Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Kendini yalıtırken toplum kucaklanmaz

Pandemiden çıkışla birlikte Türkiye’nin her yerinde kültürel anlamda bir canlanma, bir hareketlilik yaşanıyor. Konserler, festivaller, bienaller, sergiler vs. vs. Bana her gün üç-dört yerden davetiye geliyor. Yoğun işlerimin arasında zaman bulabilirsem bazılarına katılmaya çalışıyorum. Bu etkinlik patlaması ile birlikte bazı kısıtlamalar, yasaklamalar vs. gündeme geldi. Aynur Doğan, Niyazi Koyuncu, Melek Mosso konserleri bunlardan bazıları. Bütün bunlar olurken içerik ve yaklaşım olarak birbiriyle çok benzer niteliklerde projeler kamusal alanda kesişebiliyor. Bunda bir sorun görmüyorum. Kesişebilir. Ama İstanbul gibi devasa bir megapolde zaten üç-beş mekâna sıkışmış bu etkinliklerin ortak bir strateji ile planlanamaması tuhaf bir kakafoniye neden oluyor.

Geçtiğimiz günlerde başlayan Beyoğlu Kültür Yolu Festivali etkinliklerine denk geldim. İstiklal Caddesi’ne artık çok nadir çıktığım için ancak “denk” gelirse bunları gözlemleyebiliyorum. Merkezi otorite tarafından planlanmış bu etkinlik için Beyoğlu’nun her yeri pankartlar, bayraklar, totemlerle donatılmış. Güzel. Lakin yapılan etkinlikler, etkinliklerin alt okuması, dili, hep o “muhafazakâr” tonalite içinde gerçekleşiyor. Bu çizginin dışında kalanlarsa zaten asıl izleyicisine çok az temas edebiliyor. Her ne kadar mükemmel totemler, bayraklar vs. yapılmış olsa da bu böyle.

Benzer projeler yerel belediyelerde de var. “Başkent Kültür Yolu” başlığıyla İstanbul-Ankara eksenli bir başka proje daha hayata geçiriliyor. Bütün bu çabalarda ortak nokta sadece kendi kültürel bakışını yansıtıp, araya “garnitür” niyetine hibrit birkaç etkinlik sokuşturup “çok sesli” görünmek oluyor. Oysa herkes biliyor ki her mahallenin bir havuzu var ve o havuza dahil olmayan sanatçılar o etkinliklerin içinde yer bulamıyorlar. Yanlışlıkla yer bulurlarsa da mahallenin zaptiyeleri yerel yönetimlere “ayarı veriyor” ve etkinlik iptal ediliyor. Melek Mosso’da olduğu gibi.

Bunun, bugünün sorunu olduğunu düşündüğüm zannedilmesin. Türkiye çok uzun yüzyıllar boyunca “kompartımanlar halinde” yaşamaya alışmış bir ülke. Bu kompartımanlaşma, zaman zaman siyasetin de etkisiyle kutuplaşmalara ve çatışmalara sebep olmuştur. Lakin başta sanatçılar ve aydınlar olmak üzere toplumun okumuş yazmış kesimleri de bu kompartımanlaşmaya razı gelmişler, toplumun “öteki” kesimleriyle, mahalleleriyle ilişki kurmayı denememişler, kendi konfor alanlarında kendi cemaatleri, toplulukları, sendikaları, meslek örgütleri içinde yaşayıp gitmişlerdir. Bu kalıpları kırmayı çok küçük bir azınlık denediyse de başarılı olamamıştır. Türkiye’de siyaset bu kutuplaşmalardan ekmek yerken, toplumu ortak bir paydada buluşturmaya çalışan her girişim akamete uğruyor. Ortak payda yakalama konusunda en şanslı unsurlar olması gereken sanatçılar ve aydınlar ise yaşanan toplumsal çatışmalardan ürkerek kendi mahallelerine çekiliyor.

İlginç olan, bir yandan kendi mahalle sınırlarına Berlin Duvarı gibi duvarlar ören, mahalleden kaçanı, öteki mahalleliyi merak edeni keskin nişancılara, koruma köpeklerine hedef gösteren siyaset kurumunun günün sonunda toplumun tamamını kucaklama söylemleri geliştirmesi oluyor. Bir yandan 85 milyon adına konuşurken diğer yandan toplumun yarısını dışlayan bir gettolaşmanın sınırlarına duvar örüyor, dikenli tel çekiyor, zaptiyeler dikiyor. Bu çelişkinin en görünür olduğu yer ise kültür-sanat alanı oluyor. Aydınların, sanatçıların bu gettolaşmaya çok kuvvetli bir itirazı olmazsa zaten kalıcı olma eğilimindeki bu kutuplaşma daha da derinleşecek. Siyasetin zehirli dilinin tek panzehiri kültür-sanat alanında yatıyor kanımca.

Bu konuyla ilgili çok değerli görüşlerinin bizimle paylaşan Prof. Dr. Besim Dellaloğlu ile yaptığımız yayını şuraya bırakalım:

Herkese iyi hafta sonları!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.