Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Ayasofya’nın kapıları

Geçtiğimiz hafta sosyal medyada bir dernek hesabından yapılan paylaşımla öğrendik ki Ayasofya’nın ahşap kapılarından birine kasıtlı ya da kasıtsız zarar verilmiş. Dernek hesabı Ayasofya yetkilileriyle yaptıkları görüşmede yetkililerin konuya duyarsızlığından yakınmış. Bizde adettir, sorunlar son ana kadar görmezden gelinir, lakin iş sosyal medyaya sıçrarsa apar topar önlem alınır. Burada da bu kural işledi. Gelen tepkiler üzerine hemen müdahale edilip kapı onarıldı. Olayın faili ise en azından bu satırlar yazılırken halen meçhuldü. Mutlaka kamera kaydı vardır ama önce niyet olması gerekir. Ayasofya’nın ibadete açılması ile olabilecekleri bu yazının sonuna bırakarak geçiyorum.

Öncelikle belirteyim ki tahrip olan kapının ahşap kısmı o kadar da eski değil. Bazı yorumlarda 1500 yıllık yazılmış. Kapının ahşap kanatları 1847’de başlayan Fossati Restorasyonları sırasında “yenilendi”. Genelde insanlar binanın yaşı ile içindeki her detayın yaşını aynı sayıyor. Oysa yazının ilerleyen kısımlarında göreceğimiz gibi bazı eklentiler yapıdan bile yaşlı olabiliyor, bazıları ise daha genç. Özetle zarar gören kısım en fazla 150 yıllıktır.1

Bu kapının esas güzelliği bronz döküm pervazlarıdır. Bu kısım mabetle yaşıttır. Kapıların çok yüksek ve ağır olması nedeniyle her daim açık olduklarını ve sonradan eklenmiş korniş kancalarına asılan perdeler aracılığıyla camiye girildiğini biliyoruz. Bu kancaların insan parmağı şeklinde olması da ayrı bir güzelliktir.

Ayasofya’da kapıların kendilerine has kutsiyetleri vardır. Önemli kapıların üzerinde çeşitli mozaik panolar gelenleri karşılar. İmparator kapısının üzerindeki VI. Leon Mozaiği yahut Horologion Kapısı’nın üzerindeki Sunu Mozaiği gibi tasvirler o kapıları diğerlerinden ayırır. Çünkü bu kapılar protokol kapılarıdır. İmparator kapısının iç kısmında Hz. İsa’nın Golgotha Tepesi’nde çarmıha gerilişini tasvir eden bir kakma mermer mozaik daha vardır. Yine aynı kapının ön yüzündeki pervazında açık bir İncil üzerinde Yuhanna İncili’nden bölümler vardır. Tüm bu detaylar kapıya yüklenen kutsiyeti gösterir.

Osmanlı kaynakları Ayasofya’da yüzlerce kapının varlığından bahsederler. Bazılarına göre 560 bazılarına göre 365 bazılarına göre 360 bazılarına göre ise 355 kapı vardır.2 Bu rakamlar elbette abartılıdır. Lakin daha 2000’li yılların başlarında hiç fark edilmeyen yeni bir kapının varlığı da kayıtlara geçmiştir. Bu açıdan Ayasofya hala keşfedilmeyi bekleyen koca bir gayya kuyusudur diyebiliriz. Biz bunlardan belli başlı bir kaçına değinelim.

Ayasofya’nın en eski ve “güzel” kapısı güney taraftaki Vestibül Kapısı’dır. Bu kapı MS. 1. yy.’da Tarsus’ta bir Pagan tapınağına yapılmış bronz döküm kapıdır. Yani Ayasofya’dan 400 yıl daha yaşlı, 1900 yaşındadır. Bu kapı İmparator Theophilos ve III. Mikhail tarafından 9. yy.’da Tarsus’tan söktürülüp Ayasofya’ya getirilip yerleştirilmiştir. Kapının içi Toros Sediri, dışı ise bronzdur. Kapı anlatılmaz güzellikte bezemelere sahiptir ve üzerine Theophilos ve Mikhail’in monogramları hakkedilmiştir. Güzel Kapı diye anılan ve muhafızlar koridoruna açılan bu kapı da bir protokol kapısı sayılırdı. Bu nedenle kapıya ayrı bir ihtimam gösterilmiş olmalı. Ayrıca kapı yere 30-40 cm kadar gömülü haldedir. Yani açılıp kapatılamaz.

Diğer bir önemli kapı iç mekanda bulunan Sultan I. Mahmut tarafında inşa ettirilen kütüphane kapısıdır. Nefis bir tunç şebeke işçiliğine sahip kütüphanenin ön yüzünde dokuz bölüm bulunur. Bu seperasyonun bir parçası olan kapılar insan ölçeğindedir. Mekanın insanı ezen ölçeklerinden bağımsız olarak mütevazi ama zengin içeriğiyle kütüphaneye açılan bu kapılar klasik Osmanlı estetiğinin en güzel örneklerinden birini bize gösterir. I. Mahmut Osmanlı dünyasının kitaba en düşkün sultanlarından birisiydi. Onun döneminde pek çok okul ve kütüphane açıldı. Sultanın bu kütüphaneyi ayakta tutabilmek için Cağaloğlu hamamını vakfettiğini de unutmayalım. Bu bölüm için son bir not: iki kanatlı kütüphane kapısının “Ya Fettah” ibareli kapı tokmağı görülmeye değer.

Ayasofya’nın üçüncü kapısı galeri katındaki mermer kapıdır. Diğer tüm kapılar gibi bu kapının da kendine has bir kutsiyeti vardır. Bir kutsallık hiyerarşisi kurulsa bu kapı en tepede yer almayı hak eder. Üst katta güney galeriye açılan bu kapı Synod Meclisi kapısı diye anılır. Kapının arkasında Patrikler, Piskoposlar ve diğer din adamlarından kurulu bir meclisin özel alanı olduğu düşünülür. Unutulmamalıdır ki Ayasofya 1453’e kadar patrikhane idi.

Ayasofya’nın irili ufaklı onlarca kapısından birkaçını yazdım. Her kapının bir hikayesi var. Ayasofya binlerce yıldır etrafında inşa edilmiş menkıbelerle gerçekler arasında epey hırpalanmış bir yapı.

Bunun dışında yazının başında da ifade ettiğim bir meseleye geri dönmek istiyorum. Ayasofya nüfusu 1 milyon bile olmayan bir şehirde müze oldu ve nüfusu neredeyse 18 milyona dayanmış bir şehirde ibadete açıldı. Burada mesele ibadete açılması değil. Ayasofya müze zamanında da insan kalabalığından çok hırpalanıyordu. Lakin insan kalabalığı cami olması ile birlikte katlanarak arttı. Bu kadar eski bir yapının bu kalabalığı kaldırması mümkün değil. Sirkülasyonun mutlaka regüle edilmesi gerekir. Caminin içine belli bir sayıdan fazla insan alınmaması, gerekirse bunun için ek güvenlik tedbirlerinin alınması şarttır. Bu kalabalığı binanın kaldırması imkan dahilinde değildir.

Herkese iyi hafta sonları dilerim.

1 Tarihin En Uzun Şiiri Ayasofya: Sedat Bornovalı. Timaş Yayınları S. 64

2 Üç Devirde Bir Mabet Ayasofya: Ahmet Akgündüz. Osmanlı Araştırmaları Vakfı s. 121

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.