Ozan Sağsöz yazdı: Ya devlet başa ya kuzgun leşe – Osmanlı’da hükümdarlık sembolizmi üzerine

Ne zaman düzene, devletin nizamına vurgu yapılmak istense ya devlet başa ya kuzgun leşe tabiri kullanılır. Bu tabirde kullanılan devleti bugün anladığımız manada belirli bir coğrafi bölgede siyasi iktidarı olan bir kurumu kast etmediğini belirtmek gerekiyor. Devlet yani baht, talih, saadet, mutluluk anlamında da kullanılır. “Başına devlet kuşu kondu” deriz mesela. Konan devletin kuşu değildir, devlet kuşu yani talih kuşudur. Hatta Milli Piyango’nun büyük ikramiyesini kazanırsanız size devlet kuşu ya da talih kuşu konmuş deriz. Bu manada devlet başa konan bir kuştur. Kanuni’nin ünlü beyitini buraya almamak olmaz. İlk dizesindeki devlet siyasi iktidarın, düzenin halk arasındaki itibarına işaret ederken, ikincisi sıhhatli olmanın dünyada en büyük saadet olduğuna işaret eder. Devletin birincil ve ikincil anlamı beraber kullanılmış oluyor. [2]

“halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi”

O halde tabirimizi tekrar ele alırsak ya devlet (kuşu ) başa ya kuzgun[3] (kuşu) leşe bize bu iki seçenekten birini işaret eder. Buradan hareketle bir hikaye kurgulayalım: Amasya’da bir şehzadesiniz ve devletlü, saadetlü babanız padişah hakkın rahmetine yürüyor. Çavuşlar en hızlı şekilde bu haberi Amasya ve Manisa’daki şehzadelere ulaştırmaya çalışıyorlar. Ölüm anında şartlar eşit iken kimin ilk önce tahta gelip oturacağı biraz da talihin yani devlet kuşunun etkisi. Ya devlet başa konacak tahta oturacaksınız, ya da tahta oturan kardeşiniz olacak ve kuzgun leşinizi eşeleyecek. Burada talihin etkisi sarayda sizi tutan sadrazamın size haber getirecek çavuşu diğerinden önce çıkarması olabilir. Yahut savaş meydanında kardeşinize galip gelmeniz. Bu nihayetinde devlet kuşunun bileceği bir iş.

Peki nedir bu devlet kuşu, nerede yaşar, nasıl konar? İran-Türk mitolojisindeki hümâ kuşu olarak adlandırılan mitolojik hayvanla aynıdır aslında. Yine Türk mitolojisinde “Kumay” ve “Umay” olarak adlandırılır ve Tanrıça Umay ile benzerlikleri bulunur. Hümâ, devlet ve cennet kuşu olarak da adlandırılır. Ay üstü âlemde yaşayarak felekler arasında uçarak Tanrı katına kadar çıkabilir. Ayaklarının olmadığına inanılır. Ayakları olmayan devlet kuşunun gölgesi kimin üzerine düşerse bahta, saadete kavuşur.[4] Devlet kuşunun gölgesiyle beraber pislemesi[5] de bir saadet göstergesidir. 16. yüzyıl şairlerinden Nevizade Atayî’nin şiirinde geçen tabiri buraya almak gerekiyor.

“Ya düşe sâye-i devlet başa (ya düşe devletin gölgesi başa)

Ya kona zâg ü zaganlar[6] laşe (ya kona çaylak leşe)”

Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nde I. Selim ile Şah İsmail arasında geçen hikaye üzerinde durmak lazım:

“Şah İsmail’e nâme içre, ‘Vaktine hâzır ol seninle Çıldır sahrâsında devlet sınaşalım, yâ taht ola yâ baht’ deyüp elçi gönderdi.” [7]

Burada Selim’in söylediği “devlet sınaşalım” ifadesini “talihimizi karşılıklı sınayalım” olarak düşünmek lazım. Kimin talihi, devleti daha üstünse zafer ve nihayetinde taht onun olsun. Diğeri ise bahtına düşeni alsın. Ya devlet başa ya kuzgun leşe cümlesinin farklı bir şekilde ifade edilmesi olarak düşünebiliriz.

Tahsin Yazıcı’ya göre bu tabirin ortaya çıkışı, ölen bir padişahın yerine halefi bulunmadığı takdirde bir meydanda uçurulan hümâ kuşunun başına konduğu kişinin hükümdar olması rivayetine dayandırılır.[8] Hüma bağlamında eklememiz gereken ilginç ve önemli bir husus daha var: Osmanlı tarihinde, Divan-ı  Hümâyun, Orduyu Hümâyun, Hatt-ı Hümâyun, Tuğra-ı Hümâyun gibi birçok tamlamadan aşina olduğumuz Hümâyun terimi de Hümâ kelimesinden türetilmiş…

Padişah, vezir vb. kullandığı sorguçların da “Hümâ” yahut “Devlet kuşu” sembolizmiyle bağlantılı olabileceğini düşünüyorum. Hatta bir adım daha ileri giderek sorgucun bir iktidar sembolü olduğu kanaatindeyim. Kavuk ve başlıkların ön tarafına takılan bu süs, kıymetli madenlerden yapılabildiği gibi doğrudan tüyden de yapılıyor. Ayrıca bazı tepeli kuşların başlarında bulunan uzunca tüye de sorguç deniyor. Yani kelime doğrudan doğruya tepeli “kuş” kelimesiyle bağlantılı. Dahası eski edebiyatta “sorguç” her iki anlamıyla da “Anka” veya bizim “Hüma”mız gibi efsanevi kuşlarla bağlantılı olarak ortaya çıkıyor: Örneğin Hayâlî Bey’in şu beytinde olduğu gibi:

Gördü mahsûs olduğun meydân-ı istiğnâ bana

Şehperin gönderdi sorguç Kāf’tan ankā bana[9]

Veya Kâtip Çelebi’nin şu Hümâ kuşu tanımına bakalım:

Atlas’ta bu kuş (hümâ kuşu), yukarıda söylediğimiz gibi anlatılmakta olup Hind-i Garbî Târihi’nde (…) “Tüyleri latiftir, güzel sorguçları olup eti de bâzı hastalıklara yarar” deyü yazar. [10]

Sorguç hil’at gibi Osmanlı devleti içinde taltif için bir nesne olarak kullanılır. Hil’at daha genel geçer şekilde kullanılırken, sorguç daha nadir kullanılır. Bunun sebebinin ise hükümdarlık sembolü olmasıyla yakından alakalı olduğunu düşünüyorum. Zeynep Tarım Ertuğ, sorguç verilmesini daha üst düzeyde bir iltifat olduğunu ve çok özel durumlarda padişah tarafından sadrazama veya devlet adamlarına verildiğini ifade eder. [11] Padişahlar tarafından hükümdarlara gönderildiği vakidir. 19. yüzyılın başında İngiltere’ye elçi olarak giden Agâh Efendi’nin hediyeleri arasında sorguç da bulunmaktadır. [12]

Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nde İstanbul’un fethedildikten sonra ganimet taksimi sırasında Akşemseddin ile Fatih arasında geçen şu bahis dikkate değer:

“Hemân Akşemseddîn hazretleri ayağ üzre kalkup eydir: (…) Osmâncık’dan bu âna gelince pâdişâhlarınıza beğ derdiniz, şimdengerü sultân deyin. Ve etek der-miyân edüp ziyâfetde size hidmet edüp ekmek bezl etdüğiyçün hûn ekmekdir, hûnkârdın” deyü pâdişâhın başına iki çatal ablak sorgucu takup, (…) ” [13]

Fatih ile Akşemseddin arasında bu olay gerçekleşmiş midir bilmiyoruz ama Evliya Çelebi’nin yaşadığı dünya içinde sorgucun hükümdarlık sembolü olarak düşünüldüğü bir gerçek.

Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.


[1] Dr. Şaban Bıyıklı’ya bu yazıda bana verdiği destek için teşekkürler.

[2] Ahmet Atilla Şentürk, Osmanlı Şiiri Antolojisi, s 310. YKY, 2004

[3] Leşe konanın da bir kuş olması ilginç.

[4] https://islamansiklopedisi.org.tr/huma

[5] Kuş pisleyince milli piyango almamız da bundandır.

[6] Kubbealtı lügatte zaganın karşılığı çaylak olarak verilmiştir. http://lugatim.com/s/zagan

[7] Evliya Çelebi Seyahatnamesi, I cilt, sayfa 154. YKY

[8] https://islamansiklopedisi.org.tr/humayun–hukumdar

[9] http://lugatim.com/s/sorgu%C3%A7

[10] http://lugatim.com/s/sorgu%C3%A7

[11] https://islamansiklopedisi.org.tr/sorguc

[12] Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III, s. 258

[13] Evliya Çelebi Seyahatnamesi, I cilt, sayfa 48 YKY

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.