupa Finali maçının Suudi Arabistan’da oynanmasını saray istedi. Tüm itirazlara rağmen, ısrar edildi. Bu arada Cumhuriyetin 100. Yılı kutlamaları, saray tarafından Türkiye Yüzyılı başlığıyla kutlandı. Çünkü demek istiyorlardı ki, “Ne cumhuriyeti kardeşim, biz yeniden sultanlık rejimine geçtik. O çok sevdiğiniz Atatürk’ün devrimlerini bir bir yok ettik. İşte saray, işte padişah. Var mı bir itirazınız?” Hatta bu yüzden donanmayı da Vahdettin Köşkü’nden selamlamıştı padişahımız.

Sıra gelmişti padişahlığı İslamcıların rüyası hilafetle süslemeye. Tabi, bu kadar acz içerisindeyken kim verir size hilafeti yeniden? Avrupa’da, İslam coğrafyasında saygı görmeyen bir liderin halife olması mümkün mü? Saraylılar da bunun farkında, o yüzden amaç o değil. Amaç, Suudi Arabistan’ın uluslararası alanda saygın bir yere oturmak için geliştirdiği PR kampanyasına destek olup, bize sponsorluklarını devam ettirmeyi sağlamak ve Türkiye’de kendilerinin yapamadığı Atatürk ambargosunu onlara yaptırarak seçim öncesi muhaliflere karşı psikolojik üstünlük sağlamak-idi.

Hikâyeyi alternatifiyle karşılaştırarak bir daha canlandıralım mı?

İki saray, ortak çıkarları için anlaşmışlardı. Gel zaman git zaman, iki saray ve sultanları avuçlarını ovuştururlarken, maç günü gelip çattı. 

Arabistan’dan havadisler geliyor, geldikçe sosyal medya gerim gerim geriliyor. Çıkın gelin diyor insanlar. O pek beğenilmeyen Twitter ahalisinin de baskısı sonucu, kulüp başkanları Arabistan’a da, saraya da rest çekerek, Türkiye’ye geri dönmeye karar veriyorlar. TFF başkanı vazgeçirmeye çalışıyor ama heyhat. troller şaşkın, saray sessiz, sosyal medya coşmuş kendinden geçiyor ve Goooooool. Gooool, gool, goool gooool. Ağlamak istiyorum sayın seyirciler!

Meğerse herkes para için her şeyi yapmazmış. Saraylılar bunu nereden bilsinler tabi? Atatürkçülük damarı tutan takımların haysiyet duvarına çarpıyorlar. Saray bir taşla iki kuş vuracakken, iki taş birden kafasına düşüyor. Saray şürekâsı içine düştükleri krizi yumuşatmak için el mahkûm Atatürk hassasiyetimizi takdir ediliyor.

Sağ olun sağ olun, ne demek, vatandaşlık görevimiz. Keşke siz de önceliği küçük kişisel hesaplarınıza değil de vatanperverliğe verseydiniz.

Tamam. Coştuk, eğlendik, hadi şimdi hepimiz mahkûm olduğumuz şahsım rejiminde yaşamaya devam ediyoruz. Evet, nerede kalmıştık? Hilafet.

Şimdi bir de işlerin sarayın planladığı gibi gittiği versiyonu düşünün sayın okur. Maç Riyad’da oynansaydı, maç sırasında ve sonrasında kim bilir daha nasıl aşağılamalara ve tacizlere maruz kalacaktık. Saray şürekâsı Arabistan üzerinden sağladığı Atatürk ambargosunun peşine bir de “hilafet isterük” şovuna izin verseydi, şimdi halimiz nice olurdu? Eğer o maça çıkılsaydı, şuan çıkarılmaya çalışılan Müslüman-seküler geriliminde moral üstünlük 3-0 sarayda olacaktı. Maç oynanmadığı için bu üstünlük sağlanamadı. Moraller bozuk, her iki tarafta da.

21 yıllık uğraşları sonunda öyle şahlanacağız, vay böyle uçacağız derken, götüre götüre bizi Osmanlı’nın çöküş dönemine götürdüler. Hacca gideceğim zannederken, Konya Ovası’na inen masum köylü gibi elimiz böğrümüzde, ayağımız yalın, başımız çıplak, cebimiz delik kaldık mı öyle? Hazır gelmişken bari bir göl manzarası göreydik değil mi ama yok, Meke Gölü bile dayanamadı çekti gitti. Şu uğursuz haramzadeler onu bile kuruttu.

Peki, saray olabilecek en zayıf anında neden olmayacak duaya âmin deyip hilâfet istiyor?

Tıpkı, kanlı seçim kampanyasıyla sağlamaya çalıştıkları gibi. İnsanları gerim gerim germek, herkesi kamplarına hapsetmek istiyorlar. Seçimi mertçe yarışarak değil, holiganca kavga ederek kazanmak istiyorlar. Sekülerleri hilafet tehdidiyle saldırganlaştırıp, kendi seçmenlerini sanki dini yaşamları tehdit altındaymış gibi hissettirmek, böylece ekonomik kriz sebebiyle “artık yeter” deyip kamptan kaçmaya niyetlenen seçmenlerine bizi gösterip korkutmak istiyorlar. Moda tabirle kendi seçmenlerini konsolide etmeye çalışıyorlar.

Ülkemizde yaşanan bunca dram varken, bir günde onlarca hak ihlali yaşanıyorken, mütevazi şartlarda bile geçinemiyorken, neden bu saçma sapan şeyleri konuşuyoruz?

Artık yürütemiyor.

Saray, küstürdüğü tüm kalifiye insanlar ve organize suç örgütleriyle arasını bozduğunda, kendi insan kaynağıyla baş başa kaldı. Ancak devleti yönetecek kapasiteleri ve tecrübeleri olmadığından, o günden beri boşluğu bıyık teşkilatıyla doldurmaya çalışıyor. Onlarda da bugünü anlayacak insan kaynağı olmadığından, eski adamları bulundukları deliklerden çıkarıp, eski yöntemlerle işleri yürütmeye çalışıyorlar. Onlar kendilerine alan açtıkça bıyık teşkilatına yanlış yapanlar, teknelerini yeniden gemiye yanaştırmaya çalışıyor. Üçüncü yol diyorlar. “Bizde de aynı bıyıktan var, lazımsa gelelim” diyorlar. Devletlerine son görevlerini yapıyorlar, çürüme sonrası onlara da üç beş bir şey düşer diye göze girmeye çalışıyorlar. Şahsım yine bir iktidar savaşında. Ancak bu seferki rakibi öncekilere rahmet okutur. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, bu üçüncü. Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi Şahsımın bile piyon olduğu bir oyun seyrediyoruz. Bu ülkenin başına bela olmuş iki siyasi yapı, siyasal islamcılar ve milliyetçiler bildikleri en eski yöntemlerle, eski lafızlarla ülkeyi yönetmeye çabalıyorlar. Biri elde ettiği gücü kaybetmeyi yediremeyerek, diğeri sindiremeyeceğini sandığı şeyleri sindirerek ayakta durmaya ve diğerini devirmeye çalışıyor. İkisi de bu ülkeyi yönetemez, çünkü bu devirde bir karşılıkları yok. Bu ülkenin bugünün aklına ve zekâsına ihtiyacı var.

Nasıl çıkarız bu cendereden?

Parayla satın alamayacakları tek güce yaslanarak, ona uygun hareket ederek. Ahlaklı ve ilkeli siyaset yaparak. Haklının sesini gür çıkararak çıkabiliriz bu cendereden.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.