Ruşen Çakır yazdı: Bir yok edici melek olarak Erdoğan

Gazeteciliğimin ilk yıllarında birlikte çalıştığım bir arkadaşım vardı. Zaman içinde yollarımız ayrıldı. Kendisi AKP iktidarını canla başla destekleyen biri oldu. Halbuki yaşam tarzı, dünyaya bakışı AKP’lilerden çok farklı biriydi. Bir gün, dönemin başbakanı Erdoğan’ın uçağında elinde viski kadehiyle onunla konuştuğunu duydum. Hiç şaşırmadım. Çünkü böyle bir hareketi saygısızlık olarak görecek birisi değildi. Daha da önemlisi, kendisini Erdoğan’dan daha önemli, daha üstün gören birisiydi. Diğer bir deyişle saygıyı hak edenin kendisi olduğunu düşünüyordu. 

Bu şahıs, AKP iktidarının ilk yıllarında kendilerini gösteren bol sayıdaki “okumuş” -aydın demiyorum!- AKP destekçisinin tipik örneklerindendi. Evet, Türkiye’de düzen değişmeliydi. Evet, dindarlar bu değişim sürecinin zeminini oluşturabilirdi. Evet, AKP ve Erdoğan ön planda olabilirdi. Ama bu iş onları hayli aşardı. Bu nedenle AKP ve Erdoğan’ın, kendileri gibi “demokrat”lara, onların akıl, fikir ve yön göstericiliğine ihtiyacı vardı. Bu kişilerin o yıllarda Fethullahçılarla da hayli içli dışlı olmalarını, Fethullah Gülen’e Erdoğan’dan daha fazla önem atfetmelerini de özellikle not etmek lazım.  

Sonra ne mi oldu? İlk bahsettiğim kişi, birkaç yıl sonra yazdığı gazete kendisini kapının önüne koydu. Başka yerde de yazdığını görmedik. Unutuldu gitti. Şimdi adını yazsam -ki hiç gerek yok- birçok genç okur “yahu kim bu?” diye sorar. 

Yine o şanslı sayılabilir. Çünkü bu okumuşların bir kısmı Fethullahçılarla birlikte yıllarca hapis yattı. Bazıları hapse girmemek için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ülkede kalanların çoğu bir tür inzivaya çekildi. Sonuç olarak ezici bir çoğunluğu eski güç, enerji ve etkilerinden hayli uzakta hayatta kalmaya çalışıyor.

Babasından sonra oğlu da Erdoğan mağduru oldu

“Şimdi ne alaka bunlar?” diyeceksiniz. Geçenlerde Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan bundan sonra bir daha asla AKP ve Erdoğan ile birlikte hareket etmeyeceklerini açıkladı. Bu, aslında, kendisi ve partisinin Erdoğan tarafından kullanıp atıldıklarını kabul etmesiydi. 

Hatırlayalım: Erbakan cumhurbaşkanlığı adaylığı için yeterli imzayı toplamış olmasına rağmen Erdoğan lehine adaylıktan çekildi. Karşılığında Cumhur İttifakı’na dahil oldu. Böylece baraj sorunu kalmadı. Kendi adaylarıyla girdiği seçimde yüzde 2.9 oy alıp beş milletvekilliği kazandı. Fakat seçimden iki hafta sonra Atatürk Havalimanı’nda yapılan Filistin Mitingi’ne, adı AKP tarafından açıklanmış olmasına rağmen katılmadı. Sonra da 31 Mart 2024 yerel seçimlerine kendi başına girip yüzde 6,9 oyla bir büyükşehir (Şanlıurfa) ve bir il (Yozgat) belediye başkanlığı kazandı.

Yapılan tüm analizler, YRP’nin AKP tabanından oy aldığı yönündeydi. Fakat Erdoğan zamanında Necmettin Erbakan’a rağmen elde ettiği liderliğini oğlunun tehdit etmesine izin veremezdi. Zaten daha önce beş milletvekilinden birini transfer etmişti, ardından AKP’nin kuruluş yıldönümünde YRP’den seçilmiş bazı ilçe ve belde belediye başkanlarına rozet taktı. Bundan kısa süre sonra Şanlıurfa BBB Mehmet Gülpınar YRP’den istifa edip bağımsız oldu. Kendisinin yakınlarda AKP’ye geçmesi bekleniyor.

Eğer Erbakan cumhurbaşkanı adayı olarak seçimlere girse Erdoğan’ın kazanmasını engelleyebilir miydi? Tabii ki bunu bilemeyiz. Fakat Erbakan’ın çekilip kendisine destek vermesinin Erdoğan’ın seçilmesini kolaylaştırdığı muhakkak. 

Buna karşılık son dönemdeki kamuoyu araştırmaları bize, Erdoğan’ın transfer hamlelerinden sonra YRP’nin yükselişinde ciddi bir duraklama, hatta gerileme olduğunu gösteriyor. Belki de bu yüzden YRP gelecek seçimlerde kendi liderliklerinde yeni bir ittifak çağrısı yapıyor.

Özgür Özel’in naifliği

Açık söyleyeyim: CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in New York’taki Türkevi önünde kraldan çok kralcı bir şekilde “Türkiye rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değil, öyle bir acziyet içinde değil” demesi de “Yoksa Erdoğan’ın müstakbel mağdurlarına yeni biri daha mı katılıyor?” diye düşünmeme yol açtı.

Şu günlerde ABD’nin bir numaralı gündem maddesi olan New York Belediye Başkanı Eric Adams davası gözleri Türkiye’ye ve doğal olarak Erdoğan’a çevirmişken, kendisi daha ağzını bile açmamışken Özel’in bu kadar hızlı bir şekilde Erdoğan’a kalkan olmasının nasıl bir siyasi izahı olabilir?

Önceki gün yaptığım yayında da söylemeye çalıştım. Bu tür jestlerin karşılığında Erdoğan’dan bir şeyler koparmayı düşünüyorsa Özel yakın tarihten hiç ders almamış demektir. CHP’den örnekler verelim: Erdoğan siyasi yasaktan Deniz Baykal sayesinde kurtuldu ama onun kaseti çıktığında “Ne özeli, genel bu genel” demekten geri durmadı. İşin ilginci aynı Baykal 7 Haziran 2015 seçimlerinde bozguna uğrayan Erdoğan’ı ilk ziyaret eden kişi olup ona bir hayat öpücüğü verdi. Bir iddiaya göre karşılığında TBMM Başkanı olmayı umuyordu, tabii olmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu da 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da düzenlenen 15 Temmuz darbe girişimine karşı mitinge katıldı ve birkaç gün sonra Erdoğan tarafından “FETÖ işbirlikçisi” olarak suçlanmaya başlandı…

Buñuel’e saygı

Gelelim yazının başlığına. Büyük İspanyol yönetmen Luis Buñuel’in, benim doğduğum yıl, yani 1962’de Meksika’da çektiği ve asla unutamadığım bir filmin adıdır Yok Edici Melek, o güzel İspanyolca adıyla El Ángel Exterminador. Yıllar önce, şimdi her geçen gün içi boşaltılmaya çalışılan Boğaziçi Üniversitesi’nde Sinema Kulübü’nde izlemiş ve şok olmuştum.

Aslında bu gerçeküstü sinema klasiğinin günümüz Türkiyesi’nde yaşananlarla doğrudan bir ilişkisi yok. Tabii ki çok zorlarsanız, kapandıkları villadan bir türlü çıkamayan o kalburüstü insanlarla ve filmin sonundaki kilise sahnesiyle bazı benzerlikler pekala kurabilirsiniz.

Fakat filmin adının Erdoğan’ı tanımlamakta çok kullanışlı olduğu kanısındayım. Bu konuda yegane istisna MHP ve Devlet Bahçeli olarak görünüyor ama o da başka bir yazının konusu olsun. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.