Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Serhat Güvenç yazdı: NATO genişlemesi ve Rusya’nın gecikmeli tepkisi

15 Temmuz darbe girişiminin ardından bazı mecralarda ABD’nin İncirlik’te bulunan nükleer bombaları alelacele Romanya’daki bir üsse tahliye ettiği haberleri dolaşmaya başladı. Gerekçe Türkiye’de bu tür silahların güvenliğini tehdit edecek gelişmelerin yaşanma olasılığıydı. O hengamede birkaç dikkatli gözlemci bir kenara bırakılırsa, bu haber pek fazla yankı bulmadı. Zaten ne arkası geldi ne de teyid edildi. Ama böyle bir ihtimal sadece Türkiye-ABD ilişkilerini zora sokmakla kalmaz, ABD-Rusya ilişkilerini etkileyebilirdi.

Aslında Ankara, daha önce Washington ile benzer durumlar, hatta oldubittiler yaşamıştı. Bilinen ilk örnek 1962 Küba Füze Krizi sırasında, Küba’daki Sovyet füzelerinin geri çekilmesi karşılığında Türkiye’de konuşlu Jüpiter füzelerinin çekilme kararıdır. O dönem tartışma yaratmayan ve ilişkilere etkisi sınırlı kalan bu pazarlık, daha sonra Türk-ABD ilişkilerinde özellikle sıkıntılı dönemlerde ABD tarafının ne kadar güvenilmez olduğuna örnek olarak gündeme getirilir.

Türkiye’ye konuşlu Jüpiter füzesi

Benzer ancak daha az bilinen bir başka olay ise 1974’de meydana gelmiştir. 20 Temmuz 1974’de Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca Washington, Türkiye ve Yunanistan’da bulunan nükleer bombaların güvenliğinden kaygılanmıştır. Olası bir Türk-Yunan savaşında taraflardan birinin ya da her ikisinin bu silahları diğerine karşı kullanmak üzere ele geçirmeye çalışabileceği kaygısı, ABD yönetiminin gereğinde zor kullanma seçeneğini dahi değerlendirmesine yol açmıştır. Alarm nöbeti tutan Türk ve Yunan filolarındaki nükleer bombaların sökülerek depoya kaldırılma talebine Ankara ve Atina ses çıkarmamıştır. Zaten bir itiraz ya da direnme halinde Amerikan Deniz Piyadelerinin üslerdeki nükleer bombaları zorla ele geçirmeleri için planlar dahi yapılmıştır. ABD’nin nükleer silahların sökülme talebinin iyiliği nükleer alarm nöbeti tutan Türk uçak ve pilotların Kıbrıs Harekatı için görevlendirmelerine imkan sağlaması olmuştur.

1974’ten sonra da Türkiye’de hiçbir sivil hükümet bu silahların göreve geri dönüşüne izin vermemiştir. Amerikan nükleer bombaları ancak 12 Eylül yönetimince alınan bir kararla filolara geri dönebilmiştir. Aşağı yukarı 10 yıllık bir süre boyunca NATO’nun nükleer caydırıcılığı da bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. Şayet Temmuz 2016’da İncirlik’te muhafaza edildiği ileri sürülen 50 civarında nükleer bomba gerçekten başka bir ülkeye kaydırıldıysa, bu Türkiye’nin ABD genişletilmiş nükleer caydırıcılığından artık mahrum kaldığı anlamına gelir. Ve bir güvenlik sorunudur. Öte yandan yine iddia edildiği gibi bu nükleer bombalara Romanya’daki bir üsse kaydırıldıysa, bu gelişmeden Rusya en az Türkiye kadar rahatsız olmuştur. Zira böyle bir durum 1990’lı yıllarda NATO’nun genişleme sürecinde Rusya’ya verilen sözlerin bir tanesinin daha tutulmadığı demektir.

Madeleine Albright

Clinton yönetimin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından NATO’nun eski Doğu Avrupa ülkelerini üyeliğe kabul etmesinin Rusya’ya asla tehdit oluşturmayacağı teminatı verilirken, şu üç taahhütte bulunulmuştu: ABD, NATO’ya katılacak eski Varşova Paktı ülkelerine asla daimi asker konuşlandırmayacak, bu ülkelerde daimi üs kurmayacak ve asla bu ülkelere nükleer silah yerleştirmeyecekti. Zaman içerisinde ABD’nin bu taahhütlerini eskisi kadar önemsemediğini gösteren gelişmeler yaşandı. Önce NATO Balistik Füze Savunma Sistemi kapsamında Polonya ve Romanya’ya füze bataryaları ve radarlar yerleştirildi. Yine Karadeniz’de Bulgaristan ve Romanya’da üsler açıldı. Kırım Krizi sonrasında Polonya ve Baltık ülkelerine Amerikan taburları konuşlandırıldı. Putin’in daha doğrusu Rusya’nın bu taahhütleri unutmadığı geçen ay yaşanan Biden-Putin görüşme trafiğinde bir kez daha ortaya çıktı.

Soğuk Savaş’ın rövanşını almak Rusya’nın kapasitesini aşacak bir hedef olabilir, ancak geçmişte verilip tutulmayan sözleri gerekçe gösterip Rusya’nın Avrupa’yı istikrarsızlaştıracak hamlelere devam etmesi şaşırtıcı olmaz. Eğer İncirlik’teki bombaların Romanya’ya kaydırıldığı iddiaları doğruysa, turpun büyüğü heybede demektir. Bu takdirde Putin’in bu konuyu her an gündeme getirmesi beklenebilir. Bu da konuyu sadece Türk-Amerikan ilişkilerinin ötesinde bir boyuta taşıyabilir.

Serhat Güvenç’in önceki yazıları:

NATO’nun 70 yıllık müttefiki

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.