Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Kılıçdaroğlu ve Akşener neden sorunlara el koymuyor?

Türkiye’nin önde gelen iki muhalefet partisi CHP ve İYİ Parti’nin ana ayaklarını oluşturdukları Millet İttifakı, 2019’da Erdoğan’a siyasi hayatında tatmadığı bir yenilgiyi bir değil, iki kez tattırdı. HDP’nin, HDP seçmeninin ve nihayet Selahattin Demirtaş’ın desteği de önemli bir rol oynadı. Ancak günün sonunda çoğunluğun gidip oy vermeyi tercih ettiği siyasi seçeneği CHP ve İYİ Parti inşa etmişti.

Aynı partiler bugün seçime en fazla sekiz ay kala, Türkiye büyük bir ekonomik krizden geçerken birbirilerine medya üzerinden mesajlar verdikleri bir sürece evrildiler. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu dışında bir aday çıkarsa masa dağılır” sözleri bu zincirin son halkası. 

Bu durum tamir edilebilir mi? Muhtemelen. Ancak bunu istemeleri halinde yapabilecek yegane kişiler olarak Kemal Bey ve Meral Hanım’ın, buraya nasıl gelindiğini görmeleri gerekiyor.

Altılı Masa kuruluna kadar Kılıçdaroğlu ve Akşener görece daha sık görüşüyordu. Eğer seçim ortamında değilseniz ittifakları sürdürmek zor ve hatta maliyetlidir. Buna rağmen, kazanılan belediyeler sayesinde yerelde iktidarda olmanın da verdiği enerjiyle ittifak sürdürüldü. Bu süreçte Kemal Bey ve Meral Hanım arasında birçok zorlu konunun konuşulduğunu, meşakkatli müzakerelerin yapıldığını ve sonunda iki lider arasında kurulan güven ilişkisi zarar görmeden sona ulaşıldığını tahmin edebiliriz. Aksi takdirde bugünlere ulaşamazlardı.

Ancak ne olduysa Altılı Masa kurulduktan sonra Millet İttifakı dinamiği zayıfladı. Bu pek de hayırlı olmadı çünkü Millet İttifakı, bugünkü iktidar bloğunun karşısına çıkmak üzere hazırlanan bir siyasi yapıya işaret ediyordu. Gerçi bu yapıyı kurmak kolay bir iş değildi. Yerel seçimlerde olduğu gibi parlak bir aday gösterip arkasında durmak bu sefer yeterli olmayacaktı. İki partinin bir araya gelip müşterek bir sorumlulukla ortak aday, ekip ve program üçlüsünü oluşturmaları gerekecekti. Ne var ki daha bu yapılamadan partiler kendilerini Altılı Masa dinamiği içinde buldular. Sorun şu ki Altılı Masa bir yandan CHP-İYİ Parti arasındaki siyasi bir ittifak olma dinamiğini şu veya bu sebeple zayıflatırken, diğer yandan onu ikame edecek bir yapı kurmadı. Bu arada önemli konularda, benim de çok önemli gördüğüm bazı mutabakatlar yapıldı ancak Erdoğan’ın karşısına çıkacak olan siyasi seçeneği oluşturması beklenen ortak aday, ekip ve program halen ortada yok.

Aslında Altılı Masa’nın Millet İttifakı kadar esnek ve dinamik olamaması çok da şaşırtıcı değil. Sonuçta farklı siyasal geleneklerden gelen altı lider var ve oybirliği olmadan karar alabilecek bir yapı değil. Peki bu durumun muhalefeti yavaşlattığına dair, bu partiler arasından bir şikayet var mı? Bugüne kadar pek duymadık. Ancak sıkça dillendiren bir dizi iddia var. Buna göre İYİ Parti’nin, Altılı Masa sebebiyle CHP’nin nazarında birçok ankette toplam olayları yüzde 3’ü ancak bulan diğer dört partiyle aynı kefede olmaktan rahatsız olduğu söyleniyor. İddia mealen şöyle devam ediyor: Kemal Bey Altılı Masa’yı bunu bile bile kurdu. Böylece kendi adaylığına çok daha rahat ikna olabilecek dört kişiyi Meral Hanım’la aynı masaya oturtmuş oldu. Dolayısıyla CHP ve İYİ Parti arasındaki sorunların temelinde aslında bu mesele var.

Bu iddialar mantıksız değil, gerçek olabilir. Ancak bunların, anlatıldığı gibi bir hikayenin varlığını doğrulaması için şu soruların cevabı da önemli: Meral Hanım’ın Altılı Masa’ya zorla oturduğunu herhalde kimse iddia etmiyor. Peki, Meral Hanım, Altılı Masa’daki dinamiğin ötesinde CHP’yle Millet İttifakı dinamiğini sürdürmek istedi mi? İstediyse bunu CHP ve Kemal Bey mi reddetti? Emin değilim. Zira ne İYİ Parti ne de Akşener’den bunun sinyalini veren bir açıklama duyduğumu hatırlamıyorum. Ayrıca Altılı Masa kurulmadan önce de sonra da birkaç kez yaptığı gibi en son katıldığı FOX TV yayınında da Akşener, en az iki kez Altılı Masa’nın bir ittifaka dönüşmesini temenni ettiğini vurguladı. Akşener pekâlâ Altılı Masa’nın kendi kullandığı deyim ile bir “ortak akıl platformu” olarak değerli olduğunu ama şu anlık ortada siyasi ittifak olarak Millet İttifakı’nın olduğunu da söyleyebilirdi. Dolayısıyla, İYİ Parti’yi rahatsız ettiği çok yaygın olarak söylenen bir konunun çözümü için en azından benim görebildiğim kadarıyla İYİ Parti ya da Akşener cephesinden rahatlıkla atılabilecek bazı adımlar atılmış gibi görünmüyor. Bu da CHP-İYİ Parti arasındaki “en büyük” sorunların bu iki parti arasında açıkça değil de kulislerde ve sosyal medyada üstü kapalı konuşulup, köpürtülmesiyle sonuçlanıyor. 

İYİ Parti’yi rahatsız ettiği söylenen bir başka konu ise Kemal Bey’in tek taraflı olarak başlatıp, yürüttüğü aday adaylığı kampanyası. Bu konuda İYİ Parti şimdiye kadar sadece, önceleri adını vermek istemeyen sonra ise artık adını da gizlemeyen bazı üst düzey parti yöneticilerinin ağzından Kemal Bey’in adaylığı konusunda çok da heyecanlı gözükmeyen birtakım açıklamalar yapmakla yetindi. Öte yandan diğer dört liderin de Kemal Bey’in adaylığına söylenildiği kadar sıcak baktıkları konusunda henüz elde öyle çok da büyük emareler yok. Lider bazında Kemal Bey’e şimdiye kadar gelen belki de tek somut destek masanın dışından, Selahattin Demirtaş’tan geldi.

FOX TV yayınında İlker Karagöz Akşener’e, “2 Ekim’deki ilk Altılı Masa toplantısında artık adayı konuşmaya başlayacak mısınız?” diye sorduğunda Akşener, “Hayır. Adayın açıklanmasına altı, seçime ise dokuz ay varken henüz erken” diye cevap verdi. Eğer Akşener ve İYİ Parti, Kemal Bey’in adaylığına bu denli karşıysa, aday meselesinin konuşulmamasından ne gibi bir medet umuyor olabilir? Belki de zamanın Kemal Bey’in adaylığının aleyhine işleyeceğini düşünüyorlar. Bu ne kadar gerçekçi emin değilim. Öyle ki Kemal Bey’in adının aday olarak konuşulmaya başlandığı ilk günden bu tarafa destek oranını en az bir buçuk kat arttırdı. Dahası, aday meselesi masada ne kadar geç tartışılırsa Kemal Bey’in o kadar işine gelir. Böylece bir yandan sahada kampanya yapan tek aday olarak elini güçlendirirken, diğer yandan zaman geçtikçe herhangi başka birinin adaylığını inşa etmek giderek zorlaşır.  

Ne var ki ne Kemal Bey’in desteğindeki artış ne de kışın yaklaşmasıyla sertleşecek olan ekonomik kriz, muhalefetin bir sinerji yaratmasına imkan vermiyor. Aksine şu günlerde muhalefet sadece kendi arasındaki krizlerle gündeme geliyor ve bunların hepsinin tek sebebi liderlerin inatla aralarındaki anlaşmazlıklara sebep olan konuları konuşmaktan çekinmesi. Birçokları bunun sebebinin masayı dağıtmak istememeleri olduğunu söylüyor ancak bu yol partiler arası sorunları çözmediği gibi masayı tamamen siyasetsiz bir noktaya itiyor.

Masada siyaset yapılmayınca, masadaki partiler masa dışında açıkça birbirlerine karşı siyasete meylediyor: İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’ın “Şu anda CHP’yle ittifak halinde değiliz” açıklaması, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu dışında bir aday çıkarsa masa dağılır” sözleri, Akşener’in Bucak ziyareti, Kılıçdaroğlu helalleşme adımlarının bunun karşısına koyulması… Bunların hepsi hedef alınan partilere değil, muhalefetin tamamına zarar veren hamleler. 

2 Ekim’de artık Altılı Masa şu konuları konuşmaya başlamalıdır: Bu masadan en geç Haziran 2023’te gerçekleşecek olan seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidar bloğu karşısına çıkacak bir siyasi seçenek çıkacak mı? Eğer çıkmayacaksa kimseyi daha fazla oyalamanın faydası yok. Burada kararları belirleyici olan iki parti olan CHP ve İYİ Parti’nin net olması gerekiyor. Millet İttifakı dinamiğine mi dönmek istiyorlar, yoksa Altılı Masa’nın ittifaka dönüşmesini mi tercih ediyorlar? Eğer İYİ Parti ve Akşener, Kemal Bey’in kendi adaylığı uğruna Millet İttifakı’nı feda ettiğini vs. düşünüyorlarsa, bunu geç olmadan CHP’yle konuşmalı ve iki parti bir anlaşmaya varmalıdır. Yok eğer mesele Akşener’in FOX TV’de söylediği gibiyse, yani Altılı Masa’nın bir ittifaka dönüşmesi konusunda başta CHP ve İYİ Parti’de bir fikir birliği varsa o zaman bu süreç de geç kalmadan başlamalıdır.

Ortada aday adalığını ilan etmiş tek kişi olarak Kemal Bey’in adaylığı da artık masada konuşulmaya başlamalı. Türkiye’de muhalefet, Macaristan’da yaşandığı gibi seçime doğru mecburen bir kişinin adaylığını kabul etmek zorunda kalan partilerin oluşturduğu “zoraki ittifak” görüntüsünü vermemeli. Beğenelim veya beğenmeyelim, adayın Altılı Masa tarafından seçileceği herkes tarafından benimsendiğine göre, adaylık meselesinin masa içinde ve partilerin kendi kamuoylarında yapıcı bir şekilde tartışılmaya başlaması gerekir. Bu, adayın hemen açıklanması gerektiği anlamına gelmez. İlk olarak en geç ne zaman açıklanacağı konusunda bir mutabakata varılıp, sonra isimler hakkında kısmen konuşulabilir.

Kılıçdaroğlu’nun masanın bir üyesi olması, kendi adaylığının masada gündeme gelmesini ve herkesin bu konuda açık konuşmasını muhakkak zorlaştırıyordur. Fakat bunun aksi masadaki olası Kemal Bey yanlıları ve karşıtları arasında, iki tarafın da zamanın kendi lehine çalışacağı varsayımıyla devam ettirdiği bir soğuk savaştır ki bunun muhalefete verilebilecek belki de en büyük zarardır.

Altılı Masa siyasi konuları konuşmaya başlamadıkça, her parti kendi siyasetini yürütüyor ve bu da aralarında gerginlik olma ihtimalini arttırıyor. Muhakkak ki her parti kendi siyasetini sürdürecek ancak öncelikle Erdoğan’ı yenecek ve sonra rekabet şartları oluşturulana kadar ülkeyi beraber yönetecek partilerin, ülkenin geleceği konusunda verdikleri mesajların da birbirlerine çok ters düşmemesi gerekir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.