“Adım İsa, emekli öğretmenim. Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan oğlum şu anda Vatan Emniyette gözaltında. Benim oğlum Türkiye ikincisi. Sadece kendi oğlum için söylemiyorum tümü için söylüyorum pamuklara sarıp korunması gereken birer değer her biri. Her biri, bir cihan parçası. Bu çocuklara bu eziyeti yapmak reva mı? Bir meczubu protesto etmeleri onların hakları değil mi? Ülkem adına ve bu gençler adına utanç duydum.”
Öğretmen bir baba kayyum rektör yönetiminde de olsa Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmasından gurur duyduğu evladının 6-7 yaşındaki kız çocuğuyla evlenmeyi hak gören bir meczubu protesto ettiği için gözaltına alınmasından duyduğu derin kaygıyı bu sözlerle dile getirdi. Nerede mi? Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’nün önünde, kendisi ile aynı kaygıyı taşıyan diğer ebeveynlerle birlikte evlatlarının akıbetini beklerken…
Nasıl kaygı duymasın ki anne-babalar?
Çocuk cinsel istismarı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesi ortadayken, bu yasa gereği 15 yaş altı çocuklarla hiçbir koşulda cinsel ilişkiye girilemeyeceği ve Türk Medeni Kanunu gereği 17 yaşın altında evlilik yapılamayacağı yasal güvence altındayken; TCK’ya rağmen şeriat gereği küçücük çocukların evlendirilebileceğini söyleyen bir adam sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en gözde üniversitelerinden birinde konferans vermeye kalkacak, bu duruma isyan eden öğrenciler ise darp edilerek gözaltına alınacak. Nasıl kaygılanmasınlar ki?
Benim için, bana kadar fikir özgürlüğü!
Bir konuda mutabık kalalım, fikir özgürlüğü nerede başlayıp nerede bitiyor? Anayasa’nın 26. maddesinin ilk fıkrasına göre herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip. Bu koşullarda hukukçulara sormak lazım, yürürlükte olan yasalara göre çocuk cinsel istismarının (*) suç olarak tanımlandığı Türkiye’de, o yasaya rağmen dini vecibeleri çarpıtarak “şeriat gereği çocuklarla evlenmek vaciptir” demek fikir özgürlüğü mü?
Eğer öyleyse buna karşı çıkmak, protesto etmek neden fikir özgürlüğü kapsamında ele alınmıyor?
“Çocuk evliliği istismardır”
Yeri gelmişken konuyu Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Derneği’nin düzenlediği “Değişim Arifesinde Üniversite” etkinliğinde karşılaştığım öğrencilerle de konuştum. O zaman öğrendim ki, bu zat sözlerinin çarpıtıldığını iddia ediyor ve üniversitedeki konuşmasında da bu konuya açıklık getireceği söylenmiş öğrencilere. Yani toplantıya katılanlara bu kişi çocuk evliliğini istismar olarak gördüğü anlatılacak! Nereden mi biliyorum, aynı zatın başkanı olduğu vakfın yayınladığı, üzerine (tepkiler sonrası olsa gerek) “Çocuk evliliği istismardır” yazısı eklenmiş olan ve 23 Ocak 2013’te revize edildiği anlaşılan “Kadın Fıkıh Okulu” başlıklı videoyu izledim de oradan. Editlenmeden önceki halinde daha neler söylüyordu bilmiyorum ama orada da “Aşiret kavgasını ya da iffet durumunu önlemeye yönelik bir tedbir gibi olacaksa şeriatımız buluğ çağından önceki çocukların evliliğine izin vermiştir “ demiş. Üzerine “Çocuk evliliği istismardır” yazdığına bakılırsa bu durum istismar hükmünde değil.
Başka video da var ve defalarca dinledim, erişim engeli gelmeden dinlemek isterseniz siz de bu linkten dinleyebilirsiniz. Satırı satırına şu sözler çıkıyor ağzından:
“7 yaşındaki kız çocuğu 25 yaşında bir erkek veya 7 yaşında erkek 25 yaşında bir kız evlenebilirler mi ya da nikahlanabilirler mi? Evet nikahlanmalarında sakınca yoktur. Evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında, 7 yaşında 6 yaşında, 78 yaşında, yaşıyorsa 130 yaşında bir insan evlenmeye adaydır. Ne küçük yaşta olduğu için ne büyük yaşta olduğu için nikaha engel bir durum yoktur. Şeriatımız İslam’ın yaş haddi yoktur, buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikah da yapılabilir. Büyük küçük niikahı da yapılabilir.”
Çocukların cinsel istismarına meşru zemin mi hazırlanıyor?
Bu noktada şu soru önemli: “Bu çarpık bakış açısı referans gösterilerek çocukların cinsel yönden istismar edilmelerine meşru zemin mi hazırlanıyor?”
“O kadar da değil” demeyin, son veriler elimde olmamakla birlikte 2020 yılında bu suçtan hüküm giyenlerin sayısı 645’ti. Hiç bilmediğimiz, haberdar bile olmadığımız vakalar bu sayıya dahil değil. O dönem EŞİK’in yakın takibinde olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmek üzere toplanan TBMM Adalet Komisyonu’nda AKP’li Abdullah Güler, bu kişilerin istismar ettikleri çocuklarla evli olduklarını söyleyerek ailelerin korunması adına cezalarının ertelenmesini istedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Dört yıl öncesinde de 2016’da TBMM’de “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” kapsamında bir araştırma komisyonu kuruldu. O komisyon 479 sayfalık bir rapor hazırlayarak Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddet Önleme Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngördü. İstenen değişikliklerden biri de çocukların cinsel istismarı ile ilgiliydi. Ne diyordu biliyor musunuz, “çocukların cinsel istismarı suç olarak kalsın ama çocuk istismarcısı tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca ‘sorunsuz’ ve ‘başarılı’ bir evlilik sürdürürse denetimli serbestlikten yararlansın” diyordu. Yani konumuz aile ve teklifin maddelerinden birinde cinsel istismarcıların, istismar ettiği çocukla evlenip aile kurması karşılığında serbest kalması gündeme getirilebildi.
“Şeriatımız buluğ çağından önceki çocukların evliliğine izin vermiştir“
Bir çocuğun ya da aradan yıllar geçtiyse genç bir kadının, kendisini istismar eden biriyle evlenmeye mahkum edilmesi talebinin ardında, Boğaziçi Üniversitesi’nde tepkilere neden olan bu zatın “Kadın Fıkıh Okulu” videosundaki “Aşiret kavgasını ya da iffet durumunu önlemeye yönelik bir tedbir gibi olacaksa şeriatımız buluğ çağından önceki çocukların evliliğine izin vermiştir “ düsturu yatıyor olabilir mi? Ne dersiniz?
Buradaki mesele şu… Yazının girişinde de belirtildiği üzere TCK 103. maddesi 15 yaş altı çocuklarla hiçbir koşulda cinsel ilişkiye girilemeyeceğini düzenliyor ya… O istismarcılar bu zeminlerde bulduğu meşruiyetle ya bir yolunu bulup (konu namus meselesine evriliyor, çocuğun yaşını mahkeme kararıyla büyütülüyor vs.) resmi nikah kıyarak bu çocuklarla evleniyor, sonra da “kutsal aile” duvarının arkasına sığınıyorlar ya da o çocukların ölüm haberini alıyoruz.
Bu vesileyle bu yılın aile yılı ilan edildiğini de hatırlamakta fayda var.
Neyse ki gerek kadın örgütleri gerek toplumsal gerek siyasi muhalefet bu durumda sessiz kalmıyor. O yıllarda da aynısı oldu, Adalet Komisyonu’nda yer alan muhalefet partili vekiller bu duruma “Çocuk istismarı söz konusu ise hiçbir ailede ‘rızaya’ dayalı birliktelik olduğu iddia edilemez” diyerek itiraz etti de konunun kanun teklifine eklenmesinden vazgeçildi.
Değişen bir şey oldu mu derseniz, o tarihte dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Karaman’da bir sınıf öğretmeninin, Ensar Vakfı’nın kiraladığı evlerde kalan çocuklara cinsel istismarda bulunması karşısında “Bir kere rastlanmış olması hizmetleriyle öne çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” demişti; bugün İsmailağa Cemaati’nde 6 yaşında bir kız çocuğunun evlendirildiğinin ortaya çıkması üzerinden görülen davayı konuşuyoruz.
Anadolu’nun pek çok yerinde küçücük çocuklar hala evlendiriliyor. O yaş grubunda evlendirilen çocuk sayısını bilmesek de TÜİK’in yayımladığı 2024 yılı istatistiklerine göre 16-17 yaş aralığındaki evlilikler fikir vermeye yetiyor. Buna göre geçen sene 9 bin 971 çocuk evlendi. Bu çocuklardan 9 bin 354’ünü ise kız çocukları oluşturdu.
“Şeriatımız islamın yaş haddi yoktur, buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir”
Özetle değişen pek bir şey yok ve bildiklerimiz de buzdağının sadece görünen yüzü.
Meslek yaşantısı boyunca Anadolu’nun pek çok köy ve kasabasında yargıya hiç intikal etmeyen çok örnekle karşılaşmış ve bir kısmını da haberleştirmiş biri olarak sesini duyuramadığım, derdine derman olamadığım kız çocuklarının neden kaderlerine razı olmak zorunda kaldıklarını kabul etmesem de anlayabiliyorum.
Anlayamadığım ise şu:
Boğaziçi Üniversitesi’nde bu zata yumurta fırlatılan salonda kız öğrenciler de vardı. O videoyu defaatle izledim. Sanki daha dikkatli bakarsam zihinlerinden geçenleri okuyabilecekmişçesine dikkatle baktım yüzlerine. Türkiye’nin en seçkin üniversitesini kazanacak zeka, bilgi ve donanıma sahip olan kız öğrenciler bu zatın ağzından dökülen sözlerden habersiz miydi, yoksa kendisinin de iddia ettiği üzere sözlerinin çarpıtıldığına mı inandılar?
Sonra hemen sildim kafamdan bu düşünceleri, öyle ya o sözlerin sarfedildiği videoya ben ulaşabiliyorsam, teknolojiye benden kat be kat daha hakim olan bu gençler çoktan ulaşmış ve “Şeriatımız islamın yaş haddi yoktur, buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir” sözlerini dinlemiş olmalı.
Peki tercih ettikleri hayat bu olabilir mi?
Hiç sanmıyorum.
Kim ister gözünden sakındığınız biricik kızını, henüz 6-7 yaşındayken babası, dedesi yaşındaki bir adamla evlendirmek?
Ne kendi kızınıza reva görebileceğiniz bir sapkınlık bu, ne de dünyanın öteki ucunda hiç tanımadığınız bir başka çocuğa…
Adı üstünde onlar daha çocuk! Bunun lamı cimi yok.
O çocuklar üzerinden cinsel fantezi kuranları da bilim psikiyatrik bozukluk olarak tanımlıyor ve adına da pedofili diyor.
Unutmadan…
Aynı zat bir başka konuşmasında “Kadınların ‘Allah erkeklere dövün rahatlayın’ diye müsade etmesinden dolayı sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor” da diyor.
Tercih sizin!
Bu ülkenin geleceğine kim şekil verecek?
6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenmeyi hak gören meczuplar ve onlara biat edenler mi, yoksa uçkuruyla değil aklıyla düşünebilen, her şeye rağmen bilimin ışığında aydınlık bir gelecek kurmak üzere yollara düşenler mi?
(*) Çocuklara yönelik işlenen fiiller “cinsel istismar”, yetişkinlere yönelik olanlar da ‘cinsel saldırı’ olarak niteliyor. Yasa gereği de cezai müeyyideler cinsel davranışlar açısından rızanın varlığı ya da yokluğu üzerinden belirleniyor. Bu nedenle onbeş yaşını tamamlamamış ya da tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Bu koşullarda çocuk rıza açıklamasında bulunsa bile fiil suç sayılıyor