Türkiye başarılıydı lakin spor federasyonları başarısızdı. Konuyu biraz açalım…
Paris’in ev sahipliğindeki Olimpiyat Oyunları harika bir kapanış töreni ile 11 Ağustos Pazar günü sona erdi. 101 sporcu ve büyük madalya umutları ile gittiğimiz oyunlarda hüsrana uğradık. Acaba gerçekten hüsran mıydı, yoksa bizim kendimizle yüzleştiğimiz rutin bir performanslar silsilesi miydi?
Önce Paris 2024’te ne yaptık ona bakalım. 101 sporcu ile gittiğimiz oyunlarda 3 gümüş, 5 bronz madalya aldık. 1984’teki Los Angeles’tan beri ilk kez altınsız kapattık Olimpiyatları. Hani bir laf vardır ya “Türk gibi güçlü” diye. İşte o laftaki gücümüzü dünyaya gösterebildiğimiz; halter ve güreş gibi sporlarda toplamda sadece 2 bronz alabildik.
Mesela halterde Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu gibi Olimpiyatlar tarihinin en büyük sporcularından birini çıkaran Türkiye’nin sadece “1” sporculuk kotası vardı. 2016 Rio’da dokuz olan bu sayımız, 2020 Tokyo’da dörde kadar düşmüştü. En eski sporlardan olan halter eskisi kadar ilgi çekmediği için program daralmasına gitti ve katılacak sporcu sayılarında da dramatik düşüş yaşandı. Gönderdiğimiz tek sporcu olan Muhammed Furkan Özbek 73 kg’da kürsüye tutundu ama adımını atamadı ve dördüncü olarak Paris’ten ayrıldı.
2022/2023/2024 yılları arasında halterden doping cezası alan sporcu sayımız “8” ve bunların en azı 3 olmak üzere 8 yıl spordan men cezası alan bile var. Yani aslında böyle bir ortamda “1” kişinin sırtına yüklediğimiz madalya umudu Muhammed Furkan Özbek, gayet başarılı bir olimpiyatı geride bıraktı. Dediğim gibi böyle bir ortamda…
Yine madalya ile taçlanmamış tarihi bir başarıdan söz edeyim. 16 yaşındaki Kuzey Tunçelli 1500 metre gibi havuzun en zorlu branşında 5. oldu. Yarışı kazanan ABD’li Bobby Finke 14:30.67 ile dünya rekoru kırdığını da hatırlatalım. Mesela biliyor musunuz Türkiye’de okulların ve sitelerin havuzları neden asla Olimpik veya yarı olimpik havuz ölçülerinde yapılmaz. Yapıldığı taktirde Türkiye Yüzme Federasyonu yarış veya antrenman düzenlemek için size başvurabilir. Çoğu okul ve site böyle bir şey olmasın diye ara ölçülerde havuzları yaparlar. Kuzey’in de 1500 metreye nerede ve hangi koşullarda hazırlandığını görmemiz gerekiyor. En son Tokyo 2020’deki madalya umudumuz olan Emre Sakcı’nın Socrates’e verdiği röportajda “İzmir’de uzun kulvar (olimpik) havuz olmadığı için sürekli kampa gittim” demesi bile durumu anlatıyor. Kuzey Tunçelli de böyle bir ortamda, gencecik yaşında gayet başarılı bir Paris 2024 geçirdi.
Yüksek atlamada mücadele eden Buse Savaşkan KKTC vatandaşı. Yavru Vatan’ı Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) kabul etmediği için Türkiye adına yarıştı. En son 2012 Londra’da Burcu Ayhan finallerde atlama hakkı kazanmıştı ve 12. olarak oyunlara veda etmişti. Savaşkan da tam “3” olimpiyat sonunda finallere kalmayı başaran ilk atletimiz oldu. 25 yaşındaki milli atletimiz ülkesine döndüğünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Buse’ye 20 cumhuriyet altını ve iş sözü verildi. “İş” sözü… Pardon ama en elit sporcuların arasında finalde yarışan bir atlete iş mi arıyoruz? Ne yapacak bu kız yüksekteki elmaları toplayacak, ağaçtaki kedileri mi indirecek… Buse’nin şu an tek bir işi varsa o da 2028 Los Angeles için çalışmalarına başlaması.
2020 Tokyo’da 10. olan sırıkla atlamacımız Ersu Şaşma, Paris 2024’ü 5. olarak bitirdi. Ersu’nun 6.25 metre atlayan Armand Duplantis ile rekabet etmesini beklemek hayalperestlik olur. Duplantis 7 yaşındaki rekorun da sahibi, elit kategorinin de. Ersu ise spora nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Spor lisesinde okurken beden eğitimi öğretmenim bana ve kardeşime sırıkla atlamayı denettirdi. Öncesinde basketbol oynuyordum.” Lise çağına gelmiş elit bir yeteneği biz ancak 14 yaşında Alpaslan Yelçe hocasının vizyonu sayesinde keşfedebilmişiz. Bu koşullara göre Ersu Şaşma’nın Olimpiyat başarısı altına eş değer.
100 yılık Olimpiyat geçmişimizdeki ilk takım olimpiyat madalyamız, klasik yay erkek okçuluktan bronz olarak geldi. Sonrasında efsaneleşen pozuyla Yusuf Dikeç ve güler yüzü ile Şevval İlayda Tarhan’dan da gümüş madalya kazandık. Erkekler okçulukta Mete Gazoz, Abdullah Yıldırmış ve Ulaş Berkim Tümer hatasız atışlar yaptılar. Mete Gazoz’un hikayesini biliyorsunuz. Sporcu bir anne ve babanın ülkeye armağanı. Yine bireysel çaba ve ailenin çabası ile gelen bir başarı. 1996 Atlanta’daki Elif Altınkaynak 4.’lüğü dışında, okçuluk kategorisinde bize madalya umudu başlatan sporcu, Tokyo 2020’de Mete Gazoz’du ve altın madalya getirdi. Ama buradan harika bir nesil geliyor ve açıkçası Los Angeles 2028 için en umutlu olduğum kategori.
Bizim 100 yıllık Olimpiyat tarihimizde 111 madalyamız var. 41 altın, 29 gümüş, 41 bronz olmak üzere. Elde ettiğimiz 111 madalyanın 89’u mücadele sporları olan güreş, boks, tekvando, judo ve karateden geldi. Katılımcı ve yarışmacı olan ülkeler, ya bizim gibi spesifik sporlarda başarılı olarak madalyalar üzerinde üstünlüklerini her olimpiyatta tekrarlamaya çalışıyorlar ya da yelpazeyi geniş tutarak her sporda yer almayı seçiyorlar. Biz zaten atletizm pistlerinde halen emekleme aşamasındayız. Buradan devşirme sporcular hariç madalya umudu oluşturacak sporcu yetiştirmemiz için önümüzde baya bir yol var. Taha Akgül’ün güreşi Paris 2024’teki bronz madalya ile bırakması da “lider sporcu” eksikliği yaratacaktır. Los Angeles 2028’te karatenin bu oyunlardaki gibi olmayışı, halterin kaldırılma ihtimali, boksun daralması ihtimali de aldığımız 3 gümüş-5 bronzu arar hale getirebilir bizi. Peki ya çözüm ne?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Cem Yılmaz’ın efsane reklamı gibi: “Eğitim şart”
Öncelikle sporcu taramasının aynı Paris 2024’ü tarihinin en iyi derecesi olan 4.’lükle bitiren Filenin Sultanları takımı kurulurken Türkiye Voleybol Federasyonu’nun koç önderliğinde yaptığı gibi, aynı Fatih Terim’in Akdeniz Olimpiyat Oyunları’nı 2. bitiren 1991 A Milli Takımın kuruluşunda yaptığı gibi coğrafi tarama yapılması şart. Evet sporcu adaylarımızı taradık ve bulduk diyelim. Esas mevzu burada başlıyor. Sporcu olma potansiyeli taşıyan çocuklara okul ile sporu bir arada götürecek imkân oluşturulmalı. Türkiye küçük yaştan itibaren çocuklarına okul mu spor mu tercihini diretiyor. İkisini bir arada götürmek mümkün fakat devletin desteği şart.
16 yaşındaki Kuzey Tunçelli’nin yakında üniversite sınavı var. Ailesinin yerinde olsam, spor bursu almak için ABD’deki üniversitelere başvururum. Çünkü görüldü ki ABD sistemine giren sporcu potansiyelli çocuklar, sonunu madalya ile getirebildikleri bir kariyer yaratabiliyor. 180 bin nüfuslu St. Lucia’dan Julien Alfred çıktı diye her yerde okumuşsunuzdur. Kadınlar 100 metreyi kazanan ve 200 metrede de 2. olan sporcu 2018/2019’dan beri harika bir spor programı olan Teksas Ünivesitesi’nde okuyor. Bir örnek daha vereyim; erkekler 200 metreyi kazanan Letsile Tebogo’da 2021/2022’den beri ABD’deki Oregon Üniversitesi’nin öğrencisi. Dünya rekortmeni Armand Duplantis bile Louisiana State Universitesi’nde yetişti.
ABD’nin 592 kişilik sporcu kafilesinin %75’i ABD üniversitelerinde okudu veya okuyor. Hatta Stanford Üniversitesi Paris 2024’te eski ve şu anki öğrencileri ile 12 altın, 14 gümüş, 13 bronz alarak toplam 39 madalyaya ulaştı. Stanford tek başına bir ülke olarak oyunlara katılsaydı madalya sıralamasında bizim 64. olduğumuz yerde, 11. Kanada ile aynı dereceye sahip olacaktı. Yani örneklerden de anlaşılacağı üzere, sporcuların üniversitedeki teknik bilgiye ihtiyaçları var. Yenilikler üniversitelerce takip edilir ve yeni sporcu adaylarına aktarılır. Kontrollü bir sosyallik yaşayan sporcu adayı, herhangi bir aksilikte de üniversite diploması ile hayatın başka bir dalına atılabilir.
Dediğim gibi aslında sporcularımız çok başarılı… Türk ve KKTC halkı çok başarılıydı, lakin bizim federasyonlarımız liyakatsiz ve beceriksiz yöneticiler tarafından işgal edilmiş durumda. Şimdi 3 ay içinde federasyonlarda seçimler yapılacak ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak da çok sert konuştu: “Herkes hesap verecek” diye. Peki ya siz sayın bakan?
Kaynak: CNBC, Stanford, TDMK, Socrates
Kısa bir not…
Medyascope 9 yaşında… Elimde mavi dosyam ile kanal kanal dolaştığım zamanlarda bana güvenen ve sektöre girmemi sağlayan gazeteci Ruşen Çakır’a, yönetmen Servet Dilber’e, Spor Servisi kurmamızın fikir babalarından Haber Koordinatörü Kaya Heyse’ye çok teşekkürler. Hepimizin doğum günü kutlu olsun!
İnandığım ve çok sevdiğim bir söz var: “Issız bir adada dünyanın en güzel sesli kuşu ötüyorsa, o kuşu kimse duymadığı için aslında ötmemiştir”. Gazeteciliğin en önemli unsurlarından biri herkesin habere erişebilmesidir.
Haberlerimizin daha geniş kitlere ulaşması için Medyascope ve Medyascope Spor‘a abone olmayı unutmayın…